2011’in ‘Miss Turkey’leri, sadece bir avuç ‘seçkin’den oluşan jüri üyelerinin oylarıyla değil, yarışmayı izleyip, beğendikleri adaylara SMS gönderen ‘yurdum insanı’nın tercihleriyle belirlenecekYurt dışındaki güzellik yarışmalarına ‘Miss Turkey’ sıfatıyla Türkiye’yi temsilen katılan güzeller, ilk yıldan bu yana hep, aynı yöntemle seçildi.
Ön jüri yarışmaya başvuran adaylardan 22’sini belirler, sonra büyük jüri finale kalanlar arasında ‘En güzelleri’ seçerdi.
‘Miss Turkey’ 2011’de format değiştirdi. Aslında ‘Türkiye Güzellik Yarışması’, televizyon yarışması oldu demek daha doğru.
‘Miss Turkey’in Türkiye haklarını elinde bulunduran Özcan Sandıkçıoğlu, yarışma için bu kez Fox’la anlaştı.
Özcan Sandıkçıoğlu’nun Fox’la yaptığı anlaşma, şimdiye kadar yaptığı anlaşmalardan başka.
Eskiden Sandıkçıoğlu’nun anlaştığı televizyon kanalı, ‘Miss Turkey’nin sadece finalini yayınlıyordu.
Fox yönetimi, Sandıkçıoğlu’na, “Biz bu yarışmayı televizyon yarışmalarının formatı gibi yapalım” önerisinde bulundu.
Yarışma 10 hafta sürecek
Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’nun (TMSF) şimdiye kadar yaptığı ihalelerin hiçbirinde alıcı bulup satamadığı Cine 5, 31 Ocak’ta yeniden ihale edilecek.
Bir ihalenin nasıl sonuçlanacağı önceden belli olur mu?
Olmaz...
Çünkü ihalede kimin, ne teklif vereceği belli değildir...
Aksi taktirde o ihaleye “fesat” karışmış olur.
Ama Cine 5’in özel bir durumu söz konusu...
Bu haliyle Cine 5, her ay TMSF’nin hanesine “zarar” yazıyor çünkü...
Ata Demirer ile Demet Akbağ’ın başrolünü paylaştığı ‘Eyyvah Eyvah 2’, 2010’un sürpriz filmlerinden ‘Eyyvah Eyvah’ın devam filmi.
Ancak şunun altını çizmekte yarar var.
‘Eyyvah Eyvah 2’yi izleyip, anlamak için ‘Eyyvah Eyvah’ı seyretmiş olmak şart değil.
Ata Demirer, senaryosunu yazıp, başrolünde oynadığı ilk film gişede iyi iş yapınca, kadroya bir iki karakter daha kattı ve onlara Çanakkale Geyikli’de yeni bir macera yaşattı.
İyi yazılmış bir senaryo, rolünün hakkını veren oyuncuların ete kemiğe büründürdüğü renkli karakterler olunca, ortaya keyifli bir film çıkıyor haliyle. Film daha ilk dakikalarındaki ön jenerikle farkını ortaya koyuyor.
Çanakkale’nin dağına taşına, ovasına tepesine filmin kadrosundakilerin isimlerinin kocaman harflerle yazılması, görsel bir zenginlikten öte, o insanlara duyulan saygının da ifadesi.
‘Eyyvah Eyvah 2’, istenildiği zaman bir filmde küfür kullanılmadan da seyircilerin güldürülebildiğinin en somut belgesi.
Ünlü müzisyen Anjelika Akbar’ın Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları’ndan çıkan ‘İçimdeki Türkiyem’ kitabını elime aldığımda, böylesine sert bir üslupla yazılmış bir yayın beklemediğimi öncelikle itiraf edeyim.
Çünkü hayatı, piyanonun tuşları arasında sörf yapmakla geçmiş Akbar’dan, suya sabuna dokunmayan, herkese mavi boncuk dağıtan, “Türkiye çok güzel, ben yine gelecek” havasında bir kitap bekliyordum. Meğerse ‘kadife eldiven’ içindeki ‘demir yumruk’ gibiymiş Anjelika Akbar...
Akbar, Türkiye’de yaşadığı kültür şoklarını, kitabında lafı dolandırmadan, bütün çıplaklığıyla yazdı. Akbar’ın 280 sayfada anlattığı olayları bir makaleye sığdırmak gibi bir niyetim yok. Ancak Akbar’ın diğer konulara oranla çok daha yumuşak bir dil kullanarak yazdığı, Türk kadınına ilişkin görüşlerine, özetleyerek yer vereceğim. Çünkü tespitleri bana çok ilginç geldi. Ünlü piyanist ve besteci, Türk kadınını işte böyle kategorize etti:
1. Köyde doğan ve orada yaşayan kadın:
Gözleri ışıl ışıl, doğaya yakın, güçlü, çalışkan, iyi anne, çoğunlukla cesur, esprili ve bilgedir. Halk müziği sever, klasik müziği anlamasa da çok açıktır.
2. Köyde doğan, ama şehre göç eden kadın:
a. Köydeki doğal halini koruyup,
Her ay bir ülkeye ekip gönderip, o ülkenin kültürel, ekonomik ve toplumsal yaşamından kesitler yansıtan bir program hazırlayan CNN International, 2010 yılının son ayında Türkiye’yi ekranına taşıdı. Çok merak etmeme rağmen programı izleyemedim. O programdan bölümler midir bilmiyorum, CNN’in internet sitesi cnn.com’un günlerdir ana sayfasında tuttuğu ‘i-List Turkey’ adlı bir bölüm var.
Fransa, Bahreyn, Gürcistan, Makedonya, Polonya, Nijerya, Malezya, Güney Afrika, Japonya ve Endonezya’dan sonra ‘global seri’de Türkiye’yi işleyen CNN’in internet sitesinde Metin Şentürk portresinden Kapalıçarşı’ya, operadan Mevlana’ya kadar birçok konu yer alıyor.
CNN’in Türkiye’den şarkıcı portresi olarak Metin Şentürk’ü seçmesinin sebebi, geçen yıl Urfa’da Ferrari’yle 292 kilometre hıza ulaşarak ‘Dünya Görme Engelliler Sürat Rekoru’ kategorisinde ‘Guinness Rekorlar Kitabı’na adını yazdırması ve aynı zamanda Dünya Görme Engelliler Vakfı’nın kurucu başkanı olması.
Cnn.com’daki Metin Şentürk yazısı kadar, o yazıya yapılan yorumlar da hoş. CNN muhabiri Catriona Davies, Metin Şentürk için ‘pop yıldızı’ diye yazmış. cnn.com’a girip, o yazıyı okuyanlardan biri, üşenmemiş ve yorumlar bölümüne şöyle
‘Yerli Dizi Yersiz Uzun’ sloganıyla yapılan ilk eylemden sonra işin rengi değişti. 2010’un son günlerinde AKM önünde yapılan eylem gibi 1-2 gösteri daha, bu iş tamamdırSiyaset hayatımızdan aklımda kalan sloganlardan biridir. Çünkü sonuç alan bir slogandı bu. Turgut Özal’ın Başbakan olduğu yıllarda, ‘Kırat’ına binip, miting meydanlarına çıktığında Süleyman Demirel’i taraftarları şu sloganla karşılıyorlardı: “Silkele Demirel, düşecekler.”
Demirel de o gazla silkeleye silkeleye iktidarı devirip Başbakan olmuştu.
Dizi sürelerinin uzunluğu konusunda gelinen nokta budur.
Defalarca yazdım. e-posta zinciriyle eylem olmaz, sokağa çıkmadan sonuç alınmaz diye. ‘Yerli Dizi Yersiz Uzun’ sloganıyla yapılan ilk eylemden sonra işin rengi değişti.
2010’un son günlerinde AKM önünde yapılan eylem gibi 1-2 gösteri daha, bu iş tamamdır.
Baksanıza RTÜK Başkanı Prof. Dr. Davut Dursun bile dizilerin sürelerinin azaltılması gerektiğini söyledi. Dursun, bu amaçla bir çalışma yaptıklarını, rapor ellerine geldikten sonra alacakları kararı açıklayacaklarını duyurdu.
Sürelerin inmesi, oyunculara bağlı
“Acun bu gidişle iki sene sonra Show TV’nin sahibi olabilir” açıklamam internet sitelerinde “Ali Eyüboğlu’nun şaşırtan kehaneti” başlığıyla verildi. Söylediklerim kehanet değil, bir olayın iyi analiz edilmesiydiBloomberg HT’de Gülin Yıldırımkaya’nın programına konuk olduğumda, ne Acun Ilıcalı’nın serveti gündemdeydi, ne de Çukurova Grubu’ndan alacaklarına karşılık Show Plus kanalının önerilmesi.
Eylül 2010’da Gülin Yıldırımkaya’nın Acun Ilıcalı Show TV ilişkisine dair yönelttiği bir soruya verdiğim yanıt şuydu:
“Acun bu gidişle 1-2 sene sonra Show TV’nin sahibi olabilir. Şaka yapmıyorum çok ciddiyim. Alacakları o kadar çok birikti ki!”
O günlerde bu açıklamamı bazı internet siteleri “Ali Eyüboğlu’nun şaşırtan kehaneti” başlığıyla vermişti. O canlı yayının üzerinden aylar geçtikten sonra gelinen noktayı özetleyeyim.
Eşi boşanma davası açınca Acun Ilıcalı’nın dudak uçuklatan serveti ve Show TV’den alacağı da ortaya çıktı.
2010’un son günlerinde ise Çukurova Grubu’nun Acun Ilıcalı’ya 25 milyon doları bulan alacağına karşılık Digitürk’ten yayın yapan tematik kanallarından Show Plus’ı önerdiği.
O canlı yayında söylediklerim, kehanet değil, bir olayın iyi analiz edilmesi
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin (TBMM) resmi internet sitesinin (www.tbmm.gov.tr) “Kanun Tasarı ve Teklifleri” bölümünde, TRT’ye dair bir Kanun Teklifi var...
“Türkiye Radyo ve Televizyon Kanunu ile Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu Gelirleri Kanunu’nun Bazı Maddelerinin Yürürlükten Kaldırılması Hakkında Kanun Teklifi” bu...
Plan ve Bütçe Komisyonu’nda bekleyen Kanun Teklifinin içeriği de şu:
“Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu’nun (TRT) giderlerini öz gelirleriyle karşılaması, TRT’nin yıllık finansman programında ortaya çıkan açığının genel bütçeden karşılanması uygulamasından vazgeçilmesi ve elektrik enerjisi hasılatından TRT’ye verilen yüzde ikilik payın kaldırılması öngörülmektedir.”
TBMM’nin sitesinde, Başkanlığa 12.11.2010 tarihinde geldiği belirtilen söz konusu Kanun Tasarısı’nın son durumuna ilişkin düşülen not şu:
“Komisyonda.”
2/807 Esas numaralı bu Kanun Tasarısı, Plan ve Bütçe Komisyonu’ndan bu haliyle geçer mi, TBMM Genel Kurulu’nda aynen kabul edilip yasalaşır mı şimdiden kestirmek zor...