Ali Rıza Kardüz

Ali Rıza Kardüz

Tüm Yazıları

Rivayete göre, Moda’daki Koço’da rakı, şarap içmek niyetiyle masaya oturanlar mezelerin lezzetine kapılarak içmeyi unuturmuş...

Yaz kış demeden haftada bir gün Koço’da öğle saatlerinde buluşuyoruz. Cahit Kayra, Hasan Pulur, İlber Ortaylı, Hilmi Yavuz, Murat Katoğlu, Hasan Mani, Ahmet Yücekök... Bir masa etrafına diziliyoruz. Şiirler okunuyor. Tarih, edebiyat, sanat sohbeti yapılıyor. Tabii arada siyaset dedikodularına da vakit ayrılıyor.
Moda semtinin, Moda’da deniz kıyısının bir başka havası var. Boşuna İngilizler Moda Deniz Kulübü’nü buraya kondurmamışlar. Koço’nun yeri eski Moda Deniz Kulübü binasının öte yanında. Eski Moda vapur iskelesinin yolunun başında, denizin kenarında.

Bahçesinde bir de ayazma var
Konstantinos Koço Korostos İmrozlu bir Rum. 1928 yılında Mühürdar’da bir taverna açıyor. Tavernayı 1936’da Moda Postanesi’nin yanına,1964’te ise Moda Deniz Kulübü’nün karşısına, bugünkü yerine taşıyor. O yıllar Koço bir kır kahvesi. Adı da Moda Park Gazinosu.
Ancak Koço’nun gazino açtığı bahçenin bir özelliği var. İçinde bir ayazma bulunuyor. Ayazma Rumca “kutsal su” demek. 1920’lerde Koço’nun bulunduğu bölgede çok sayıda Rum tavernası varmış. Tavernalar arasındaki bir kaya oyuğundan çıkan su tavernalara gidip gelen Rum balıkçıların dikkatini çekiyor. Suyun etrafında eski bir kilisenin temellerine ve
Aya Ekaterina’nın bir ikonuna rastlandığı rivayeti yayılıyor. Üzerine ahşap bir bina inşa edilip ziyarete açılan küçük Rum kilisesine, daha doğrusu ayazmaya Aya Ekaterina adı veriliyor. Aya Ekaterina 294 yılında İskenderiye’de yaşayan, putlara tapan aristokrat bir ailenin iyi eğitim görmüş kızı iken, daha sonra İsa’ya inanan, azize ilan edilen ve din çatışmalarında başı kesildiğinden efsaneleşen Doretea isimli bir kadının unvanı. Ahşap kilise 1934 civarında yıkılıyor. Ama ayazma şimdilerde Koço’nun bahçesinde duruyor. Günümüzde de burayı ziyaret edip mum yakanların sayısı pek fazla.
Dönelim Koço’ya... Koço 1954’te ölünceye kadar Moda Park Lokantası’nın başında durur. Ölümünden sonra lokantayı, çalışanlarından Gökçeadalı Atanaş Cano ile Stelyo Mavro devralır. Cano ve Mavro yaşlanıncaya kadar Koço’yu işletirler. 1985 yılında eski çalışanlardan Şeref Yavuz, Abbas Hilmi Suna, Fahri Şeker ve Mustafa Yılmaz‘a devrederler. Şimdilerde bu dörtlü Koço efsanesini yaşatıyor.
Koço efsanesi mutfak ve servise dayalı. Mutfakta 50 yıllık Muharrem Aslan’ın yerinde şimdilerde Halil Ata var. Servis elemanlarının tamamı Koço geleneğini yaşatan, işlerini severek yapan (hepsi benim dostum) Dursun Ali Koyun, Rıza Selamet (lakabı Albay), Aydın Yılmaz, Nadir Tekir, Abdullah Bostancı, Sadık Pekesen, Osman Selamet, Mehmet Gümüş, Hasan Şeker, Hasan Selamet, Ali Selamet (lakabı Ali Dayı), Ahmet Erşahin ve Celal Tekir...

Öğlen müşteriler kadın ağırlıklı
Günümüzde Koço’nun mezeleri ve balık yemekleri tercih ediliyor. Bir de söylenti var. Rakı, şarap içmek niyetiyle masaya oturanlar mezelerin lezzetine kapılarak içmeyi unutur, karınlarını doyurup masadan kalkarmış.
Biz öğle saatlerinde gidiyoruz. Koço’nun o saatlerdeki müşterileri kadın ağırlıklı oluyor. Kadınlar arkadaşları ile geliyor, denize nazır masalara oturuyorlar. Sohbet ederek zevkle balık yiyorlar. Akşamları yer bulmak güç olduğundan rezervasyon gerekiyormuş. Ben bir akşam gittim. Yer bulmakta zorlandım.
İçkisiz olarak kişi başı 50 lira ödeme ile Koço keyfini yaşamak mümkün.