Yine uzaklaştırma yine cinayet

10 Ağustos 2023

Gün geçmiyor ki boşandığı kocası tarafından ‘güpegündüz’, ‘sokak ortasında’ öldürülen bir kadın haberine daha rastlamayalım. Ve bu cinayetin arkasında katile karşı alınmış bir uzaklaştırma kararı olmasın.  

Tek tırnak içine aldığım ifadeler genellikle medyada bu tür haberler yapılırken altı çizilen unsurlar. Çünkü bir cinayetin gün ışığında işlenmesi şaşırtıcı, sokak ortasında olması iki kere şaşırtıcı. Halbuki bu aynı zamanda katilin ne kadar kararlı olduğunu, hiçbir şeyden korkusu olmadığını gösteriyor. Büyük olasılıkla korkmadıkları arasında ağır bir ceza alma ihtimali de var, çünkü hala geçerliliğini koruyan “başka erkeklerle görüştüğünü öğrendim” gibi bahanelere sığınabileceğini biliyor.  

Üçüncü unsur olan ‘uzaklaştırma kararına’ gelince, bu da ‘kurbanın’ başına geleceği önceden bildiğini, hayatını korumak için mücadele ettiğini, resmi mercilere şikâyette bulunduğunu, yani cinayetin göz göre

Yazının Devamı

Başkalarının çocuklarını sevmek riskli midir?

7 Ağustos 2023

Bazı konular var, aslında hayatta inanılmaz yaygın ama sinemada mesela pek de fazla çıkmıyor karşımıza. Biraz lüks muamelesi görüyor, her şey bitti de sıra ona mı geldi gibi herhalde. Belli bir yaşa gelmiş ve çocuk doğurmamış kadınının hikâyesi onlardan. ‘Doğasının gereği olanı yadsımış’ kabul edilen bir kadının çok da anlatılacak bir yanı olmadığına mı inanılıyor acaba? Zaten denemelere bakılınca anlatılmasa daha mı iyi öte yandan… Çünkü anlatmak için önce anlamak gerek, öyle değil mi?

Başka Sinema salonlarında gösterime giren bir film var: “Başkalarının Çocukları” (Les Enfants des autres). “Başkalarının çocuklarını sevmek risklidir” diye başlıyor tanıtım metni. Ne olabilir çünkü? Hep çemberin dışında kalırsınız. Hiçbir zaman onların gerçek annesi ya da babası değilsinizdir, kurduğunuz bağ da kan bağı olmadığı için daha az değerlidir. Öyle midir peki gerçekten?

Fransız yazar - yönetmen Rebecca Zlotowski, prömiyerini Venedik Film Festivali’nde yapan beşinci filmi

Yazının Devamı

Erkek dünyasında ‘muhteşem’ bir kadın

3 Ağustos 2023

Yaz, insanın kendisini biraz daha hafif ve neşeli hissetmeye meyilli olduğu, okuduklarında, izlediklerinde de böyle bir şeyler aradığı bir mevsim. Bu aradığımızın karşılığını maalesef yazları ekranlarımızı saran romantik komedilerde bulabildiğimizi söylemek zor. Neticede hafiflemeye ihtiyaç duyarken mizah duygumuzu rafa kaldırmıyoruz, değil mi?

Kısa süre önce beşinci ve son sezonuyla seyirciye veda ettiği için fanları olarak yas tutmakta olduğumuz “Marvelous Mrs Masel” (Muhteşem Bayan Maisel), bu ve birçok başka ihtiyaca cevap veren, çok zekice yazılmış, şahane oynanan, komik ve eğlenceli bir dizi. Eğer henüz tanışmamış şanslılardansanız şu çöl sıcaklarında yüzünüzü güldürecek bir serüvene neden adım atmayasınız?

Bu övgü dolu girizgâhtan sonra ne anlatıyor bu dizi dersek… Yıl 1958, Midge Maisel (Rachel Brosnahan) son derece becerikli, iki çocuklu, ‘kusursuz’ bir ev kadını. Hani çoluğu çocuğu çekip çevirirken anneden gelen alışkanlıkla ideal vücut ölçülerini de koruyan, hobi olarak

Yazının Devamı

Yanlış anlaşılmama izin verme

31 Temmuz 2023

Gerçek cinayetlerin izini süren belgesellerin, filmlerin, dizilerin izleyene insan doğasına dair ürkütücü sorular sorduran bir yanı var. Hani ne oluyor da senin benim gibi sıradan bir insan kendisini katil olarak buluyor? Hele hele anlatan yazar-yönetmen karakterini gözünü kırpmadan insan doğrayan soğukkanlı bir psikopat katil olarak çizmeyi seçmemişse.

Candace (Candy) Montgomery’nin “Love & Death” (Aşk ve Ölüm) adlı yedi bölümlük mini dizide anlatılan hikâyesi bu anlamda insanı ciddi şekilde içine çekiyor. Aynı kişinin “Candy” adlı dizide de işlenen hâli için ise aynı şeyi söyleyemiyoruz. Candy, adı gibi gayet tatlı, nazik, güler yüzlü bir ev kadını. Teksas Whylie’de yaşıyor. Kocasıyla belli ki âşık olarak evlenmişler, hâlâ da sevgi ve anlayış dolu bir arkadaşlıkları var fakat işler iyice monotonlaşmış. Zaten kasabada kadınlar için hayat böyle. İş yok güç yok, evi çekip çevirmeye, kocalara ve çocuklara adanmış bir ömür var.

Candy

Yazının Devamı

Bir havaalanı taksi macerası

27 Temmuz 2023

Taksilere gelen, geleceği söylenen her zam haberinde içinizden, “Eh artık aradığımızda araba bulabileceğiz” diye geçiriyor musunuz siz de? Ve sonuç gene de hüsran oluyor mu?

Gerçi ben artık taksiyi a noktasından b noktasına gitmek için kullanılabilecek seçenekler arasından mümkün mertebe çıkartmış durumdayım. Zira sizi a noktasından zaten almayan, alacaksa da bir ihtimal c’ye, d’ye götürecek, ama asla b’ye gitmeyecek olan taşıma aracı taksi. Gidiş yolundan söz etmiyorum bile. Ama en kısa yol olmadığı kesin.

Buna karşılık, iki ay içerisinde ikinci kez Sabiha Gökçen Havalimanı’ndan taksi kullanmak durumunda kaldım. İlkinde Taksim’e gelişimiz uçak biletinden daha fazla tutmuştu. Zira şoför arkadaş sorgusuz sualsiz Avrasya Tüneli’nden gitmiş, zaten uzattığı yola otoyol ücreti de eklenince dolandırma eylemi taçlanmıştı.

Bu deneyimden ağzı yanan iki kişi olarak bu sefer taksiye binmeden başladık seçilecek yolun pazarlığını yapmaya. “Navigasyon nereden götürürse”

Yazının Devamı

İstiap haddini dolduran Ege kasabası

20 Temmuz 2023

Her yazın sınırlı bir zamanını, burada evi olan arkadaşlarım nedeniyle/sayesinde Gümüşlük’te geçiren biriyim. Yani aslında bir tür yazlıkçıyım ve ben bile artık “Bu insan akınının sonu nereye varacak, bu yarımadanın eni ne boyu ne, çeksen ne kadar uzayabilir?” gibi sorular sorar oldum. Yerlilerin ne düşündüğünü tahmin bile edemiyorum.

Trafik sorunu korkunç boyutlarda bir, barınma sorunu İstanbul’u aratmaz halde iki. Sıradan (gerçekten çok sıradan) bir otelin bir gecesi için 4000 TL ve üstünü gözden çıkartmak gerektiğini söylersem ev kiralarına dair de bir tahmin yürütülebilir sanki. Ama hepsinden önemlisi su yok. Neredeyse her gün bütün gündüz saatlerine yayılacak şekilde su kesintisi oluyor. Muhtemelen bu plajlarda şakır şakır su akıtılarak duş alınamasın diye düşünülmüş, adı konmamış bir önlem. Artık insanların birbirine “Su kesildi mi?” diye değil “Su akıyor mu?” diye sorduğunu söylersem durum net olur sanırım. Haber değeri olan

Yazının Devamı

Çok şey söyleyen fotoğraf

17 Temmuz 2023

Bir gazete fotoğrafı, siyah-beyaz. Fotoğrafın sol başında Gönül Ülkü, yanı başında Cahide Sonku. O görmeye alıştığımız sarışın efsane değil, yeni boyanmış koyu renk saçlı, yorgun yüzlü, kayıp bakışlı bir kadın. İkisinin de ellerinde birer sigara. Gönül Ülkü gülümseyerek bakıyor Cahide Sonku’ya. Cahide’nin bakışları doğrudan gözümüzün içinde. Sanki yanında kimse yok, hatta yer yüzünde kimse yok. Öteki yanında Gazanfer Özcan, Filiz Akın, Adile Naşit. Onlar da mutlu sayılacak ifadelerle Cahide’ye bakıyorlar. Hastaneye ziyarete gelmişler, bir zamanların büyük yıldızının yalnızlığını ‘paylaşmaya’, bir vefa örneği göstermeye. Yanlarında fotoğrafçı. Yarın bu fotoğrafı bütün Türkiye görecek.

Ben bu baktıkça dile gelip konuşan fotoğrafı bir kitap sayesinde gördüm: Osman Balcıgil’in Destek Yayınları’ndan çıkan ‘Cahide Sonku Romanı’ “Kızıl Çengi”. Kitapta kendisi yok, fotoğrafın. Yazar “Bazen bir fotoğraf o kadar çok şey

Yazının Devamı

Her hayat anlatılmaya değer

13 Temmuz 2023

Hayat hikâyeleri anlatan belgeseller, portreler konusunda son yıllarda -biraz da internet sayesinde- bir atak yaptığımızı söylemek mümkün. Pek çok ünlü insanın hayatına dair kısa-uzun, kimi doğru kimi yanlış bilgilerle dolu videolar bulunuyor artık. İçlerinden bir şekilde güvenilir olanını bulmak size kalıyor.

Yeni tanıştığım bir YouTube kanalı bunlar arasından iki özelliğiyle sıyrılarak beni saatlerce alıkoydu: Her Hayat Bir Hikâyedir, Kanal D Haber editörü Taner Alp’in pandemi zamanında önemli bulduğu hayatları anlatmak için açtığı ve bugüne taşıdığı bir kanal. Bahsettiğim iki özelliğinden ilki, seçtiği isimler. Nilgün Marmara’dan Bilge Olgaç’a, Madam Anahit’ten Seyyan Hanım’a, Meyhaneci Refik’ten Emek Sineması’nın efsane müdürü Hikmet Dikmen’e, “Sevmek Zamanı”nın ‘resimdeki kadın’ı Sema Özcan’dan Yaman Okay’a, bir zamanlar ‘mercimek teyze’ diye anılan Prof. Ayşe Baysal’dan Kazancı Bedih’e pek çok farklı ismin hikâyesini

Yazının Devamı