Türkiye’mizde çok alışık olduğumuz bir fotoğraf: Bir grup erkek yan yana dizilmiş
bir kurdele kesmekteler. Kim bilir neyin açılışı. Okul olur, hastane olur, bir toplu taşıma aracının yeni bir durağı olur; bizde açılışlar erkeklerden sorulur.
Bazen arada numunelik bir kadın da göze çarpabilir, bu karede olduğu gibi. Çünkü kendisi “muhafazakâr kadın AVM’si” olarak bir takım ilklere imza atmaya hazırlanan Zeruj Port’un yönetim kurulu başkanı Zehra Özkaymaz. Onun dışında sadece erkekler var karede.
Hayır, bir tek ben mi anlamakta zorlanıyorum? Geçen hafta yazmıştım, kadınları sınırları dışarıdan belirlenen bir takım alanlara mahkum etmek zaten çok tuhaf. Bunu “onların rahatına” bağlamak da anlaşılır gibi değil.
Ama diyelim ki illa “Kadınların rahat alışveriş etmesi için” bir AVM açmaya karar verdiniz, “Kadın temalı alışveriş merkezi” diyorsunuz adına, içinde sadece kadın ve çocuklara yönelik ürünlerin satılacak olmasıyla övünüyorsunuz, bari kapılarını da kadınlara açtırın da bunun sahiden kadınlara yönelik bir proje olduğuna ikna olalım.
Çok zor değil, buradan alışveriş yapacağını bildiğiniz, buna ihtiyaç duyduğunu söylediğiniz kadınlar var, öyle anlatıyorsunuz. Bir çağrı yapardınız onlara, kendileri için açılan bu yerin kurdelesini de kendileri keserlerdi.
Hayır, içeride kadınlar alıveriş edecek ama kapıyı erkekler açacak. Tıpkı ortada sadece kadınları ilgilendiren bir konu varken ekranlarda bir stüdyo dolusu erkeğin değerli fikirlerini dinlediğimiz gibi.
Bari bir kadın girişimci yapmasın bunu. Ya da “Burasını kadınların rahatı için açıyoruz” demesin.
Doğada hep umut var
Medyada bir ağaç haberi okuyorsak genelde hayra alamet değildir o. Ya kesilmiştir, ya sökülmüştür, ya topluca yakılmıştır. Dün Hürriyet’te Serkan Ocak, Maçka Parkı’ndan sökülen 199 ağacın izini sürmüştü misal, sedir ağaçlarının hemen hiçbiri taşındığı topraklara tutunamamıştı. Ya kuruyarak ya çürüyerek ölmeleri an meselesiydi.
İnsan ister istemez soruyor kendine; doğanın dengesine müdahale etme, bir canlıyı yerinden söküp öldürme hakkını nereden alıyor insanoğlu? Kendisinin hancı, diğer canlıların yolcu olduğu sonucuna nereden varıyor? Fazla da uzun ömürlü değil oysa.
Bakınız bir tane de iç açıcı ağaç haberi var bu hafta sonu: Çengelköy’de geçen temmuzda fırtına ve doluda devrilen tarihi çınar toprağına tutunup yeşermiş yeniden. Büyükşehir Belediyesi kutlanası bir iş yaparak zamanında doğru müdahale etmiş, çınarı vinçle ayağa kaldırmış, geçici destek çalışması yapmış, ’yoğun bakıma’ almış ağacı ve sonunda kendi başına ayakta duracak kadar güçlenmiş kökleri.
Baharla beraber de yeniden yeşermiş. 181 yıldır orada o ağaç. 181 yıl sonra da orada olacak, eğer kendisini dünyanın hakimi sanan ama yeryüzünde
o ağacın yarısı kadar bile kalıcı olmayan insanoğlu tarafından yerinden edilmezse.
Doğada hep bir umut var özetle, hayat bir şekilde yeşermenin bir yolunu buluyor, yeter ki insan da ona ayak uydurabilsin.
Özay Şendir
‘Diyalektik bir şey’ olarak Lozan tartışması...
16 Mayıs 2025
Abbas Güçlü
Sosyolojik hatalar!
16 Mayıs 2025
Zafer Şahin
Sanatçılar ‘Terörsüz Türkiye’ istemiyor mu?
16 Mayıs 2025
Abdullah Karakuş
Krizler, görüşmeler ve sonuçları
16 Mayıs 2025
Güldener Sonumut
İttifak’ta görüş ayrılığı çıkmadı
16 Mayıs 2025