Asu Maro

Asu Maro

amaro@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Sokakta yürürken sağınıza solunuza bakıyor musunuz hiç? Özellikle göz hizanızın altına doğru, çünkü boyları dizinize ancak yetişir... Bu soğukta, karda, kışta sokaktalar. Ya dileniyorlar, ya mendil satıyorlar, ya eteğinize yapışıyorlar. Asmalımescit’te bir grup var mesela, gecenin 1’inde 2’sinde hep dışarıdalar. Ya gidecek evleri olmadığından, ya ailelerinin ‘geçimi’ onlardan sorulduğundan.

Yaşları 7 - 8 en fazla. Kıvırcık saçlı bir kızımız var, eline yapışabildiği ‘büyük’ten Nesquik istiyor. Vicdanımızı rahatlatmak için sorduğumuz “Okula gidiyor musun?” sorusunun cevabı hep olumlu. Dersleri de iyi tabii, yok nasıl olacaktı? O zaman karşılarındakinin daha insaflı ve cömert olacağını tahmin ediyorlar herhalde içgüdüleriyle. Yoksa sokakta sabahlayan, karnını doyurmak için onun bunun eteğini çekiştiren çocuk nasıl okuyacak? Nasıl bir gelecek bekleyecek onu?

Haberin Devamı

Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyoloji bölümünden bir öğretim üyesi; Doç. Dr. Kezban Çelik, nüfusumuzun artması için dizilerde, kitaplarda, reklamlarda üç çocuklu ‘ideal’ aileler gösterilmesini önermiş. Özendirici olsun diye.

Ne için acaba? Biri dilenmeye çıksın, öteki mendil satsın, üçüncüsü de kırmızı ışıkta cam silsin diye mi? Halihazırda ortalık ziyan olan çocuk doluyken, onlardan beklenebilecek en iyi şey en düşük seviyede, vasıfsız iş gücüyken özendirilmesi gereken ilk şey doğurmak mı? Bunu söylerken nasıl büyüyeceklerini düşünmek gibi bir sorumluluğumuz da yok mu?

Ben de diyorum ki, madem öyle, dizilerde, kitaplarda, reklamlarda evlat edinmek, koruyucu aile olmak özendirilsin. Öyle çocuğu olmayan çiftlere son çare olarak filan da değil üstelik, iki çocuklu, maddi durumu iyi olan aileler evsiz barksız bir üçüncü çocukla ‘ideal’ sayıya ulaşsın. Önce doğmuş çocuklara insanca bir yaşam sunmayı başaralım, gerisine sonra bakarız.

Yeni yıldan ne beklesek?

Yeni yılın ilk yazısı ya, çok istedim mutlu, umutlu birkaç cümleyle bağlayayım sözümü. Ama nasıl?

Baktım haberlere...

Yılın ilk iki gününde dört kadın öldürülmüş ülkede. Birinin katili babası, ötekininki nişanlısı. Bunlar bildiklerimiz.

Haberin Devamı

Didim’den Yunanistan’ın Leros adasına geçmeye çalışan bir göçmen botu batmış gene yılın ilk gününde. Yeni yıldan daha fazla para kazanmak, birkaç kilo vermek, spora başlamak, yeni bir sevgili bulmak değil, sadece yaşamak gibi bir beklentisi olan 40 kişiyi taşıyan bir bot. 4 yaşında bir erkek çocuk boğulmuş Ege’nin sularında.

Çanakkale’nin Ezine ilçesinde, kalacak yerleri olmadığı için çadırda yaşayan Roman vatandaşlardan biri, 48 yaşındaki Ünzile Türkmen donarak ölmüş, yılın ikinci gecesinde.

Diyarbakır’ın Sur ilçesinde, 38 yaşındaki 3 çocuk annesi Melek Apaydın, evine isabet eden mermi nedeniyle ölmüş, yılın ilk pazarında.

Habertürk’ün ANDY-AR’a yaptırdığı yıl sonu araştırmasını görüyorum sonra. Yılın kazananlarını, kaybedenlerini belirlemişler. Bir de halkın duygu durumunu.

Bir umut bakıyorum. Cevap verenler yüzde 16.2 oranında ‘hüzün’, yüzde 10.3 ‘üzüntü’, yüzde 7.1 ‘acı’, yüzde 5.8 ‘endişe’, yüzde 4.6 ‘stres’, yüzde 4.2 ‘korku’ diye tanımlamış biten yılın duygusunu.

Haberin Devamı

Yenisi de farklı başlamadı doğrusu. Anketin en sonuna sıkışan yüzde 3.2’lik ‘aşk’ ve yüzde 2.5’luk ‘sevinç’ var. Ülkenin hangi bölgesinde bulunuyorsa onları diliyorum hepinize yeni yıldan.