Asu Maro

Asu Maro

amaro@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

1977 yılında Trabzon’un Of ilçesinde başlıyor Halil İbrahim Dinçdağ’ın hikâyesi. Dört kardeşler. Babaları çay fabrikasında bekçi. Çocukluktan beri gönlü futbolda. Fakat geçirdiği
sakatlık sırasında hakemliği keşfediyor. Asıl istediğinin bu olduğuna karar verip 1995’te hakem oluyor.

14 yıl büyük bir aşkla sürdürüyor mesleğini. 2009 yılında eşcinsel olduğu için askerlik yapamayacağına dair GATA’dan aldığı raporu Türkiye Futbol Federasyonu’na verene kadar.

Sonrası birbirini izleyen haksızlıklar silsilesi. İşinden oluyor Dinçdağ. Federasyon, eşcinselliği “Sağlık sorunu nedeniyle askerlik yapamayanlar hakemlik de yapamaz” maddesi kapsamında değerlendirip meslekten men ediyor genç adamı. “Hastasın sen, bu işi yapamazsın” diyor özetle.

Haberin Devamı

Tam hukuki yollarla hakkını ararken bu sefer bir federasyon yetkilisi tarafından basına sızdırılıyor durumu. “Eşcinsel hakemin düdük mücadelesi” haberleri önce isimsiz yayımlanıyor. Arkasından Fatih Altaylı sözde adını gizli tutarak, iyi niyetle bakarsak, Trabzon’da başka H.İ.D. baş harfli hakem olmadığını hesap etmeyerek deşifre ediyor kimliğini.

Böylece Trabzonlu Dinçdağ ailesi; Halil İbrahim’in ‘hayat kaynağım’ dediği annesi, kardeşleri, imam olan abisi, arkadaşları, konu komşusu basından öğreniyor eşcinsel olduğunu.

Biliyorsunuz, sorumluluk isteyen işler bunlar. Ülkemizde hâlâ bu sebeple işlenen cinayetler var. O da alıyor ölüm tehditleri, tahmin edileceği gibi. Neyse ki Dinçdağ ailesi sarıp sarmalıyor çocuklarını ve Halil İbrahim müthiş bir cesaret örneği gösterip baş harflerinin arkasına saklanmaktan vazgeçiyor. Televizyona çıkıp aslanlar gibi “O eşcinsel hakem benim” diyor.

Saçma sapan tepkilerin, “Bu camia kaldırmaz, gitsin radyoculuk, televizyonculuk yapsın” zırvaları yanında çok şükür sağlam da bir destek alıp devam ediyor yoluna. Ama nasıl? İşsiz, parasız, başvurduğu kapılardan dönerek, eşin dostun desteğiyle...

Bu yılın herhalde numunelik iyi haberlerinden biri, mahkemenin beş yıl ve 19 duruşmanın sonunda nihayet Halil İbrahim Dinçdağ’ı haklı bulması oldu. Türkiye Futbol Federasyonu 3 bin lira maddi, 20 bin lira manevi tazminat ödemeye mahkum edildi.

Haberin Devamı

Bir insanın hayatını 32 yaşında sıfırlamanın, “Sen eğitimini gördüğün, sevdiğin, iyi bildiğin işi yapma, git kendine bu saatten sonra başka meslek bul” deme sorumsuzluğunun karşılığı mı? Elbette değil. Zaten Dinçdağ’ın avukatı da talep ettikleri 110 bin lira için temyize gideceklerini söylüyor.

Ama hiç değilse “Eşcinsellik hastalıktır” gibi saçma iddiaların, bir insanın yaptığı işi cinsel yönelimiyle ölçmeye kalkan hadsizlerin ve tabii ki pek ‘erkek’ futbol camiasındaki homofobinin suratına okkalı bir tokat bu karar. Dileyelim devamı gelsin, Halil İbrahim’i o çok özlediği yeşil sahalarda görelim artık.

Kar felaket değildir

Doğa hadiselerini düşman gibi görüp savaş açmaktan bir gün vazgeçer miyiz acaba?

Kardan önce efsanesi geldi gene. Kaç santime ulaşacak, nasıl artarak devam edecek... Valilik uyarıları, bakanlık açıklamaları, “Mecbur değilseniz çıkmayın” talimatları...

“Orman ve Su İşleri Bakanı’ndan karla ilgili kötü haber!” diye flaş haber başlıkları var. “Ne varmış, kar taneleri içinde zehir mi barındırıyormuş?” diye açtım: Hayır, akşama doğru hızlanması bekleniyormuş.

Haberin Devamı

Neden korkuyoruz, taş yağmıyor henüz her şeye rağmen, kar yağıyor. İyi ki de yağıyor ayrıca, iklimin toptan şirazeden çıkmadığını umabiliriz hiç değilse. Su rezervlerimiz için sevinebiliriz sonra.

Yetkililer yılın bu ayında yağmasından daha normal hiçbir şey olmayan karda bizi eve hapsetmeye çalışmak yerine işlerini yapsalar, yolları açsalar, gerekli önlemleri alsalar, İstanbul göz göre göre gelen kara yine “hazırlıksız yakalanmasa” daha faydalı olmaz mı?