Müzisyen olmak istiyordu, oyuncu oldu. İstanbul’da yaşıyordu, Romalı oldu. Sık sık âşık oluyordu, üç çocuklu aile babası oldu. “Aşk Tesadüfleri Sever”in yıldızı Mehmet Günsür’ü “Muhteşem Yüzyıl”ın Şehzade Mustafa’sı olmaya getiren yolda pek çok tesadüfün etkisi var. Sevilen şehzadeye veda ederken hatırlayalım...
Yaşı yetenler hatırlayacaktır, TRT’nin sinema kalitesinde diziler yayınladığı dönemde, Okan Uysaler’in çektiği bir dizi vardı: “Geçmiş Bahar Mimozaları”. Filiz Akın ile Rutkay Aziz vardı başrollerde. Müşfik Kenter’den Nurseli İdiz’e şahane bir oyuncu kadrosu... Bir de kocaman tel çerçeveli gözlüklü oğlan çocuğu: Sabih.
O zaman öngörebilir miydik ki bu çelimsiz oğlan büyüyecek, Türkiye’nin en yürek hoplatan aktörlerinden birine dönüşecek, Mehmet Günsür olacak. Oyunculuk filan yoktu aklında hiç. Ama tesadüf bu ya, daha yedi yaşındayken “Sana’yla beslenen, özenle büyütülen çocuk” olarak tanışmıştı kamerayla.
Ve sanat, kimse profesyonel olarak ilgilenmese de, doğduğu evde hayatlarının bir parçasıydı.
Kuantum fizikçisi Teoman Günsür ile Boğaziçi Üniversitesi Yabancı Diller Yüksek Okulu öğretim üyesi Sibel Günsür’ün oğlu olarak 8 Mayıs 1975’te İstanbul’da açtı gözlerini dünyaya. Aileden sanatı ilk meslek edinen; bale ve modern dans eğitimi alan, Kadir Has Üniversitesi Sanat ve Tasarım Fakültesi öğretim görevlisi ablası Zeynep Günsür Yüceil oldu. Mehmet’in merakı ise müzik ve spordu. Dört yaşından itibaren tenisle, yüzmeyle ve kayakla uğraştı. Ailece kayağa İtalya’ya giderlerdi, o sıralar aklı takıldı, bu ikinci evi olacak ülkeye... Ve İtalyan Lisesi’ne girmeye karar verdi.
“İsmim Mehmet ama herkes bana Memo der”
Sana reklamı ve “Geçmiş Bahar Mimozaları” birer çocukluk anısı olarak dururken, o davul çalıyordu, şarkı söylüyordu. Arkadaşlarıyla The Dawn diye bir grup kurmuş, bir sürü yerde çalıyorlardı. Müziğin yanı sıra Roxy’nin içinde restoran işletiyor, yemekleri de kendisi yapıyordu. Bir gün bir arkadaşı dedi ki “İtalya’da yaşayan bir Türk yönetmenin filmi için İtalyanca bilen oyuncu arıyorlar”. Ferzan Özpetek’le tanışmalarına tuhaf bir tesadüf damgasını vurdu. “İsmim Mehmet ama herkes bana Memo der” diye elini uzattı Günsür. Ferzan Özpetek’in yüzündeki şaşkınlığın nedenini senaryoyu okuyunca anladı. Filmdeki karakterin repliğiydi bu: “İsmim Mehmet ama herkes bana Memo der”. Özpetek’in tek şartı, beline kadar uzanan saçlarını kestirmesi oldu. Kendisini “Gücünü saçlarından alan Samson gibi” hissettiğinden tereddüt etti ama bir haftanın sonunda kısa saçlarıyla “Hamam”ın başrolündeydi.
İnandığı işlerde ille de başrol diye tutturmadıYıl 1997’ydi ve Ankara Film Festivali’nden Umut Veren Oyuncu ödülünü alan Mehmet Günsür, bunu izleyen 10 sene boyunca her röportajında aynı soruyu yanıtlamak zorunda kalacaktı: “Sinemaya gay’likle ilgili bir filmle başladınız, bana eşcinsel derler diye korkmadınız mı?” O ise bundan korkmak şöyle dursun, kendisini “Hamam”da izleyen İtalyan tiyatro yönetmeninin teklifini kabul edip “Bent” oyununda oynamaya başladı. Gene bir eşcinsel rolünde.
Ve tekrar tekrar homofobik olmadığını anlattı durdu, hayatta hep tabuları yıkmaya çalışmıştı, kaldı ki beğenilmek güzeldi. Nokta.
“Bent” dört sezon sürdü, turnelerle gezmediği yer kalmadı. Artık iki Sicilyalı kız arkadaşıyla Roma’da yaşıyor, ‘Türk Mehmet’ olarak İtalya’da da tanınıyor, reklam ve dizilerde oynuyordu. Bir Arnavut göçmeni oynadığı “L’Italiano”, oradaki ilk başrolü oldu. Ardından da Bob Hoskins’le oynadığı “Il Papa Buono” geldi. Oyunculuk eğitimini ise 25 yaşında Actors Studio’nun hocalarından birinden aldı.
Bu sırada hayatının Türkiye cephesinde neler oluyordu diye sorarsanız, “Sır Dosyası” adlı kısa süreli diziyi ve Yavuz Özkan’ın pek adı duyulmayan “Hayal Kurma Dersleri”ni saymazsak, “Hamam”daki genç çocuk, adını asıl Mustafa Altıoklar’ın “O Şimdi Asker”iyle duyurdu. Senaryoyu İtalya’dayken okumuş, yönetmene 400 adet soru gönderip aldığı cevaplarla karakterini oluşturmuştu. Karşılığı, seyircinin büyük ilgisi ve çeşitli festivallerden üç ödül oldu.
Bu arada yönetmen Ümit Ünal’la önce “Anlat İstanbul”da çalıştı, birkaç yıl sonra da gerilim filmi “Ses”te. Arada ise bir ekran fenomeni vardı: “Beyaz Gelincik”. şık olduğu Meryemce (Tülin Özen) ile pavyonda çalışmasına aldırmadan evlenen dışı güzel,
içi güzel Mustafa rolüyle memleket kadınlarındaki Mehmet Günsür sevdası tavan yaptı. Gelgelelim beğenilmenin çok güzel olduğunu düşünse de, sık sık âşık olduğunu itiraf etse de artık kalbi tek bir kadına ait olan Mehmet Günsür, İtalyan sevgilisi Katerina Mongio ile nikah masasına oturdu. O gün bugündür de belgesel yönetmeni olan karısına aşkını, “İkimiz birbirimize sarılmış uçuyoruz” gibi şairane ifadelerle anlatmaktan hiç vazgeçmedi. 2012’de de üçüncü çocukları geldi dünyaya. Kalabalık bir “İtalyan ailesi” olmayı garantilediler yani.
“Beyaz Gelincik”in ardından, Türkiye televizyonlarının en eli yüzü düzgün işlerinden “Bıçak Sırtı” geldi. Nejat İşler’den Fikret Kuşkan’a bir yıldızlar karması oynuyordu dizide ve bir araya gelen oyuncuların dizi piyasasında içlerine sinen işler yapmak gibi dertleri de vardı. Bu anlamda iyi niyetli bir çaba olarak kalsa da seyircinin gönlüne taht kuran bir iş oldu “Bıçak Sırtı”. Mehmet Günsür’ün de aslında kendi başına fazlasıyla “star”ken inandığı işlerde ille başrol diye tutturmadığının göstergesi...
Çocukları çimenlerde yuvarlanarak büyüdüYaptığı işlerde paradan başka kriterler gözettiğinden olsa gerek, “Muhteşem Yüzyıl”a kadar bir daha görünmedi ekranda. Hayatını İstanbul-Roma-Lecce üçgeninde geçiriyordu artık. İlk çocukları Ali’nin doğumuyla seçmişlerdi Lecce’yi. Bağ bahçe, kendi sebzelerini yetiştirdikleri bostanları... Çocukları çimenlerde yuvarlanarak büyüsün istemişlerdi. Ali’nin okul çağına gelmesiyle yine Roma’ya döndüler. Mehmet Günsür de “Muhteşem Yüzyıl”ın Şehzade Mustafa’sı olarak ekranlara...
Ama ondan önce çok ses getiren sinema filminden söz etmek gerek; “Aşk Tesadüfleri Sever”den... Ömer Faruk Sorak’ın filminde Mehmet Turgut’tan esinlenme fotoğraf sanatçısı Özgür’ü oynuyordu Mehmet Günsür. Ama bir müzik grubu da vardı Özgür’ün ve Günsür’ü bu vesileyle bir zamanlar ait olduğu rock bar sahnelerinde görmek mümkün oldu. Bülent Ortaçgil’in “Eylül Akşamı”nı bir de Mehmet Günsür’den dinlemek, hayranlarının ilgisini beşe katladı.
Aile hayatını dış dünyadan koruyorVe tam bunun üstüne, “Muhteşem Yüzyıl” geldi. Mehmet Günsür severleri havalara uçuran haber, Şehzade Mustafa’nın dizi bitmeden ölecek olduğu bilgisiyle gölgelenmekteydi. Tıpkı Pargalı’nınki gibi endişeyle beklenen, mümkün olduğunca ertelenen ama kaçınılamayacak bir sondu bu, nitekim sonunda geldi çattı. Şehzade Mustafa muhtemelen bu hafta veda edecek hayata. Pek çok kişi için dizinin de tadı tuzu kalmayacak.
Mehmet Günsür içinse yeni maceraların başlangıcı olacak bu son. İtalya’da karısı ve üç çocuğuyla neşe dolu bir hayatı var. Bu hayatı büyük bir başarıyla dış dünyadan koruyor. Şöhretin de içeriye sızmasına pek izin vermiyor. Evlerindeki televizyonda Türk kanallarının olmadığını, dolayısıyla karısının “Muhteşem Yüzyıl”ı izlemediğini anlatırken, tam olarak aile babası Mehmet ya da “Memo”. Kafasında ise yeniden müzik yapmak ve kamera arkasına geçmek var. Ama araya kim bilir daha ne sürprizler girecek... Onu müzisyen olmayı planlarken oyuncu yapan, İstanbul’da restoran işletirken İtalya’da tiyatro turnesine çıkaran, sık sık âşık olurken üç çocuklu, sadık bir aile babasına dönüştüren tesadüfler kim bilir daha neler neler getirecek...
Şehzade Mustafa’nın boğulma sahnesinin tanıtımı izlenme rekorları kırmıştı.
“Teaser’ı çekerken bile kendimizi kötü hissettik”
Mehmet Günsür’ün canlandırdığı Şehzade Mustafa’nın boğulduğu sahnenin yer aldığı teaser, 2012 eylülünde internete konmuş ve izlenme rekorları kırmıştı. O sahnenin çekiminden sonra duygularını anlatan Günsür; “Başından beri kafamda bu sahne var, hep aklımın bir köşesinde...” demişti: “Olayın kendisi zaten başlı başına çok acı. Teaser’ı çekerken bile kendimizi çok kötü hissettik. Kelimelerle anlatılamayacak bir duygu... Teaser’da yer alan sahne, yaşanmış olayın, bu sezon dizide anlatılacakların çok çok ufak bir parçası. Benim için çok özel bir sahne olacak. Benim hayat verdiğim, 500 sene önce yaşamış bir adamın nasıl öldüğünü, onun psikolojisini yansıtmaya çalışacak olmak büyük bir sorumluluk.” Şehzade Mustafa o sezon ölmedi, o teaser’ın üstüne 1.5 seneyi daha devirdi. Ama artık olaylar son noktaya dayandı, muhtemelen 2012’de izlediğimiz bu görüntüler bu hafta yayınlanacak.
“Yine midemde kelebekler uçuşuyor”
İlk çocuğu Ali doğduğunda, o 18 yaşına gelene kadar paraşütle atlamayacağını söylemişti bir röportajında Mehmet Günsür. Babalığın böyle bir etkisi olmuştu üstünde. Karısıyla birlikte “herifi” de alıp dünyayı dolaşmak, belgesel yapmak gibi hayalleri vardı.
O günden bugüne aile beş kişiye çıktı, Mehmet Günsür-Katerina Mongio çiftinin iki bebekleri daha oldu.
Elle dergisine üçüncü kez baba olmanın ne demek olduğunu şöyle anlatıyordu: “Üçüncü bebekle ilgili heyecan aynı. Yine midemde bir sürü kelebek uçuşuyor. Tek fark, bu sefer biraz daha tecrübeli olmam.
Onun getirdiği bir olgunluğa sahip bu heyecan.”