Sakın aynaya bakma!

24 Eylül 2017

Kadıköy’deki derbi, beklenenin aksine tek taraflı bir gösteriye dönüştü...

Fenerbahçe bileğinin hakkıyla oynadı ve kazandı. Beşiktaş, en başta Şenol Güneş’le asabi, telaşlı, dağınık ve etkisizdi. Gömleğine ve kravatına özen gösteren Şenol Güneş’in ilk yarı boyunca tıkanan, topu ileri taşıyamayan Beşiktaşlı oyunculara en küçük uyarısını göremedik. Quaresma gergin ve dağınık, Babel ve Caner topu rakibe kaptırma ve Fenerbahçe kontralarına start verme konusunda oldukça (!) verimli idiler. Oğuzhan Özyakup da Atiba da bu oyunu yaşamayan oyunculardı.

Beşiktaş ne savunma yapabildi dün ne oyun kurdu, ne de yeterince gol pozisyonuna girebildi. Fenerbahçe önce savunma ve kontrol futbolu oynadı, kestikleri topları çok çabuk kontralara çevirdiler. Isla, Neto, Hasan Ali, Souza ve Ozan çok iyi kapandılar. Giuliano ve Mehmet Ekici de takıma ayak uydurdular.

Bu maçın kahramanı Ali Palabıyık...

Şubat ayındaki Kupa maçında Van Persie’nin provokasyonlarına seyirci kalan Ali Palabıyık, MHK’nın iyi niyetli kararıyla takdiren (!) bu maça verildi. Ne yazık ki bir hakemden beklenen otoriteyi ve olgunluğu gösteremedi. Verdiği kararlar, sonuç üzerinde etkili olsun ya da olmasın, önemli değil. Yanlışlar ve

Yazının Devamı

Derbi Fener'in gibi!

20 Eylül 2017

Süper Lig’in 6. haftası, sezon başındaki “erken randevu” gibi eleştirilere karşın, cumartesi günü “tam da zamanında” bize büyük bir heyecan sunuyor.

Fenerbahçe, ilk haftadan itibaren beklediği “sıçrama” fırsatını Alanya dönüşü Beşiktaş karşısında gerçekleştirebilir.

Kağıt üzerinde Beşiktaş daha hazır, daha güçlü, daha özgüvenli bir takım. Yıllar önce terk ettiği Kadıköy’deki galibiyetler zincirine bir halka ekleyerek seriyi yeniden başlatabilir mi? Olmayacak iş değil.

Ama hakçası şunu da söylemek gerekiyor. Fenerbahçe için bu derbi bir hayat-memat meselesi. Hem oyun, hem de kadro olarak hep eksikli-noksanlı, sorunlu ve sıkıntılı bir bir süreçten geçiyorlar. Transferi tamamlamadan lige başladılar. Kervanı yolda düzerken kayıplara uğradılar. Hesaplanamayan şeyler de oldu. Volkan ve Kameni ile kalede büyük sıkıntı yaşandı. Fenerbahçe’nin gol yemeden tamamladığı maç yok. Kaleci sorunu da sonlanmış değil. Dahası, Volkan Demirel’in yedek soyunduğu son Alanyaspor maçında Kameni ile ısınmayı reddetmesi ne tecrübesine, ne kaptanlık sorumluluğuna ne de profesyonelliğine yakışıyor. Onca sorun varken bir yenisini eklemek büyük yanlış.

Öte yandan Kocaman’ın daha göreve başlamadan önce Robin Van

Yazının Devamı

Çifte kutlama

19 Eylül 2017

İlk yarıda topa sahip olma oranı 63’e 37 Beşiktaş ağırlıklı. Beşiktaş, hem topun, hem de maçın efendisi. Hele ki Cenk’in 10. dakikada harika Caner ortasına (buna asist demek gerekiyor) yaptığı kafa vuruşu tribünleri coşturmaya yetiyor. Vodafone Park’taki futbol maçı festivale dönüşüyor.

Porto’yu deplasmanda indiren Beşiktaş’ın bu maçı da ciddiye alarak kazasız-arızasız bitirmesi gerekiyor.

İlk yarıda ezici bir baskı kuruyor Beşiktaş. Ne var ki Quaresma’nın, Babel’in, Caner’in ve de Talisca’nın taşıdığı, aşırdığı toplara Cenk’in son darbeyi indirmesi adeta perdeleniyor. O perdeyi çeken adam kim? Ali Turan... Yiğidi öldür, hakkını ver. Cenk’i gölge gibi izleyerek temiz bir oyunla golden uzak tutuyor. Laf aramızda Cenk de bunun değerini bilmeli. Cumartesi günü Kadıköy’de böyle bir baskıyla karşılaşırsa hazırlıklı olmalı.

Kutlama, alkışlama, festival havasında eğlenme tamam da.. İkinci yarıya Beşiktaş alışılmamış bir tablo ile başlıyor. Topu rakibine bırakıyor.. (Yüzde 57’ye 43) Çok riskli bir “uyuma” evresi. Konyaspor Fofana (2) ve Manyama (1) ile Fabri’nin hatırını (!) soruyor. Arada kazandığı topları öne oynamadan Fabri’ye pas yapma garipliklerine de tanık oluyoruz.

Konyaspor’un topa

Yazının Devamı

Beşiktaş'tan özel ders

14 Eylül 2017

İşte özlenen Beşiktaş... Ligin ilk dört haftasında kazandığı maçlara rağmen sorunlu, sıkıntılı ve kuşkulu oyunlar sundu taraftarlarına... Kadroya katılan yeni oyuncuları da bir türlü devreye sokamıyordu. Yenilerin takıma uyumu henüz gerçekleşmemişti.

İlk 12 dakikada dört top kaybıyla endişe yarattılar: Tosic, Oğuzhan, Quaresma ve Talisca... Bu kayıplar uyandırdı Beşiktaş’ı... Hemen bir dakika sonra Quaresma’nın kale ağzına kestiği sert ortayı Talisca kafa ile Casillas’ın koruduğu kaleye attı. Ligde kalesini gole kapayan Porto için sarsıcı bir darbeydi bu... Sonrasında da oyunu bırakmadılar... Güneş’in Negredo’yu oyuna sokması onlar adına kazançtı.

Telles’in korneri ile Fabri’yi avlayan Tosic netameli, sakar bir oyuncu.. Çoğu zaman arıza yapıyor... Neyse ki, bu gol Beşiktaş’ı bozmadı. Porto’ya meydan okuyan mücadeleyi sürdürdüler...

Beşiktaş’ın seviyesini yükselten en önemli fark Talisca, Cenk Tosun, Quaresma ve Babel’in müthiş etkili ve yardımlaşmalı oyunuydu. Talisca ve Cenk daha geniş bir alanda oynayarak Oğuzhan- Atiba ikilisine yardım edip merkezi rahatlattılar... Böylece kazandıkları toplarla daha çabuk atağa kalktılar. Cenk Tosun’un 25 metreden attığı gole de şapka çıkarmalı...

K

Yazının Devamı

Kalbim potada kaldı

13 Eylül 2017

Basketbol Milli Takımımız, Avrupa Şampiyonası’nda gruptan dördüncü olarak çıktı, İspanya’ya yenilerek çeyrek final umutlarını boşa çıkardı. Bu durum elbette üzücü. Her şeyden önce kendi sahasında Avrupa (2001), Dünya (2010) finali oynayan bir ülkenin çocukları, 2017’de de bu başarıyı tekrarlayabilirdi, olmadı.
Ama şu da bir gerçek: Yenildiği-yendiği her maçtan alkışlanarak uğurlandı bu takım. Sporseverlerin, basketbolseverlerin, sporu göz ucuyla izleyenlerin... Gençlerin, anne - baba ve çocukların saygısını - sevgisini kazandı.
Sadece gayret için. Mücadelesi için. Asla pes etmediği için. Maçla birlikte bitip tükendiği ve tüm enerjisini sahada harcadığı için.
Aslında çok üzücü durumlara da tanık olduk. Rusya, Sırbistan, Letonya maçlarında dördüncü periyodun son dakikalarında finişi yapamadık. İspanya karşısında da zaman zaman ortaya koyduğumuz dirençli oyun-maalesef- dördüncü periyotta aradaki tecrübe farkından çözülmemizle, dağılmamızla bitti.
Peki daha iyisi olabilir miydi? Elbette olabilirdi.
Örneğin, Ersan İlyasova şu şampiyonada yer alabilirdi, olmadı. Bobby Dixon’un sakatlığı büyük olasılıktı. Alternatif arayışına girilmedi. Oysa Darüşşafaka’dan Fenerbahçe’ye geçen 28

Yazının Devamı

Oğuzhan'ın karizması

10 Eylül 2017

Şampiyonlar Ligi kapıyı çalmış, bekliyor. Üç gün sonra Beşiktaş, Porto önünde perdeyi açacak. Dün oynadığı futbolla umutlanabilir miyiz? Hayır! Futbolcuların Süper Lig ile UŞL motivasyonu aynı mıdır? Hayır. Peki Süper Lig ile UŞL aynı seviyede ligler midir? Yine hayır!

Karabükspor, Beşiktaş için her zaman tehlikeli bir rakip. Unutmayalım, geçen yıl orada kaybettikleri maçla sıkıntılı bir döneme girmişlerdi. Bu yıl sıkıntı daha büyük olacak. Birinci neden, Şenol Güneş, kadro derinliği ve bol alternatifli kadro istiyordu. Transferde bir ölçüde gerçekleşti bu istek. Ne var ki yenilerle eskileri harmanlayıp yeni bir bütünlük elde edemedi Hoca. İkinci neden, ligdeki alışılmış en büyük silahları yüksek tempodan da uzaktılar. Üçüncüsü, inanılmaz biçimde isabetsiz paslarla, top kayıplarıyla oynadılar. Rakibe anormal pozisyon verdiler.

Şenol Güneş’in Quaresma, Atiba ve Cenk’i kenarda tutarak Lens ve Negredo ile oyuna başlaması, zaman yokluğundan zorunlu bir denemeydi. Bu deneme başarılı olmadı. Lens ve Negredo henüz form kazanmamışlardı. Talisca, Babel ve Oğuzhan’ın içtenlikli gayretlerine saygı duyalım ama, onlar da yetersizdi.

Karabükspor maçın başından sonuna kadar hem savunmada

Yazının Devamı

Altınordu, Belçika ve Hırvatistan gerçekleri

6 Eylül 2017

Bugün özellikle dikkatinizi çekmek istediğim birkaç örnek sunacağım: Altınordu Kulübü’nü Türkiye’de örnek alınması gereken üretkenliği... Belçika futbolunda 2000 Avrupa Şampiyonası’ndaki hayal kırıklığı yaratan Türkiye yenilgisi ve sonrasında başlatılan geliştirme programı: Belgitude... Ve 4 milyon 171 bin kişilik nüfuslarıyla kendilerini “dünyanın en büyük futbol ihracatçısı” ilan eden Hırvatistan...
Milli Takımımız’ın insan kaynakları yetersizliğini dile getiren, kulüp alt yapılarından yerli oyuncu yetiştiremeyen ve sınırsız yabancı oynatma hakkının yeniden sınırlandırılmasını savunan futbolseverleri düşünmeye davet eden bir yazı bu...
Altınordu’yu biliyorsunuz. Mehmet Seyit Özkan’ın şirket statüsü ile endüstriyel futbola uygun bir kulüp haline getirdiği, ülkenin en üretken futbol kuruluşu. Orada “iyi insan ve iyi sporcu” mottosuyla gençler yetiştiriliyor. Zaman zaman sert koşullardan ve uygulamalardan söz edilmesine rağmen, üretkenliği tartışılmaz bir eğitim hamlesi. Çağlar Söyüncü’yü 2,5 milyon euroya Freiburg’a sattılar. Beş yıllık sözleşmesi var. Bugünkü değeri 7 milyon euro. Cengiz Ünder’i Başakşehir’e verdiler. Transfermarkt’ta 4 milyon 700 bin lira bonservis ücreti

Yazının Devamı

Hadi size de alkış

6 Eylül 2017

Sanki Kharkiv’de hiç bir şey olmamış gibi... Milli Takım hem yenilginin kırıklığını atmış üzerinden, hem de yenilenmiş kadrosuyla oyuna ortak olmuştu. Kuşkusuz Eskişehir’deki futbolseverler de çocukların yelkenine rüzgar üflemişti.

Mircea Lucescu, dün sahaya çıkardığı on birle daha iyi paslaşan, Hırvatistan’a karşı kanatlardan ve ortadan yüklenen yeni bir kimlik yaratmıştı. Cenk Tosun’la Burak Yılmaz’ı aynı kadroda görenler çift santrfor oynayacağımızı bekliyordu. Ancak Cenk Tosun sağ kanatta önde oynayarak hücumda farklı bir görev üstlendi. Çağlar Söyüncü, özellikle defanstan oyun kurarak çıkıp orta alanda Nuri-Oğuzhan ikilisinin daha yaratıcı bir oyun oynamasına yardımcı oldu. Ne var ki soldan Caner’in yaptığı ortalar, ortadan dikey hücum denemeleri istediğimiz etkinliği oluşturmaya yetmedi.

Bazen forvet oyuncularının iyi niyetle savunma görevleri üstlenmesi ekstra rizikolar da yaratıyor.

Modric’in serbest vuruşunda Burak Yılmaz’ın kale ağzındaki müdahalesi - topun elle temasından - bir penaltı gerektiriyordu. Kassai aleyhimize penaltıyı vermedi. (Acaba vicdanen İspanyolların borcunu mu ödüyordu?)

Her neyse... Lucescu’nun on biri ikinci yarıda daha etkin girişimlerde bulunur, diye

Yazının Devamı