Eski kimlik, yeni oyun

28 Ekim 2019

İki taraf için de “netameli” bir derbi izledik. Puan kayıplarının, yetersiz oyunların, alışılmış istatistiklere ulaşamamanın yarattığı psikoloji, her iki takımı da fazlasıyla germişti. Teknik adamlar zaten dünden gergin! O nedenle maçı yönetmek hem ikisi hem de hakem için oldukça zordu.
Yine de farklı tablolar var: Örneğin, Beşiktaş sezon başından beri belki de en hırslı, en enerjik, en akıllı oyununu oynuyor. Bu değişikliğin nedeni ne olabilir? İlk akla gelen elbette Cuma günkü ödemeler. Aylardır hak edişlerini, maaşlarını alamayan futbolcular ve personel, nihayet Başkan Çebi’nin bulduğu 8 milyon Euro ile rahat nefes aldılar. O nefes, sahada da çok koşan, çok sıkı mücadele eden Beşiktaş’a taze bir enerji vermiş olabilir mi? Elbette... Yine de hocanın ve futbolcularının, yönetim, taraftarlar ve kendileri için daha masum ve daha sportif bir bilinçle sahaya çıkmış olmalarını tercih ederiz.
Sağlam kadro, sağlam tercih... Abdullah Avcı, haftalardır sakatlık ve performans düşüklüğünden bunalan oyuncularını bir araya toplamış ve

Yazının Devamı

Hava karanlık

25 Ekim 2019

Önce şunu anımsatmakta yarar var: Beşiktaş “namevcut” sakatlardan sonra elde kalan kadroyla çıktı sahaya... Bırakın Beraga’yı, daha alt seviyede bir takıma karşı oynasa da durum pek değişmezdi.
Santrfor olarak sahaya çıkan bir oyuncusu (Güven) vardı elbette. Ama santrforu yoktu.
Aslında formsuz, dağınık ve gamsız Ljajic de oynamazdı dün. Basit, kolay ve çabuk top kullanmak yerine üç kişinin arasına girip çalım harikaları (!) yaratma isteğiyle yanıp tutuştu... Oğuzhan da, yerli oyuncu olması nedeniyle... Beşiktaş aidiyeti cihetiyle filan, daha heyecanlı, istekli ve ateşli oynayabilir, arkadaşlarını da coşkulu bir oyuna çağırabilirdi. Ama iki yıldır yaptığını yaptı: Hayal kırıklığı.
Topla daha çok oynayan taraftı Beşiktaş (56/44)... Ama nasıl oynadılar? Kendi aralarında yan paslarla al gülüm-ver gülüm... Sıkıcı, niyetsiz, verimsiz bir oyun. Kanatlardan adam geçip etkili bir orta yapan yok. Kazanılan kornerlerde ön direk-arka direk paylaşımı yok. Beşiktaş ayağıyla atamadığı gibi kafayı da çakamıyor. Bir de topla ceza alanına girmekten korkar gibi halleri var.

Yazının Devamı

Avcı’dan “av” olmaz!

23 Ekim 2019

Beşiktaş başkanlığına seçilen Ahmet Nur Çebi, medyanın merakını gidermek için Abdullah Avcı konusuna açıklık getiriyor: “Hocamız, tahmin ediyorum, Ocak ayına kadar bu takımı yukarı çekecektir.”
Peki Ocak’ta ne olacak?
Başkan’ın dediği gibi ya yukarı çekilecek Beşiktaş, ya da “Abdullah Hoca bir değerlendirme yapacaktır.”
Ayak üstü yapılan kısa açıklamadan sonra bakıyorum, medyada Abdullah Avcı’ya dönük tam tam sesleri yükselmeye başladı. Açık konuşalım: Medyada skor tabelasına bakarak, biraz da popülist değerlendirmelerle antrenör için kıyım bekleyen arkadaşlar var. Geçen yıl da Comolli ve Cocu projesiyle aynı rüzgarları hep beraber (!) Fenerbahçe’de estirmiştik. Şu farkla ki Comolli-Cocu ve geçen yıl yapılan transferler, “yanlış” bir projeydi. Projeler yürümezse, istenen sonuç alınmazsa, acil operasyon hamleleri devreye girer. Cocu’nun takımdan ayrılması ve Ersun Yanal’ın göreve getirilmesi böyle bir operasyondur.
Beşiktaş’ta Şenol Güneş’ten sonra

Yazının Devamı

Hoca gürledi, onlar kükredi

19 Ekim 2019

Hafta içinde gürleme... Hafta sonunda kükreme. İlk eylemi yapan kişi Teknik Direktör Fatih Terim. Futbolcularının beklenenin altındaki performansına karşı gürleyerek, sesini yükselterek, kaşlarını çatarak uyarı görevini yapıyor. Arada ocak transferinde yolların ayrılabileceği olasılıklarını da hatırlatarak... Öfkeli bir ses bu. Uyarının en sert hali.
Milli maç arasından lige dönüşte Galatasaray yine Falcao’suz. Mücevher transfer (!), Real Madrid’le yapılacak galaya mı saklanıyor, bilmiyoruz. Taraftarların merakı ve kaygısı da farklı nedenlerle sürüp gidiyor. Neyse ki, Galatasaray dün öfkeden coşkuya geçiyor. Sert ve yüksek sesli uyarı (gürleme) maç başlar başlamaz yerini keyifli bir taşkınlığa ve coşkuya bırakıyor. Eh, bu da aslan kükremesi...
Radamel Falcao mu? Kapalı salonda çalışsın, tedavi olsun, kendinden beklenenleri yapsın. Çıkacak hali varsa da Real Madrid galasına buyursun gelsin. Ötesini kimse merak etmesin artık. Dün geceki Florin Andone, kendini tabelaya yazdırdı. Artık Galatasaray’ın tabelası kolay kolay boş

Yazının Devamı

Orman'ın helalliği

16 Ekim 2019

Fikret Orman’ın Beşiktaş Başkanı olarak yaptığı dünkü son basın toplantısını izledim. O toplantının amacı “helalleşme” idi. Elbet pazar günü gerçekleştirilecek kongrede de delegelerle helalleşecektir. Dünkü toplantı da, kamuya ve tüm Beşiktaşlılara helalleşme mesajları içeriyordu.
Gazeteci tanıklığıyla şunu söylemek isterim: Başarıları da başarısızlıkları da vardır. Hak ettiği övgüyü ve eleştiriyi bazen fazlasıyla almıştır.
Hepsini unutup bir kenara koyalım. Şimdi söylenecek son şey: Orman, helalliği hak etmiştir. Beşiktaş tarihini onurlandıran başkanlar arsındaki yerini almıştır.
Orman’ın olağanüstü kongreye gitme kararını eleştirdim. Bu kararın bir anlamda “kaçış” ya da “teslimiyet” havası yarattığını da düşündüm.
Şurası kesin: Beşiktaş’ın ekonomik sıkıntıları ne kadar ezmişse başkanı, o ünlü “Beşiktaş Duruşu”na uymayan etik dışı tavır, davranış, fitne fücur saman altından su yürüten sözüm ona “muhalefet” de bir o kadar kırmıştır.
Özellikle de sosyal medya!

Yazının Devamı

Askerin türküsü

15 Ekim 2019

Paris randevusunun ilk 15 dakikasında oyuna ortak olma isteğimiz fena değildi. Bir ara topa sahip olma oranını yüzde 54’le elimize geçirdik. Gerçi top kullanma halimiz o yüzdeyi oyunun merkezinde, kanatlarda ya da hücumda kullandığımız anlamına gelmiyordu. Çoğunluk kazandığımız toplarla savunmada zincirleme pas yaparak oyalanmayı tercih ettik.
Savunmanın usta oyuncuları; Zeki, Merih, Çağlar ve Umut Fransız ataklarına karşı olabildiğince hatasız oynamaya çalışıyor, en azından kesici rolünü başarıyla gerçekleştiriyordu. Ama asıl kesici kalecisi Mert’ti. Fransızlar, ilk yarının son yarım saatinde baskıyla gol arayışını yoğunlaştırdılar. Griezmann, dört kez gol şansı yakaladı. Kaleci Mert çok iyi karşıladı, hem kafa vuruşlarını, hem de şutunu. Bir kez de auta yuvarladı Fransız...
Milli Takım’ın savunma güvenliğine karşılık orta alanda Okay, Mahmut ve Ozan hiç de üretken değildiler. Bu anlamda en azından yararlı ve etkili pas kullanımı açısından Emre Belözoğlu’nun arandığını söyleyebiliriz. Savunmada kesilen ya da kullanılan topların çoğunluk

Yazının Devamı

Noksanlıklar, 90’lıklar

12 Ekim 2019

Evet kaliteli oyunculardan kurulu bir takımımız var... Hedefimiz büyük. Ama ne kadar güçlü, ne kadar sakin, ne kadar etkili, ne kadar formdayız? Yanıt vermek o kadar kolay değil. Bireysel performansların yanı sıra takımca oyun bütününe baktığımızda da eksik, kusurlu, ağır ve anlaşılmaz bir oyun oynadı çocuklar.
Arnavutluk’un ne kadar yenilendiğini, İtalyan hoca ile nasıl değiştiğini ve kendine yer açmak için İzlanda’yı dört golle yenip adeta devre dışı bıraktığını biliyorduk. Aynen dün gece oynadığı gibi oynamasını da bekliyorduk. Beklemediğimiz şey bizim Milli Takım’ın dağınık ve etkisiz oyunuydu.
Özellikle ilk yarıda, orta alan-hücum bölgesi arasında bir türlü uyum sağlayamadılar. Emre, Mahmut ve Ozan’dan Hakan, Cenk ve Burak Yılmaz’a yaratıcı, verimli servis bir türlü yapılamadı. Öyle ki sağ bekimiz Zeki Çelik, adeta sağ kanat oyuncusu gibi tek başına topu taşıyıp rakip ceza alanına girerek ortalar yapan, pozisyon oluşturan fırsat yaratan adamdı. Buna karşılık Cenk Tosun ve Burak Yılmaz stoperlerin kontrolundan çıkıp

Yazının Devamı

Maksat, mutsuzluk olsun!

9 Ekim 2019

Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) Türkiye’de desteklediği projelerle güçlenen, yaşamları değişen, başkalarına da destek olan insanların öyküsünü anlatan yeni bir kampanya başlattı.

“Bence Mutluluk” adını taşıyan kampanya, insanları neyin mutlu ettiğine odaklanmanın bizi daha iyi bir dünyaya götüreceğini hatırlatan 6 kısa filmden oluşuyor. Bu filmlerde tanıtılan ve konuşan Barış Yüksel (Antalya), Nimet Taş (Kilis), Nurettin Kılıç (Mardin), Rabia Aydemir (Isparta), Şirin Muhammed (İstanbul), Ulaş Tepe (Ordu). Her filmin sonunda öyküsü anlatılan insanların “Sizce mutluluk nedir?” sorusuna verdikleri yanıtlar duyuruluyor. Örneğin Antalyalı Barış Yüksel, “Bence mutluluk üretmek ve paylaşmaktır” diyor. Hayatın her alanında geçerli, sporda da unutulan kavramlar. (bencemutluluk.undp.org.tr)”

Sporumuzda, özellikle futbolumuzda “Sizce mutluk nedir?” sorusuna yanıt verecek örnek oluşturacak 6 başarılı insan bulabilir miyiz, ne dersiniz? Hayır, skor tabelalarını, sihirli transfer öykülerini, şampiyonluk

Yazının Devamı