Önce beyefendiydi!

13 Nisan 2019

Neresinden başlasak bilemiyorum. Elbette sporcuydu. Yıldız futbolcu, yıldız basketbolcuydu.
Ama her şeyden önce beyefendiydi. Ağırbaşlı, onurundan asla ödün vermeyen, geri adım atmayan bir beyefendi.
Çok çok iyi bir profesyoneldi. O nedenle İtalya’da bugün Serie A diye bildiğimiz büyük ligde, 7 yıl top koşturdu, 3 takımda; Fiorentina, Lazio, Venezia...
Futboldan kazandığı para o dönemin değerleriyle 500 bin lirayı geçmez. Can Bartu parayı değil, oyunu seviyordu. Özellikle yuvarlak topun santrada olduğu oyunları.
Futbol ve basketbol mesela. Dalyan’daki geleneksel turnuvalarda daha 15-16 yaşındayken 25-30’luk ağabeyleri tarafından evine gelip annesinden yalvar yakar izin alınarak hüner gösteren bir yeni yetmeydi. Aslında basketbolu seviyordu. Öyle bir gün geldi ki, hem futbolda hem basketbolda Fenerbahçe’nin ve milli takımın vazgeçilmez oyuncusu olarak forma giydi. Günün birinde İnönü’de Beşiktaş’a karşı oynayıp 2 gol attıktan birkaç saat sonra Spor ve Sergi Sarayı’na geçip, özel olarak getirilen masörün masajıyla ayakkabı değiştirip kolsuz basketbol forması giyerek Galatasaray’a da 32 sayı attı.
NBA basketbol maçlarını en baba basketbol otoriteleri bile bilmezken o

Yazının Devamı

Derbileri bırak, ötekilere bak

10 Nisan 2019

Süper Lig’in 27. haftasında artık çekinmeden dile getirebileceğimiz bir gerçek var: “Bu lig tüm liglerin en güzeli!”
Bunu niçin söylüyorum?
Süper Lig dendiğinde hepimizin aklında, bilinçaltında, vicdanında ve yüreğinde bir blokaj var. Üç büyüklerin blokajı, eh sonra Trabzonspor ve diğerleri...
Yıllar yılı yayıncı kuruluşun da, federasyonun da, medyanın da hep birlikte öncelediği alışkanlıklar, futbolseverde ‘ötekilerin’ maçlarına bakmayan bir kültür yarattı.
Bu kültürün futbolumuza olumlu katkıları vardır elbet.
Örneğin; ‘4 büyükler’ arasında oynanan derbi maçları; kimse yanılmasın bana göre Trabzonspor’un 3 büyüklerle oynadığı maçlar da derbidir. Bu maçlar rekabet kültürümüzün gelişmesine, takımlarımızın markalaşmasına, Türkiye’nin tanıtımına, futbolun şov yanına elbette hizmet etmiştir.
Ama bir ligin ‘Süper’ olabilmesi için başka şeyler de lazım.

Yazının Devamı

Kartal’ın coşkusu

9 Nisan 2019

Çaykur Rizespor- Beşiktaş maçı, tam da beklendiği gibi, göz okşayan oyun ve gollerle süslendi… Süper Lig’e verilen üç haftalık aradan sonra anlaşıldı ki her iki takımın oyuncuları “Süper Lig”i özlemiş... En azından ilk yarıda hareketli, istekli, çabuk ve bireysel becerilerle örgütlenmiş bir oyun izledik.
İlk bireysel beceri örneğini Vida sergiledi. Önce Vedat Muriç’in kaleci Karius’tan aşan vuruşunu boş kale çizgisinde yakalayıp çevirdi, sonrasında da Ljajic’in kullandığı korner atışında topu “kafalayıp” Gökhan’ın uzanamayacağı köşeye atarak arkadaşlarını rahatlattı.
Beşiktaş’ın Quaresma’nın sakatlığına rağmen sahaya çıkan onbirinde eksiklik hissetmediğine tanık olduk. Sağ ve sol kanatta sık sık yer değiştirerek oynayan Lens, sol kanatta top taşıyan Caner Erkin, önünde Ljajic ve Burak’ın arkasında Dorukhan’la etkili bir oyun sergilediler. Merkezde Medel ve Atiba da oyuna iki yönlü katkıda bulundu. Beşiktaş savunmasında Gökhan, savunma bölgesinden çıkmadan kontrollü oyuna katkıda bulundu. İlk yarının en güzel hareketi, Adem Ljajic’in uzaktan beklenmedik falsolu vuruşuyla attığı goldü.
Maçın akışını anlatırken kimseyi yanıltmayalım. Rizespor da oyuna ortak oldu. İlk yarıda

Yazının Devamı

Seçimin muhteşem rakipleri

3 Nisan 2019

Son 20 yılın takımları, sporcuları, antrenörleri ve yöneticileriyle... Sanatçılarını, bilim insanlarını... Yazarları, ekonomistleri, CEO’ları kendi penceremden gözlerken, dost çevrelerinde sıkça söylediğim gibi politikacı olarak da Sayın Binali Yıldırım’ı takdir ve sempatiyle izlerim.
İyi bir eğitim, mühendislik diplomasına uygun bilimsel düşünce... Rüzgara kapılmayıp ayakta durabilme... Nezaket, samimiyet, hoşgörü ve saygılı yaklaşımının yanı sıra zekice yaptığı espriler, şakalar, ironik değerlendirmeler bende hep tebessüm ve anlayış duygusu yaratmıştır.
Bu saydıklarımın alışılmış güncel siyaset tartışmalarıyla hiç ilgisi yok. Siyaset, benim saygı duyduğum ama uzak durduğum bir alan. Neden? Fazlasıyla kural hatası yapılıyor, maç sık sık duruyor ve oyunun keyfi kaçıyor da ondan.
Bu arada seçim atmosferinde tarafların birbirine nezaket ve hoşgörü ile sportmence - yaklaştıklarını söylemek de o kadar kolay değil. Böyle olunca Sayın Yıldırım’ın değeri daha da önem kazanıyor.
Öte yandan... Yerel seçimlerin bence en büyük yeniliği Ekrem İmamoğlu oldu. Sanki bir maçta parlayıp enternasyonal düzeyde muhteşem bir oyun çıkararak akıl almaz gollerle maça damgasını vuran bir yıldız

Yazının Devamı

Ey akıl, G.Saray’a takıl!

27 Mart 2019

Neresinden bakarsan bak, karmakarışık! Tıpkı Arapsaçı gibi... Çözümü zor, çözdükçe dolaşan, çıkış yolları zor bulunan bir sorun bu.
Türkiye’nin Batı’ya açılan penceresi Galatasaray, kapısı da mahkemeye açılan çelişkili bir durumun ortasında.
Onca sorun çözüm beklerken, tükenmiş kaynaklardan sonra fellik fellik 70 milyon borç aranırken; Galatasaray işi-gücü ve gündemi bir yana bırakarak Mali kongrede ortaya çıkan Arapsaçını çözmeye çalışıyor.
Olacak iş değil! Ama bu garip sonucun ortaya çıkmasında da tek aktör “liseciler” değil. Tüzükteki üyelik haklarını kullanmak isteyen 170 kadar Galatasaray Lisesi mezunu, kendilerince kabul edilmeyecek nedenlerle red yanıtı alınca elbette tepki gösteriyorlar. Tepkinin ölçüsü ve ayarı kaçıyor. Yaşlı ve tecrübeli üyelerin yorgun (!) düşüp salonu terk etmelerinden sonra baskın operasyonla ibra oylamasında 27 sayılık farkla bildiğiniz sonuç ortaya çıkıyor: İbrasızlık! Hem Denetleme Kurulu, hem de Yönetim Kurulu ayrı ayrı yapılan oylamalarda ibra edilmiyorlar. Aklanmıyorlar. İki kurul da genel kuruldan (salondakilerden-hazırundan) bekledikleri “helalliği” alamıyor. Başkan Mustafa Cengiz’le Galatasaray Yönetim Kurulu’nun ibra edilmeyeceği, aslında

Yazının Devamı

Alkışlarla çocuklar

23 Mart 2019

Oyunun kalitesi, taktik ve teknik analizinden önce tabelaya bakalım: Harika bir başlangıç skoru, 0-2… Deplasmanda Arnavutluk’u iki güzel golle yendik. Şimdi Şenol Hoca’nın da futbolcularımızın da başı dimdik!.
Kim bilir, bu başlangıç belki de uzun süredir keyifsiz ve sıkıntılı sonuçlarla hepimizi tedirgin eden Milli Takım’da parlak bir geleceğin müjdesidir… Olabilir mi? Elbette… Neden olmasın.
Maçın on biri tartışmalarla, heyecanlı yorumlarla hepimizi meraklandırdı. Şenol Hoca, Cenk Tosun ve Burak Yılmaz’ı birlikte ileri uçta oyuna sürüyor, onların arkasında Hakan Çalhanoğlu ile bir hücum organizatörünü kullanıyordu. Tamam, iyi de… Orta alanda ne yapıyorduk? Orada Mahmut Tekdemir, Emre Belözoğlu, Okay Yokuşlu gibi hem uyumlu, hem usta, hem de yaratıcı ayaklar vardı. Hakça söyleyelim… Onlar hiç telaşlanmadan, sakin ve telaşsız bir işbirliğiyle hem tempoyu düşürdüler, hem baskı yaptılar, hem de baskıya karşı direnerek, savunmaya da yardım ederek tam anlamıyla bir komuta merkezi oluşturdular.
Milli Takım’ın sıkıntılı yanı, geri dörtlüde gözleniyordu. Yorgun emektarımız Gökhan Gönül; Kaan Ayhan, Merih Demiral ve Hasan Ali Kaldırım Arnavutluk ataklarında, evet, görevlerini

Yazının Devamı

Dokun bize hocam!

20 Mart 2019

A Milli Takımımız, 48 yıl aradan sonra 2002’de Dünya Kupası finallerine katılma hakkı kazandığı gün, çok kişinin beklemediği, yakıştıramadığı şok eden bir tablo ortaya çıkmıştı.
Eleme grubunda İsveç’le deplasmanda berabere kalıp İstanbul’daki maçta golü attıktan hemen sonra yediğimiz gollerle 2-1 yenildiğimiz gün, hiç unutmam Ali Sami Yen Stadı’nın basın tribününde ahkam kesen çok önemli kişiler şöyle diyordu: “Bu Şenol Güneş’le Dünya Kupası’na gidemeyiz. Avusturya ile oynayacağımız play-off’ları bile oynayamayız. Devlet ve federasyon el koymalı ve teknik direktörü değiştirmelidir.“
Neyse ki böylesi akıl dışı çılgınlığa kimse başvurmadı. Ama Şenol Güneş yine de yadırganan, birçok konuda kendini yalnız hisseden adamdı. Giyim-kuşamından saç modeline, kadro tercihlerinden oyun planına, medya ile ilişkilerine kadar hemen her konuda ağır biçimde, alaylı eleştirilere uğruyordu.
O dönemde 49 yaşındaki Şenol Güneş yine de olgun ve tepkisiz davrandı. Kendine ve takımına güveniyordu. Dahası, Kupa’nın favorisi Brezilya ile aynı grupta olmamıza rağmen... Her neyse... Sonucu biliyorsunuz. O turnuvada şampiyon olan Brezilya da Türkiye de 7 maç oynadılar. Türkiye iki ev sahibi takımı da

Yazının Devamı

Bal gibi oynarlar!

17 Mart 2019

Sezon sonu yaklaştıkça heyecan artıyor. Dramatik maçlar oynanıyor. Beşiktaş-Göztepe karşılaşması da öyle. Göztepe, Tamer Tuna ile lige tutunma savaşı veriyor. Hiç de beklemedikleri, hesaba katmadıkları kayıplarla tehlikeli bölgeye girmişler. Oradan bir an önce çıkmak istiyorlar, direniyorlar. Beşiktaş ise Şenol Hoca’nın veda turlarında iyi bir sezon finali istiyor. İkincilik hesapları dahil, her türlü olasılığı denemek istiyorlar. O nedenle Vodafone’da puan kaybetmeye hiç niyetleri yok.
Peki maç bu havaya uygun mu oynanıyor? İlk yarıda hayır. Göztepe’nin direnişi var. Kontralarda ısrarla Beşiktaş ceza alanına doğru kararlı koşular yapıyorlar. Göztepe defansı Beşiktaş’a iyi pres yapıyor.
Quaresma, Ljajic, Kagawa ve Burak çok güzel pas zincirlerinin sonunda şut çekemeden topu kaybediyor.
Beşiktaş etkisizliğine bir de sıkıcı oyunu ekliyor. Orta alanda kazanılan topları Göztepe baskısından kurtulmak için geriye doğru kullanıyorlar. Top ayaktan ayağa dolaşıp sonunda Karius’a geliyor. Onun uzun topları da olmasa Beşiktaş kendi bölgesinden çıkıp hücuma geçemeyecek durgunluklar sergiliyor.
Beşiktaş’ın talihsizlikleri de var… Adriano 12. dakikada sakatlanarak yerini Necip’e

Yazının Devamı