Attila Gökçe

Attila Gökçe

agokce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Osaka’da yeniden tarihe tanıklık ettik... O gol uzatmaya kalıncaya kadar girdiğimiz onlarca pozisyon için saç baş yolmadık, ızdırap çekmedik... Senegal’in Dünya Kupası’nda sempati şampiyonluğu gibi bir kavram yaratan olağanüstü sevimli ve büyülü futboluna teslim olmadık. Fransızlar, Urugaylılar ya da Danimarkalılar gibi Afrikalıların peşinde sürünmedik.
Bu yarı finalin çok daha heyecan verici, ibret yaratan bir yanı vardı:
Türk gibi başladık...Türk gibi savaştık, mücadele ettik...Ve Türk gibi bitirdik...
Hayır, asla teslim olmadık. Kırılmadık, kıvrılmadık...Şaşmadık, dağılmadık, bozulmadık! Rüştü Reçber tüm topları hasatta ekin biçer gibi topladı... Fatih sağ kanadı kapattı... Bülent ve Alpay aslanlar gibi savaştı...Savunmanın solunda görev alan Ergün hem kesti, doğradı...Hem pişirdi, haşladı...Hem de beş yıldızlık servis yaptı...
Tugay...Önlibero olarak sadece üç top kaptırdı rakibine...Ama şiir gibi paslarıyla savunmayı ve orta alandaki arkadaşlarını rahatlatan akıllı katkılarıyla gerçek bir stardı.
Onca eleştirdiğimiz Ümit Davala, sağda hücuma yaptığı inanılmaz destekle, orta alanda Emre arkadaşlarına katılımı, rakip Afrikalılara oluşturduğu köstekle büyüdüler. Onların hemen önünde Yıldıray ve Hasan Şaş olağanüstü yaratıcı çabuk ve akıllı oyunlarıyla Senegal’i perişan ettiler.
Hakan Şükür’e de özel bir paragraf ayırmak lazım burada. En az sekiz gol fırsatı. Bunların dördü yüzde yüz pozisyon. Hasan’dan, Yıldıray’dan, Fatih’ten, Tugay’dan top aldı, ama vuramadı. O bomboş Senegal kalesinde defansı esnetmişken acaba o tutukluk niye? Elinden cep telefonunu ayırmayıp sürekli konuşan kralımız ayağına gelen topu nedense göremedi. Acaba Afrikalılar mı büyüledi? Geçelim! Elbet Hakan’ın da atacağı gol vardır bu Dünya Kupası’nda...Sabırla bekleyelim.
Şenol Güneş 67. dakikaya kadar sabır gösterdi Hakan’a. Sonra ona alıp İlhan’ı gönderdi. Hırçın İlhan...Kabına sığmayan, taşan...Yenilgiyi kabul etmeyen, isyan eden, saldıran ve savaşan...Ona İ.Mansız diyenler şaşırmış..Onda hem iman var, hem inanç.
Milli takım dünkü çeyrek finalde önemli mesajlar verdi: 1. Geldiği yer asla tesadüfen geçtiği bir uğrak yeri değildir. 2. Türkler takım oyunu oynayamaz, sosyalleşemez iddiası kocaman bir palavradır. 3. İngiltere, İspanya, atletik takım olan Amerika ve üç Dünya Şampiyonu İtalya bu kupadan çeyrek final vedasıyla ayrılırken, Türkiye daha fazlasını istemekte elbette haklıdır. 4. Bu yarı finalde kocaman bir rövanş merakı saklıdır. Ronaldinho’suz Brezilya artık yeni bir çare mi arar, yoksa Koreli hakemi mi ister onu bilemem ama, herhalde rövanşta bacakları titrer. 5. Bu kupanın şampiyonu olsak da dünya bizi alkışlayacak, dördüncü sırada kalsak da. Ama unutmayalım kupada en dayanıklı dört ülkeden biriyiz. Artık Almanya, Kore, Brezilya ve Türkiye yedişer maç yaparak turnuvayı tamamlamış olacaklar.
Bu, iki yıldır her türlü eleştiriye, hakarete ve igrenç yakıştırmaya dayanarak sadece işini yapan -elbet her iş yapan gibi bazı hatalar yapan Teknik Direktör Şenol Güneş’in dayanma ve direnme gücünün eşsiz bir örneğidir. Aynı biçimde takım da bir başka dayanıklılık ve direnç rekoru kırmıştır.
Senegal’in yarattığı Fransız katkılı Afrika büyüsü sökmedi...Çünkü dünkü kollektif aklımız Güneş kadar parlak bir gerçekti.
Dünya iki maç daha hayranlıkla Türkiye’yi seyredecekti.