Ayşe Gökçe Susam

Ayşe Gökçe Susam

milliyetege@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

BİRKAÇ yıl önce, Mecliste misafir locasından bir oturumu izleme şansım olmuştu.
Birçok bürokratik işlemin ardından girebildiğimiz locada, ben bir çocuk merakıyla, meclisin işleyişini izlerken, görevlilerden biri yanıma gelerek, “Yüce Meclis’e karşı bacak bacak üstüne atarak oturmamam gerektiği” konusunda beni uyarmıştı.
İşte eski bir saygı ritüeli gereği karşısında bacak bacak üzerine atıp oturamadığımız yüce Meclis, geçtiğimiz günlerde kıran kırana kavgalara sahne oldu.
Küfürlerin, yumrukların havada uçuştuğu parlamentonun saygınlığını, bizzat bazı parlamenterler ayaklar altına aldı.
Eski Sağlık Bakanı MHP Milletvekili Osman Durmuş’un konuşmasında, “...doktorlar, peygamber gibi görülen bir Başbakan’ın eşini siz nasıl hastaneye almazsınız?!” demesiyle mecliste kızılca kıyamet koptu.
Başbakan, bu sözleri eşine bir laf atma olarak algıladı ve cevaben meclisteki en öfkeli konuşmalarından birini yaptı.
AKP’li milletvekilleri MHP sıralarına doğru yürümeye başladılar.
Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın, Durmuş’a “Erkeksen gel buraya!” dercesine seslenirken, kavgaya hazırlık olarak ceketini ve gözlüğünü de çıkardığını gördük.
Meclis bu halde ise, gazetelerin her gün üçüncü sayfalarında, “yan baktı, yanımdaki kıza laf attı” kavgalarında kaç kişinin öldüğünü yazmalarına çok da şaşırmamak gerek galiba...
Mütevazı Arınç(!)
Bu üzücü görüntüler ve yaşananlar, Meclisteki erkek egemenliğinin, sadece bakan ve milletvekili kadınların, sayıca azlığıyla sınırlı olmadığını da gözler önüne seriyor.
Mecliste, şiddetiyle, üslubuyla haddinden fazla erkek egemen bir zihniyet hüküm sürüyor.
Aynı gün, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın, CHP İzmir Milletvekili ve Meclis Başkanvekili Güldal Mumcu’nun odasına girerek, onun başkanlık edişine müdahale girişimi de bu erkek zihniyetten ayrı düşünülemez.
Kendisinin 5 yıl boyunca başarıyla meclis başkanlığı yaptığını söyleyen Arınç, Mumcu’nun Meclis’i yönetemediğini söylüyor.
Hattâ Meclis’te çıkan gerginliklerden, birbirlerini utanmadan bu çatı altında yumruklayabilen milletvekillerinin tutumundan Mumcu’yu sorumlu tutuyor. Mumcu, kendisinin müdahalesine “Yürütme, yasamaya müdahale edemez” diyerek tavır koyduğunda da, “Herhalde birileri, bu aklı vermişler ona” diyebiliyor.
Kadın dediğin...
Arınç’ın kendisini savunmak için sarf ettiği tüm bu sözler, kafasındaki kadın imajını tüm açıklığıyla ortaya koyuyor.
Aslında Arınç’ın erkek egemen toplumumuzdaki yaygın bir görüşten farklı bir kadın algısı yok.
Bu algıda kadın, “Yönetemeyen, beceremeyen”, “kavgaların sebebi”, kendi aklı yokmuş gibi başkalarından akıl alarak söz söyleyebilen bir insan yerine konuluyor.
“Zarif bir bayan” olarak saygıyı hak eden, ama tavır aldığında, elindeki yetkiyi kullandığında, yani erkek muktedirlerin işine geldiği gibi davranmadığında üzerine yürüyebileceğiniz bir varlık!..
Güldal Hanım’ın, “Arınç, elinden gelse fiziki şiddet uygulayabilecek bir haldeydi” sözlerini çok ciddiye almak gerekir.
Oysa Güldal Mumcu, bu ülkede dürüst gazeteciliğin sembolü olmuş ve bu nedenle öldürülmüş bir aydın yazarın eşi olarak, bir kadın siyasetçi olarak, güçlülük, sağduyu, olgunluk, cesaret sınavlarından eminim herkesten çok geçmek zorunda kaldı.
Bu son olayda aldığı tavırla da bizlere, “İyi ki oradasınız, iyi ki mücadeleyi hiç bırakmadınız” dedirtti.