ARTIK ok yaydan çıktı. Geriye dönüşsüz yola girildi. Ben CHP’li yöneticilerin sağduyulu, yapıcı siyaseti elden bırakmayarak büyük bir ayrışmaya, dolayısıyla partinin güç kaybına mahal vermeyeceklerini umut ediyorum. Kılıçdaroğlu’nun söylediği gibi bunun, sağlıklı bir doğumun sancıları olabileceğine inanıyorum, inanmak istiyorum.
Elbet kolay olmayacak. Bu kadar ani, beklenmedik, içe sinmeyen bir olayın dayattığı, çok uzun zamandır da ertelenmiş bir yapısal dönüşüm, şimdi bir kriz ortamında gerçekleşiyor.
Bu arada televizyon ekranları, CHP’yi yerden yere vuran yorumculardan geçilmez oldu. Lider sultası, parti içi demokrasi azlığı, delege sistemi, milliyetçi-muhafazakâr yapı, erkek siyasetin egemenliği... Söylüyorlar da söylüyorlar... Haksızlar mı? Hayır, kesinlikle çok haklılar. Ama beni bu durumda rahatsız eden, düşene, durum itibariyle eli daha güçsüz, yaptırımı daha az olana vurma eğilimi.
Kör dövüşü
Yukarıda saydığımız zaafların hangisi AKP için geçerli değil? Daha da ötesi, bunlar Türk siyasetinin genel özellikleri haline gelmiş yapısal sorunlar değil mi?
Evet, CHP sonuna kadar eleştirilsin. Eleştirilsin ki, bu puslu havadan daha genç, dinamik, daha demokrat, daha halka yakın bir siyasal seçenek doğabilsin. Ancak kimse, sadece CHP’yi siyasetimizin günah keçisi yaparak düzlüğe çıkacağımız yalanına da aldanmasın.
İktidar olan, Meclis’te çoğunluğu olan, elinde yaptırım olan AKP’dir. Eğer AKP, bir gövde gösterisi gibi Meclis’ten geçirdiği Anayasa değişiklik paketine ya da demokratik açılım hedefine, hiçbir demokratik ülkede bu kadar yüksek olmayan seçim barajımızı düşürmeyi ya da yeni bir seçim yasası yaparak lider sultasını, delege sistemini yıkmayı hedefleseydi, bunları bugüne kadar başarabilirdi. Böylece sadece CHP değil, tüm Türkiye siyaseti daha demokratik, çoğulcu bir yapıya kavuşurdu.
Ortada böyle bir istek ve irade gören var mı? O yüzden diyorum, sadece CHP’ye vurmak kör dövüşüdür diye...