Ayşe Gökçe Susam

Ayşe Gökçe Susam

milliyetege@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

BİR daha açar mı karanfil korkusuz
Bir daha uçar mı güvercin bu şehirde
Yalancı güneşli bir ocak
Mübarek bir Cuma gününde
* * *
Yarın 19 Ocak; Sezen Aksu’nun sözünü ettiği, yalancı güneşli ocak ayının üzerinden tam 3 yıl geçti.
Hrant Dink, vicdanlarımızda derin bir yara açarak ayrıldı aramızdan.
Bir kurşunun kaldırıma devirdiği bedeninin fotoğrafı, bu topraklarda yaşayan her vicdanlı insanın içinde bir yara olarak kalacak.
Kocaman bir acı ve kocaman bir utanç olarak daima sızlayacak...

Karanlık bir sicilimiz var
“Gitti cancağızım gitti” diyor Sezen, Hrant’ın arkasından.
Bir tek o mu?
Uğur Mumcu mesela...
Metin Altıok, Ahmet Taner Kışlalı, Çetin Emeç ya da katili yakın zamanda serbest kalacak Abdi İpekçi...
Metin Göktepe, Bahriye Üçok ve adlarını bir solukta sayamadığımız daha niceleri...
Listenin uzunluğu insanın canını acıtıyor değil mi?
Hepsi gazeteciydi.
Hepsi bu ülkede düşündüklerini cesaretle yazdıkları için öldürüldüler.
Hrant Dink’in bir suçu daha vardı; o bir de Ermeni’ydi!
Bu cinayetlerin çoğu hala aydınlatılmadı.
Ve “demokratik açılımlar” yapmaya çalışan Türkiye’nin geleceğini, karanlık bir sicille gölgelemeye devam ediyorlar.

Gençlere ne diyeceğiz?
Hrant Dink’in ölümünün 3. yıldönümünde, Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi İletişim Çalışmaları Topluluğu, Dink’in anısına, Ümit Kıvanç’ın “19 Ocak’tan 19 Ocak’a” adlı belgeselini göstermek istemiş.
Belgeselde, Derya Alabora, Mehmet Ali Alabora, Halil Ergün, Mahir Günşiray, Banu Güven, Meral Okay, Zuhal Olcay, Şevval Sam ve Hale Soygazi gibi sanatçılar, Dink’in ölümünden sonraki dava sürecini anlatıyor.
İletişim Fakültesi’nin öğretim üyeleri ve öğrencilerinden oluşan topluluk, fakülte dekanı Prof. Dr. Ahmet Bülent Göksel’in “güvenlik” gerekçesiyle belgeselin gösterimine izin vermediğini iddia ediyorlar. (Bawer Çakır’ın haberi, bianet, 14 Ocak 2010)
Bu uygulamayı protesto etmek için de, internet üzerinden bir imza kampanyası başlatmışlar. Kampanyada birçok aydının da imzası var.
İmza metninde, “Özgür düşüncenin, bilimin, sanatın mekânı olan üniversitede, hem de bir iletişim fakültesinde geleceğin gazetecilerine Hrant Dink belgeselinin yasaklandığını nasıl anlatacağız?” diye soruyorlar.
Dekan Prof. Dr. Göksel ise, sınav dönemi olması nedeniyle boş salonlarının olmadığını, boş salon olsa bile, belgeseli izlemeye geleceklerin gürültü yapabilecekleri gerekçesiyle, gösterime izin vermediklerini söylüyor.

Hrant Dink ve gazetecilik dersleri


Gazeteciliğe Giriş -I
Bir iletişim fakültesi mezunu olarak naçizane düşündüm ve Hrant Dink’i anmaktan daha öğretici bir ders ya da sınav bulamadım ben.
Bu ülkenin gazetecilerini yetiştiren tüm hocalara soruyorum şimdi:
Hangi ders ya da hangi sınav, bu ülkenin öldürülen gazetecilerine, ifade özgürlüğüne, yaşam hakkına sahip çıkmaktan daha anlamlı olabilir?
Hangi derste dürüst, cesur gazeteciliği bu kadar iyi örnekleyebilirsiniz?
Bu ülkenin sosyal, politik yapısını başka hangi derste bu kadar net ortaya koyabilirsiniz?
Ayrımcılığın ve sansürün her türüne karşı bir haberciliği, Hrant Dink’in hikâyesini es geçerek nasıl anlatabilirsiniz?
“Meydan okur hayat/ Pabuç bırakmaz ölüme/ Dön gel dön gel” diyor Sezen Aksu aynı şarkıda.
Yürek ne kadar istese de, kimse gittiği yerden dönüp gelemiyor.
Ne diyelim...
Yarın onu Ege Üniversitesi’nde anmak kısmet olmayacak.