Ayşe Gökçe Susam

Ayşe Gökçe Susam

milliyetege@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

GAZETEMİZİN bu köşeye uygun gördüğü “Genç çizgi” adından da anlaşılacağı üzere, bu köşenin yazarı, çocukluğunu ve ilk gençliğini “okul+ dershane+özel ders” formülüne kurban vermiş bir neslin fertleri arasındadır.
Kulağa biraz ürkütücü ama bir o kadar da vakur gelen 30’lu yaşlara merdiven dayamam hasebiyle, Genç Çizgi’nin “genç”ini, artık “olgun bir genç” ifadesiyle değiştirme zamanı yaklaşmaktadır. Bu da bize, benim yaşlandığımı değil (!), ama “okul+dershane+özel ders” formülünden muzdarip gençliğin, Türkiye’de uzun yıllardır var olan büyük mü büyük bir nüfus oluşturduğunu anlatır.
ÖSS, ÖYS, LYS, SBS, OKS... Gizli şifreleri andıran adları sürekli değişse de, tüm bu sınavlar, bu ülkenin çocukları için bitmek bilmeyen bir kâbusun ortak adlarıdır!

Yazık değil mi sana?...
Ben dershaneye başladığımda ilkokul dördüncü sınıftaydım. Anadolu lisesi sınavlarının ilkokul sisteminde 5. sınıfta yapıldığı, yani sınavın yaklaşık 11 yaşında çocuklara stresten parmaklarını kemirttiği yıllardı. Bir dershane öğretmeni olan annem, dershane sisteminin yoğun temposunu çok iyi bildiğinden, benim arkadaşlarımla birlikte dershaneye başlamama karşı çıkmıştı. “Hafta sonu bari dinlen, git oyna. Yazık değil mi sana?” diyen bir şefkatli anne öğretmendi. Ama sınıfın tüm başarılı öğrencileri dershaneye giderken, öğretmen onlarla daha çok ilgilenirken kendinizi dershane rüzgârına kaptırmamanız mümkün mü? İki hafta gecikmeli de olsa, annemi ikna edip muzaffer bir edayla 9-10 yaşında dershanenin kapısından içeri girdim. Daha sonra da, altyapısı sağlam olsun, üniversite sınavına hazırlık olsun derken, o kapıdan pek çıkabildim sayılmaz.
Geçen sene OKS sınavına hazırlanan kuzenimin temposunu görünce, işin daha da çığırından çıktığını fark ettim. Okuldan sonra özel derse giden ve eve akşam saati yorgun argın dönen keyifsiz çocuklar... Hayatın yükü erken yaşta sırtlarına bindirilmiş sanki. Bunlar bir de bu sistem içinde “şanslı” sayılanlar. Çoğu öğrencinin ailesinin, isteseler de dershane ve özel derse ayırabilecekleri bir bütçesi yok.

Okuldan çok dershane var
Buna rağmen, Türk Eğitim Derneği’nin (TED) mevcut sınav sistemini masaya yatırdığı “Onlar Bizim Çocuklarımız, Yaşamak Onların da Hakkı” başlıklı araştırması, Türkiye’de okuldan daha çok dershane olduğunu ortaya koyuyor. Araştırmaya göre, “Türkiye’de 2010 yılında 3357 genel liseye karşılık, dershane sayısı genel lise sayısını geçerek 4193 olmuştur. 2001 yılında dershane sayısı 1864 iken, 2010 yılında bu sayı 2.24 kat artarak 4193’e ulaşmıştır.”
Yine aynı araştırma, ailelerin çocuklarının sınav sisteminde başarılı olup iyi bir üniversiteye girebilmesi için dershanelere ve özel derslere ödedikleri paraların, Türkiye’de yükseköğretime ayrılan bütçenin yaklaşık iki katı olduğunu gösteriyor. Tek başına bu veri bile, sorunun aslında tam da bir kötü yönetim sorunu olduğunu açıkça anlatıyor.
Bu sistem, her 23 Nisan ve 19 Mayıs’ta çocuklarına, gençlerine hediye kabilinden çocukluklarına, gençliklerine, hatta hayatlarına ambargo koyan bir “sınavlar, stresler ve adaletsizlikler yumağı” armağan ediyor.