“BENİ kim hatırlarsa gülümseyecektir. Şimdiye kadar olduğu gibi, bundan sonra da sevdiklerim arasında hayattan korkan, yeis içinde olanlar bulunursa, onlara elimden geldiği kadar teselli ve cesaret vereceğim. Onları felaketime karşı gülmeye sevk edeceğim ve hiç kimse benim dünyamda en çok gözyaşı dökenlerden, cesaret ve neşesi az olanlardan biri olduğumu tahmin etmeyecektir” diyordu usta romancı, öykücü ve şair Sabahattin Ali, Sinop Cezaevi’nden Ayşe Sıtkı İlhan’a yazdığı bir mektupta...
H H H
25 Şubat 1907’de Gümülcine’de doğan Sabahattin Ali, İstanbul İlköğretmen Okulu’nu bitirip Yozgat’ta bir yıl öğretmenlik yapar ve 1928 yılında Milli Eğitim Bakanlığı’nca Almanya’ya gönderilir.
1930’da döndükten sonra Aydın, Konya ve Ankara ortaokullarında Almanca öğretmenliği, Milli Eğitim Bakanlığı Yayın Müdürlüğü’nde memurluk ve Devlet Konservatuvarı’nda dramaturgluk yapar. 1945’te Bakanlık emrine alınır, İstanbul’da Markopaşa adlı mizah gazetesini çıkarır. 1948’de bir yazısı yüzünden tutuklanır, üç ay kadar hapis yatar. Sürekli izlendiği için yurtdışına kaçmak ister, ancak Kırklareli dolaylarında bir kaçakçı tarafından öldürüldüğü iddia edilir.
Sabahattin Ali fotoğrafları
Sabahattin Ali şiirler, hikâyeler, romanlar yazdı, çeviriler yaptı. 1930’lu yıllarda öyküye gerçekçi ve yeni bir soluk getirmişti. Öykülerinde; tanımlamakta güçlük çektiğimiz kimi duyguları ustalıkla anlatan Ali, insanın zavallılığını ve gücünü aynı sarsılmaz üslupla, zaman zaman masalsı ve destansı bir biçimde yansıtmayı başarmıştı.
Sabahattin Ali, romanlarında da insanın ruhuna ayna tuttu ve gerçeğe bu aynadan baktı. Kuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden algılamasını sağladı.
Romanlarından İçimizdeki Şeytan, Kürk Mantolu Madonna ve Kuyucaklı Yusuf’un çevirileri Fransa’da yayımlandı. Aldırma Gönül, Leylim Ley, Melankoli dillere dolanan, bestelenmiş şirleriydi...Sabahattin Ali, ölümünden sonra da hep usulca gülümsediği fotoğraflarla bilindi. Yazarın doğumunun 100. yıldönümünde 2007’de albümler açıldı ve bilinen ve bilinmeyen birçok Sabahattin Ali fotoğrafı bir sergiyle okurlarının ilgisine sunuldu. ‘Bir Fotoğraf Camı / Çektiği ve Çekemediği Fotoğraflarıyla Sabahattin Ali’ adlı sergi, hem yazarın kendi çektiği ‘sanatsal’ olarak nitelendirilebilecek fotoğraflara hem de yazarın dostlarının çektiği fotoğraflara yer veriyor. Sergide, yazarın çektiği fotoğraflar kendi metinleriyle, başkalarının onu görüntülediği fotoğraflarsa anılar ve mektuplarla birleştirilmiş. Türk edebiyatının en önemli isimlerinden Sabahattin Ali’yi tüm yönleriyle anlatan sergideki fotoğraflar, Sevengül Sönmez tarafından bir araya getirilmiş. Yazarın kızı Filiz Ali’nin albümünden alınan fotoğraflar, Sabahattin Ali’nin fotoğrafçı yönünü ortaya çıkarmakla birlikte Cumhuriyet’in ilk dönemlerini de görsel olarak günümüze taşıyor. Eşi Aliye’ye yazdığı bir mektupta, “Hem ben de öyle resimde göründüğü gibi kelli felli bir adam değilim, kısacık boylu, ak saçlı bir yarı ihtiyarım. Yaşımın yirmi sekiz olması bir şey ifade etmez, dertli seneler beni kırk yaşına gelmiş kadar ihtiyarlattılar.” diyerek yaşadığı süreci hem sözlerle hem de mektubun içine koyduğu fotoğrafla anlatan Sabahattin Ali’nin fotoğraflarından oluşan sergi, 17 Aralık’tan Fransız Kültür Merkezi’nde 11 Ocak’a kadar İzmirlilerle buluşacak...