Banu Şen

Banu Şen

banu.sen@dogangazetecilik.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

İzmir’de, sahilde küçük bir mendilci kız, gülümseyerek mendil satmaktadır. Az ötede, bankta oturmuş, ağlayan bir genç kız görür. Gülümseyerek ona yaklaşır. Mendillerinden uzatır. Onun güleç yüzü, genç kızı da gülümsetir. Daha çantasından para bile çıkaramadan, küçük kız yoluna devam eder. Genç kızın ağlaması gülümsemeye döner. Cep telefonunu çıkarır ve bir mesaj yazar. O sırada meyhanede yalnız başına rakısını yudumlayan, yüzünde hüzün olan genç bir adama ulaşır mesaj: “Sevgilim özür dilerim. Seni seviyorum” Bu sözleri gören genç adamın yüzünde mutluluk belirir. Hesabı öder, kalkar. Sonra geriye dönüp, ona bütün gün servis yapan garsona 50 YTL bahşiş bırakır. Garson hem adamın mutlu ayrılmasına sevinir hem de bahşişe... Gülümser... Garson paydos ettiğinde, alışveriş yapar, elinde torbalarla yürürken, Konak Meydanı’nda kuşlara yem alır. Yüzünde bir gülümseme... Sonra döner yemi aldığı yaşlı kadına, 20 YTL uzatır. Yaşlı kadın şaşırır. Onun da yüzünde artık gülümseme vardır. Akşam olup da evin yolunu tuttuğunda, kasaba uğrar. Bir parça et alır. 20 YTL uzatır. Eve gelir. Aldığı etle yemek pişirir. Kırık dökük evinde, iki kişilik sofrasını hazırlar. İki bardak su ve tencerede pişmiş sade et yemeği... O sırada kapı aralanır. İçeriye minik bir kız girer. Annesini mutlu görür, boynuna sarılır. O, sahilde mendil satan minik, güler yüzlü kızdır...

İzmir’den genç yönetmen

Bu hikaye, internette dönen kısa bir filmden. “Gülümse” yaklaşık 6-7 dakikalık bir film... Replik yok... Ancak öyle derin, hem de bu yaşadığımız günler için öyle anlam yüklü ki... Dokuz Eylül Üniversitesi Sinema-Televizyon Bölümü öğrenci grubu, 2007 Ocak’ta filmi, proje amacıyla çekmiş. Filmin yönetmeni Hasan Tolga Pulat...
Telefonuna ulaşıp, konuştuğumuz genç yönetmen, şimdilerde mezun olmuş, İstanbul’da. Filmi çekerken yapmayı planladığı bir üçlemenin; “umut üçlemesi”nin ilki olarak düşünmüş. Üçlemenin ikincisi, “Yıldızlar Sönerken”le de geçen hafta Fatih Üniversitesi’nden ödül almış. Üçüncüsünü de yaz aylarında çekmeyi planlıyor. Şimdilerde ise ekibin tamamı yine 9 Eylül Üniversite öğrencilerinden oluşan, uzun metrajlı filmi “Kaybedenler”i televizyon kanallarına vermek, festivallere göndermek için uğraşıyor. Pulat’la konuştuğumuzda, filmin, yaşadığımız karamsar günler için çok şey söylediği hemfikrine varıyoruz. O ise şöyle tamamlıyor: “Çocuklar daha saf, daha temiz. Umudu kendi içlerinde taşıyorlar. Onlardan çok şey öğrenebiliriz.”

Edward Lorenz’in teorisi

Filmi izler izlemez, “Kelebek etkisi” teorisi geldi aklıma... Edward Lorenz tarafından öne sürülen teoriye göre; her şey birbirine etki eder zincirleme olarak. Hayatı var eden de bu döngüdür. Kelebek etkisini 1963’te Lorenz, bilgisayarıyla hava durumuyla ilgili hesaplar yaparken bulmuş. İlk hesaplamasında 0,506127 sayısını başlangıç verisi olarak kullanmış. İkinci hesaplamada ise 0,506 sayısını vermiş. İki sayı arasında sadece yaklaşık binde bir, yani bir kelebeğin kanat çırpmasının yarattığı rüzgârla eşdeğerde fark olmasına rağmen, süreç içinde ikinci hesap birinci hesaba karşın çok farklı neticeler vermiş. Ve teoriden “Amazon Ormanları’nda bir kelebeğin kanat çırpması, Avrupa’da fırtına kopmasına sebep olabilir”, ya da “Çin’de bir kelebek, bir çiçeğin üstüne konarken kanat çırptı diye Karayip adalarında fırtına çıkarmış” gibi benzer düşünceler doğmuş.
Teori, birine el sallamamız, veya attığımız ufak bir bakış, elimizi o an havaya kaldırmamız gibi yaptığımız küçük şeylerin tüm hayatımızı derinden değiştireceğini de söyler...
Yaptığınız küçük bir iyilik birçok başka hayatı etkiler ve son olarak size tekrar iyilik olarak döner. Ya da tam tersi! Kelebek etkisine en çok bu günlerde ihtiyacımız var... Bana kalırsa “Gülümse”yi internetten bulun, izleyin...