Nasıl yönetiliyoruz diye taktım kafaya.
Türkiye’de yaşıyoruz ve konumuz spor kulüpleri. Bir bakalım nedir durum..
Yönetenler, “Bu işin içinden geldik” diye başlar söze...
Fakat bir yerlerde hiç rastlamamışsınızdır. Kendinizde eksiklik ararsınız. Bir pot kırarmıyım diye çekinir, ağzınızı açmazsınız.
Sözleşmeyi uzatırlar önünüze, imzalayın diye...
Sözleşmeyi okumazsınız, güvenmiyor izlenimi vermemek için. Temsil ettiği makama saygısızlık etmemek için imzayı basarsınız. Sonunda başınıza geleceklere razısınızdır. Avrupalı değilsinizdir, çünkü kadercilik vardır yapınızda.
Emeğe saygıdan uzun uzun bahsederler...
Oyuncularına, çalışanlarına ucuza iş yaptırmayı meziyet sayarlar. Yüzünüzü kızartıp hakkınızı isteyemezsiniz. İşin sonunda bir de ‘suçlu’ ilan edilmek vardır. “Koca kulüp ya da şirket adına biz söz verdik, senet verdik, daha ne istiyorsunuz ötesi mi var” derler. Oturur, beklersiniz.
Sizi her yerde överler, “Çok dürüst, çalışkan” derler...
“Dürüstlük, çalışkanlık, her insanda olması gereken erdemler değil mi” diye söylenirsiniz kendi kendinize...
Ya da bu ‘övgüler’ sonrası kendinizi süzer, “Aferin budalası gibi mi görünüyorum” dersiniz.
Yoksa başka bir anlatımı mı var diye boşluğa düşersiniz.
En kısasından biz böyle yönetiliyoruz!
“İnsan hak ettiği şekilde yönetilir” derseniz...
“Hepimiz layığımızı bulduk” der, sesimizi çıkarmayız...
Yok eğer, “Bu düzen değişmeli” derseniz...
O yolda mücadele etmelisiniz. Sıkılmadan, utanmadan ve asla vazgeçmeden.
Mücadele etmeye bir örnek olarak, nereden buldum hatırlamıyorum. Onun yönetimi sonrası bir şeyler düzeldi mi, onu da tartışmıyorum. Ancak buzdolabımın üstünde yıllardır asılı duran bir mücadele örneği var...
31 yaşında işini kaybetti.
32 yaşında bir hukuk kavgasını kaybetti.
34 yaşında kurduğu işini batırdı.
35 yaşında çoçukluk aşkı öldü.
36 yaşında sinir krizi geçirdi.
38 yaşında eyalet seçimini kaybetti.
43, 46 ve 48 yaşlarında kongre seçimlerini kaybetti.
55 yaşında eyalet senatörü olamadı.
58 yaşında yine senatör olamadı.
60 yaşında Amerika Birleşik Devletleri Başkanlığı’na seçildi.
Onun adı Abraham Lincoln’dü. Asla vazgeçmedi
ASLA VAZGEÇMEYİN;
KAYBEDENLER YALNIZCA VAZGEÇENLERDİR.
(Önemli Not: Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’le beraber asla vazgeçmeden mücadele eden büyüklerimiz varken, bu örnek nereden çıktı derseniz... Yalnızca farklı olsun diye...)