Geçtiğimiz pazar, Babalar Günü’nü kutladık. Anlamlı bir gün, bir güne sığmayacak kadar anlamlı hem de... Tüm babaların günü kutlu olsun. Bu günler, babasız çocuklar ve çocuklarını kaybetmiş babalar için zordur. Düşündükçe burkulur yüreğim. Babalarımız, annelerimiz, yol gösteren, eğiten, öğreten, öğretmenlerimiz çok önemlidir şu kısa yaşamımızda...
Her yazımda ucundan, kenarından değinmeye çalışırım eğitimin ve öğretimin ne kadar önemli olduğuna. Küçük yaşlarda başlar, ömrümüz boyunca devam eder eğitim ve öğrenimimiz. Çocukluğumda değil ama yetişme çağımda pek yerimde duramazdım. O günlerde eğitimimi tamamlayayım diye annem ve babam var güçleriyle mücadele ediyorlardı. Kafası iyi çalışan, kendini bilen biriydim. Hep şunu sorardım aileme, “Nasıl katlanıyorsunuz? Bu harcanan para, zaman boşuna değil mi” diye. Onlar da sonraları çok insandan duyduğum cevabı verirlerdi hep: “Biz de bu dönemleri yaşadık. Baba olunca anlarsın. Sizler en güzel yatırımsınız.”
Kendime bakıp, “Yatırıma bak” derdim. Üniversite bitti. Evlendim. Gazeteci oldum. Daha baba olmadım. “Çocuğum kesin bana benzer” diye korkuyorum. Dünyanın en büyük sorumlululuğu... Atamıyorum bu adımı. Ancak, başta arkadaşlarım ve ağabeyleriminkiler olmak üzere çevremdeki çocuklarla yakından ilgilenirim.
Geçenlerde gazeteyi birlikte hazırladığımız Tamer Sanverir ağabeyim ve Güzelyalı’dan arkadaşım Rıfat Erdal’ın aslan parçası oğullarını alıp, Göztepe Spor Okulu’na gittik. İki babanın da tek derdi, “Oğullarımız önce spor yapsın. Yetenekleri varsa ve isterlerse bu yolda devam etsinler. Spor yapan insan, sağlıklı, disiplinli, saygılı olur, topluma faydalı olur.”
Neyse, ücretleri yatırıp, kayıt olduk, formalarımızı aldık, bir gün sonra da ilk idman... Tamer Ağabey’in oğlu Lütfi Baysal Sanverir, sevinçten gece hiç uyumamış ilk idmanına çıktı. O nasıl bir enerji, nasıl bir aşk... “Birazdan topu yiyecek” diyorum içimden... Eğitmenleri, başta koordinatör Hasan Yüksel olmak üzere Ali Sütçü, Polat Sezersan, Serkan Yeğin ve ismini buraya sığdaramadığım ama gönlümde taşıdığım diğer eğitimciler, bu haylazlarla, kendi çocukları gibi ilgileniyorlar.
Arkadaşım Rıfat’ın oğlu Ömer Erdal ise kaleci olmak istiyor. Babası da, “Eti senin, kemiği benim” dedi, kaleci antrenörü Suat Arıcan’a teslim etti, Ömer’i. Suat Hoca, temel tekniklerle başladı. Top nasıl tutulur, gelişine göre nasıl karşılanır. Ben dikkatle seyrediyorum. “Helal olsun” diyorum içimden. Babalarına da, çocuklara da, öğretmenlerine de...
Öğretmenlerine şu soruyu sormaya korkuyor ve utanıyorum: Bu işe gönlünüzü vermişsiniz belli de ne kadar ücret alıyorsunuz?
Daha sonra gazeteci merakıyla bir araştırma yaptım. Buca Genç dışındaki kulüplerin bir çoğundan, beni üzen cevaplar aldım. Başta Göztepe, Karşıyaka, Altay, Denizli ve Manisa olmak üzere tüm Ege takımlarının başkanları iyi okuyun:
1) Çocuklara emek vermek, spor yaptırmak, toplumsal sorumluluğunuzdur.
2) Geleceğiniz, geleceğimiz; özünüzden gelen, gece futbol ve forma sevgisiyle gözlerine uyku girmeyen bu çocuklarda.
3) Spor okullarınız, yetişip, iyi birer profesyonel olan çocuklarınız, önemli gelir kaleminiz. Bunları aklınızda tutun.
Altyapı hocalarına gereken önemi vermeyenlere bu sözüm; sizleri açıkça tehdit ediyorum. Onları üzerseniz, bu köşeden bende sizi üzerim...