Allah’ın bildiğini kuldan saklayacak değilim ya: Milliyet’in salı günkü "Âşık bakan evden kaçtı" manşetini fena halde kıskandım. Tam bana göre bir haberdi.
"Ankara kulislerinde, Fransız Büyükelçiliği’ndeki sevgilisi için evini terk eden bakan konuşuluyor" diyordu bizim gazete. DSP’li Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürel de, hemen ertesi gün çıktı, "Adı aşk ilişkisine karışan bakan benim, dedi. Zaten eşimle aylardır ayrı yaşıyoruz" İyi de etti!.. Çünkü bu arada, Gürel ile aynı hükûmette yer alan iki bakan öldü öldü dirildi.
Ankara "kimdir bu bakan?" diye çalkalanırken, MHP’liler rahattı. Milliyet’in haberinde "Genel Başkan’ın eşi de devrede" deniliyordu ya, Meclis koridorlarında MHP’lilerde bir hava bir hava! Ee malum, onların Genel Başkanı bekâr...
ANAP’lılarla DSP’lilerin ağzını bıçak açmıyordu. Ama, özellikle evli ve çocuklu iki bakanın pek bir keyfi kaçıktı. Biri için "elinden ancak uçanla kaçan kurtulur" diyorlar Ankara’da. Diğerinin de, günahı bana anlatanın boynuna, epeydir süren bir kaçamağından söz ediliyor.
Gürel çıkıp "o bakan benim" dedi de, bizim iki genç, yakışıklı ve çapkın bakan rahat nefes aldılar.
Kim mi bunlar? Yok öyle şey! Bana yuva mı yıktırmak istiyorsunuz?
Hanımlara kocalarınıza biraz daha dikkat edin demekle yetineceğim.
Özdemir Asaf’ın ünlü dizelerini hatırladım. Bütün renkler aynı hızla
kirleniyordu
Birinciliği beyaza verdiler
Sıra renklere geldi. Kirletmediğimiz bir renkler kalmıştı...
Sedat Ergin’in, "Mavi mi, beyaz mı?" sorusuna "Mor" diye cevap vermiş olması sevimli bir muziplikti. Ama:
– Mavi, yeşil, mor demeden bütün sorumsuzlukların üzerine sonuna kadar gidin!.. talimatını veren Mesut Yılmaz, hırsını renklerden alacağa benziyor. Renklere farklı anlamlar yüklediğinin belki farkında bile değil.
Renkleri siyaset çamuruna bulaştırmaktan sakının Beyler! Bundan o kadar korkarım ki, TÜSİAD’ın, "Kadın-erkek eşitliğine yürüyüş" broşürünün kapağında feministlerin simgesidir diye mor rengi kullanmış olmasından bile endişe ederim.
Mor rengin insanlar üzerindeki etkisi neymiş bilir misiniz? Renklerle tedavi adlı bir kitapçıkta okudum. Deniyordu ki "Bazı sindirim sistemi sorunlarının giderilmesi... bu renkle ayarlanabilir. Bunlardan ayrı olarak mor, insanlardaki rüya aktivitilerini de geliştirir. Bir de meditasyonla ilgilenenler için, mor renk, geçmiş hayatları hatırlamada kolaylık sağlar".
Rıdvan Aytan’ın şu sözünden etkilendim.
– Ben mazbut, üç çocuk babası bir İstanbul beyefendisiyim, diyor (Hürriyet, 12 ocak).
Tanınmış udîlerimizdendir Rıdvan Bey. Ve Kadıköy Musikî Derneği’nin yöneticilerinden. Ve konservatuvar hocası, tamburî Sadun Aksüt’ün 60 yıllık dostu, dile kolay.
Bir üçüncü dostları, Fikret Erkoç. Çocukluk ve mahalle arkadaşları. Sadun Bey’in yazdığına göre Fikret Bey’in eşi Necla Hanım, tek evladı olan oğlu Bülent’i kız gibi yetiştirmiş. "Kız gibi giydirir, saçlarını kızlar gibi uzatır ve o biçim tararmış. Kız çocuk özleminden".
Çocuk büyümüş Bülent Ersoy olmuş. Sadun Bey hatıralarını anlattığı Alkışlarla Geçen Yıllar adlı kitabında Bülent’e de hocalık eden Rıdvan Bey’den, onu rencide edecek bir ifadeyle söz etmiş.
Sordum kendisine:
– Hukuken suçlu olabilirim. Küçük düşürme gibi bir kastım yoktu, diyor.
Çünkü dava etmiş Rıdvan Aytan eski arkadaşını ve 3 milyar tazminat ödemeye mahkûm da ettirmiş.
Aynı kitapta Sadun Aksüt, Bülent Ersoy’dan "Zeki Müren taklitçisi" diye söz ediyor; "bayağı ve müptezel bir okuyuş tarzına heves etti" diye esef ediyor.
Benim bildiğim, Bülent Ersoy sözünü sakınmaz, ama bu sefer gıkı çıkmadı.
Saygısındandır. Galiba aralarına girip bu iki amcasını barıştırmak da, gene ona düşecek.
Dün gazeteye uğrayınca farkına vardım. "Entelektüel Bakış" sayfalarının eski ve yeni ahalisi, benim aralarına karışmamdan pek de hoşlanmamışlar. İçlerinden biri, uzaktan uzağa her zaman çok beğendiğim biridir üstelik, gözlerinin içi gülerek:
– Hiç değilse Entelektüel Bakış başlığını bir şekilde dedi.com.tr’nin üstünden çekseler, diyordu.
Çekici bir öneri. Mehmet Yılmaz’ı aradım toplantıdaymış. Buradan söyleyeyim:
– Eleştiri haklı. Aslında benim içimde de adını koyamadığım bir sıkıntı vardı. Yerimi yadırgıyordum. Demek sebebi, yanlışlıkla entelektüeller arasına karıştırılmış olmam.
Beni iddiasız bir sayfaya alsalar, hepimiz sevineceğiz.