İnsan dünyaya geldiği zaman kendisinin ve değerinin farkında değildir. Hatta belli bir zamana kadar annesinden ayrı bir varlık olduğunun bilincinde bile değildir. Bir bebeğin ileride nasıl biri olacağını belirleyen en önemli şeylerden birisi, içine doğduğu ailenin ona nasıl davrandığıdır.
Sevilen bir bebek, yetişkinlikte de diğer insanların kendisini sevebileceğini, sevilmeye layık bir insan olduğunu öğrenir. Saygı duyulduğu zaman, kendisinin bir birey olduğunu, kendi kararlarının doğru olabileceğini ve hayatta tek başına da bir şeyleri başarabileceğini öğrenir. Ya da ebeveynleriyle güvenli bir ilişkisi olduğu zaman diğer insanlara da güvenebileceğini öğrenir. Yani çocuklukta ebeveynlerle kurulan ilişki, gelecekteki ilişkilerin temel kodlarını oluşturuyor. Bu konuda bazı çocukluk yaşantılarının daha detaylı olarak ileride hangi problemlere sebep olduğunu anlatacağım.
Anne babaları ya da yakın olduğu yetişkinler tarafından durmadan eleştirilen, kusurları söylenen ancak çok az takdir edilen insanlar yetişkinlik döneminde, her neyi başarırlarsa başarsınlar kendilerini hep yetersiz ve eksik hissedebilir. Birçok insan çok güzel işler ortaya koymasına rağmen geçmişindeki bu yaşantılardan dolayı kendine hak ettiği değeri verememektedir.
Güvendiği insanlar tarafından hayal kırıklığına uğratılmak, verilen sözlerin tutulmaması, tutarsız davranan ebeveynler, bu durumlara maruz kalan çocukların yetişkinlik döneminde diğer insanlara karşı güvensiz hissetmesine neden olabilir. Daha önce yaşadığı hayal kırıklıklarını bir daha yaşamak istemeyen kişi bu acıdan kaçınmak için yakın ilişkilerden bile kaçınmak isteyebilir. Bu arada bu tür davranışlar genelde bilinçli olarak yapılmaz, böyle davranan insanlar bu davranışları için başka mazeretler bulur ve arka plandaki nedenlerin farkına varmaz.
Özellikle yeni nesil bazı ebeveynler, çocuklarını hak edilmemiş özgüvene maruz bırakıyorlar. Yani sen her şeyin en iyisine layıksın, sen diğerleri gibi değilsin, çok özelsin, istediğin her şeyi yapabilirsin bakış açısıyla büyütülen çocuklar yetişkinlik döneminde her şeye hakkı olduklarını hissedebilirler. Diğer insanların ne hissettiklerini umursamayan, her zaman kendi çıkarlarını öncelik haline getiren bu insanlar sağlıklı ilişkiler kurmakta zorlandıkları gibi diğer insanlara da duygusal açıdan zarar verebilirler.
Çocuğunun hiçbir zorlukla karşılaşmasını istemeyen bazı ebeveynler, çocuğunun karşısına çıkan her engeli onun adına aşabiliyor. Okulda minik bir sorun mu yaşandı, hemen çocuğun arkadaşları, öğretmenleri ve hatta okul müdürüyle görüşüp sorunu çözüyorlar. Ancak bir çocuğun sağlıklı bir benlik algısı geliştirmesi için çözebileceği boyuttaki sorunları kendi çözmesi gerekir. Aşırı şefkat muhatabına zulümdür. Bu tarz organik olmayan koruyuculukla büyüyen çocuklar yetişkinlik döneminde diğer insanlara daha bağımlı olma eğiliminde oluyorlar ve kendi sorunlarını çözmek konusunda yetersiz hissediyorlar.
Son olarak, çocuğun anne ve baba ile ilişkisinde süreklilik algısı çok önemlidir. Anne ya da baba çocuğu gitmekle, terk etmekle tehdit etmişse ya da anne baba kendi sorunlarından dolayı çocukla bir süre görüşmemişse bu çocuk yetişkinlik döneminde yaşadığı ilişkilerde yoğun kıskançlık hissedebilir.
Ebeveyn olarak çocuklara yaklaşım şeklimizin onların geleceğini şekillendirdiğini anlamamız çok önemli. Ayrıca, yetişkin bireyler olarak sık yaşadığımız ama anlam veremediğimiz bazı davranışların kökeninin çocuklukta olduğunu anlamak sorunların çözümüne yardımcı olabilir.
Kendine iyi davran, görüşmek üzere.