Şenol Güneş'in rotasyon sevdası!

2 Ekim 2016

Bazen futbolcuları anlamakta zorlanıyorum. Beşiktaş gibi üst seviyede bir takımın kadrosunda yer alıyorsanız, ki öyle, çok basit sarı kart görmeyeceksiniz. Tolgay Arslan’ın kumaşına lafımız yok, ama gördüğü sarıya söylenecek çok şey var. Arkadaş, niye öyle horozlanıyorsun? Artı pozisyonda faul falan yok, rakibin rüzgarından mı etkilendin! Üstüne üstlük, ilk yarı bitmiş, Cüneyt Çakır’ın üzerine bodoslama gidiyorsun... Vallahi, sarıyı hak ettin, gidiş şekline kırmızı kart bile çıkabilirdi.

Efendim, bu oyunla bazen istatiksel bilgiler örtüşmüyor. Neden mi? İlk yarıda topla oynama yüzdesi Beşiktaş’ın lehine... Gelin görün ki, bu faktör, pozisyon üretimine yansımıyorsa, ne işe yarar Allah aşkına! Koca ilk yarıda tek tehlikeli pozisyon Ömer Şişmanoğlu’nun kafa şutu, hepsi o kadar!

Hiç kimse eleştirilmez, ya da dokunulmaz değildir bu oyunda... Şenol Hoca’nın bazen kadro tercihlerine şaşırıyorum. Oğuzhan, Talisca ve Gökhan sakat, tamam... Peki, haftalardır ‘formsuzum’ diye bağıran Olcay’ın ilk on birde işi ne! Ömer Şişmanoğlu’na ne demeli?

Aboubakar ve Quaresma’yı ilk yarıda yanında oturtmanın doğruluğunu kim savunabilir? İlk yarıyı boş geçiren Kartal, Aboubakar ve Quaresma hamlesiyle

Yazının Devamı

Çok istedi ama olmadı!

29 Eylül 2016

Devler Ligi zordur. Ayaklarınızı yere sağlam basacaksınız. İlk golü bulursunuz, ne var ki, o skoru koruma psikolojisine teslim olursanız vay halinize!

Beşiktaş ilk yarıda taraftarının da desteğiyle D.Kiev’e öyle bir baskı yaptı ki, nefes alacak fırsat bırakmadı. Şenol hocanın ilk onbir tercihi doğruydu, kazanma adına tüm kozlarına şans verdi.

Nitekim bu yarıda pas yüzdesini de üst seviyeye çıkaran Beşiktaş, rakip kaleyi Talisca (2) ve Quaresma ile sık sık yokladı, ancak gol çıkaramadı... Taaa ki 29’da Quaresma’nın müthiş frikik golüne kadar. Ancak, üçüncü bölgedeki top kayıpları, skor tabelasına bir türlü yansıyamadı. Ne var ki, D.Kiev’e bu yarıda Kartal’ın çok ciddi pozisyon vermemesi de dikkatlerden kaçmadı.

Enerjisini ekonomik kullanmayan Beşiktaş, ikinci yarıda fiziksel olarak oyundan düşerken, D.Kiev’in baskısı öne çıktı. Artı Tolgay’ın çok kritik yerde yaptığı top kaybı, Fabri’yı sıkıntıya düşürürken, kurtardı kurtarmasına da, rakibin de iştahını kabarttı kuşkusuz bu atak. D.Kiev’in baskısı, Kartal’ın zorunlu savunmaya kapanışı 65’de golü getirdi. Tsygankov’un attığı eşitlik golünde Fabri’nin hatalı çıkışını da es geçemeyeceğiz.

İlk yarıdaki görüntüsünün uzağında olan

Yazının Devamı

Advocaat'a haksızlık!

29 Eylül 2016

Sevgili takım arkadaşım Senad Ok ile bir araya gelemezsek de, sık sık telefonla iletişim kurar, Fenerbahçe ile merak ettiklerimizi sorgularız. Artı, Ok’un teşhislerine de mütiş güvenir ve saygı duyarım.

Pereira ile ilgili geçmişteki olumsuz düşüncelerimden bir milim sapma yok, o benim gözümde hep tribüne oynayan bir şovmen idi, sonu malum, gitti!

Advocaat’ın kumaşını tartışacak halimiz yok. Tecrübeli, görmediği bir şey kalmamış, sayısız başarıları yaşamış, en önemlisi üst düzeyde futbolcularla çalışmış bir fotoğraftır. Lafı eveleyip-gevelemeden topu Senad Ok arkadaşımıza bırakmak da yarar var:

“En önemli özelliği Pereira gibi inatçı değil. ‘Her şeyi ben bilirim’ demiyor, tam tersi, soruyor, doğruyu bulma adına işi bilenlerle tartışıyor. Müthiş paylaşımcı biri... Tatlı-sert otoriter, futbolcular ona büyük saygı duyuyorlar.”

Ok’un tespitleri böyle... Kaldı ki Senad Ok öyle laf olsun diye bunları söylemez. Dememiz o ki, Advocaat, asla Pereira değil... Fenerbahçe’ye taze soluk getirecek bir teknik adamdır. Araştırmacı ve de paylaşımcı olması çok önemli. Onca tecrübesine karşın ‘Her şeyi ben bilirim’ demiyor, artı deme hakkı da var. Pereira ile onu aynı kantara koymak bile haksızlıktır.

Yazının Devamı

Önce Aslan sonra Kartal

25 Eylül 2016

Valla futbol böyle bir oyun. Hani bir laf vardır; düdük çalmadan maç bitmez diye. İki farkı yakalarsınız, pozisyonlar üretir, kaçırırsınız, özgüven duygusunu üst seviyeye taşırsınız. İşte Galatasaray’ın ilk yarıdaki fotoğrafı bu. Önce Eren, ardından Bruma Aslan’ı, ayağa kaldırdılar, yılın ilk derbisinde müthiş avantaj sağladılar. İlk yarıda Beşiktaş mı? Valla ne siz sorun, ne de biz yanıt verelim! Eren’in attığı ilk gol hadi iş kazası diyelim, olabilir! Yasin vuracak, Caner’e çarpacak yön değiştirecek, top direkten Eren’in önüne düşecek, o dokunacak gol yapacak! Eee futbol işte bu, güzelliği de, çekiciliği de burada yatıyor zaten. Peki, Bruma’nın attığı ikinci gole ne demeli, böylesi bir golü halı saha maçında atamazsınız. Adam, siz deyin otuz, biz diyelim kırk metre topla dripling yapıyor, dört kişinin arasından sıyrılıyor, Fabri’nin solundan topu ikinci kez filelere gönderiyor. Peki, o dört oyuncu Bruma’ya refakat için mi çıktılar sahaya, birinin aklına Bruma’yı düşürmek gelmiyor! Üstelik skor henüz 1-0, haaa üç, dört fark önde olursunuz, bırakın gitsin amenna!

Güneş’in Talisca ve Aboubakar hamleleri maçı tersine çevirdi adeta. Maçı adeta tek kaleye çeviren Beşiktaş, ezeli

Yazının Devamı

Tarık Akan ve bizim mekan

22 Eylül 2016

Hiç kızmayın, bu hafta spor falan yazmayacağım. Rotayı farklı bir kulvara, sosyal hayata, o yaşamdaki değerli fotoğraflara ayıracağım.

Bizler gazeteciyiz, spor yazmak belki ekmek paramız, yaşam biçimimiz olabilir. Ne var ki, sadece sporla haşır-neşir değiliz.

Sinema Sevenler Derneği (Çiçek), sosyal hayatımızın ilk durağı oldu yıllardır... Burası sanatçı ve gazetecilerin buluşma noktasıdır. Sohbetler sadece spor üzerine kurulu değildir. O masalar, duyarlı insanların ülke sorunlarına düşüncelerini açık açık ortaya koyduğu yerlerdir.

Hele bir köşe var ki, orası anlatılmaz yaşanır. Rutkay Aziz, Tarık Akan, Arif Keskiner, Nuri Dikeç, Bülent Kayabaş, Aladdin Aksoy, Zeki Ökten, Şerif Gören, oranın gediklileriydi. Levent İnanır, Menderes Samancılar, Faik Gürses, Kenan Tuncer ve Nebil Özgentürk... Fırsat buldukça o köşedeki buluşmalarda yerimizi aldık. Köşedeki o dört sandalyeli tek masa, zaman içinde eklemelerle büyüdükçe, büyüdü. Ancak yıllar geçtikçe o kareden eksilmeler de oldu. Yedi yıl önce Zeki ağabeyi kaybettik, Çiçek’de asılı fotoğrafıyla bizi gözetliyor hep. Her zamanki sevecenliğiyle...

Ne yazık ki, bir fotoğraf daha eksildi o masadan... Rutkay ağabeyimizin dediği gibi, “İlkeli,

Yazının Devamı

Taşlar zamanla yerine oturacak

19 Eylül 2016

Akhisar-Beşiktaş maçını dostlarla Saros’da TV’den izledik... İlkin, Can ve uzun Hasan koyu Fenerli, Cem ve Tanda yengemiz Galatasaraylı... Orhan ağabey ise Beşiktaşlı.

Tabloya baktığımız zaman çoğunluk sarı-lacivertli... Diyeceğimiz şu ki Fenerli dostlar takımlarından umutlarını kesmişler, Beşiktaş’ın maçlarından keyif alıyorlar! Fanatikler, ne var ki bu oyunu seviyorlar, iyi oynayanı alkışlıyorlar. Öyle ki, bu sezonun favorisinin yine Beşiktaş olacağını söylüyorlar.

Bir tek Galatasaraylı Cem kardeşimizin itirazı var, yarışta Aslan’ın da olacağını savunuyor, olabilir. Ne var ki bu sezon yarışın içinde birçok takımın söz sahibi olacağını düşünüyoruz. Başakşehir ve Osmanlıspor’u yok sayamayız. Gerçi ligin henüz başındayız, ilerleyen haftalarda taşlar yerine oturacaktır.

Maça gelince, Akhisar eski Akhisar değil... Geçtiğimiz sezonlarda sahasında birçok takımın korkuyu rüyası olan yeşil-siyahlılar o görüntüsünün çok uzağında. Forvetteki en büyük kozu Rodallega, o da Tosic duvarıyla mücadele etmek zorunda kaldı, rakip kale yerine kendi kalesine gol attı! Bir şutu önce Fabri’den ve sonra üst direkten döndü, hepsi o kadar.

Güneş hocanın 11’i ideale çok yakın... Fabri’yi çok beğendim, yan

Yazının Devamı

Beşiktaş 2 puan kaybetti

15 Eylül 2016

Biliyorum, dostlar bana sitem edecekler, ama bir atasözümüz vardır, “kaçan balık büyük olur” diye... Beşiktaş da Benfica karşısında galibiyeti kaçırmıştır bizce. Eee, böyle geniş kapsamlı rotasyona giderseniz, olacağı da buydu. Kaldı ki rotasyonun yeri ve zamanı vardır. Ligimiz yeni başladı, yani futbolcular yıpranmamış, öyle pat diye rotasyon mu olurmuş?

Benfica maçı sonrası sevgili hocamız Şenol Güneş ikinci yarıda iyi oynadıklarını ifade etmiş, yani o da rotasyonun erken olduğunun farkında, ‘hata yaptım’ diyemez ki! Haa 10 hafta maç yaparsınız, fiziksel ve zihinsel yorgunlukları olan oyuncuların yerine elinizin altındaki alternatifleri yerleştirebilirsiniz, buna kimsenin gıkı çıkmaz. Ama lige iyi başlamış ve de takır-takır top oynayan ekibin sağıyla-soluyla oynamanın doğruluğunu kim savunabilir?

Kaldı ki böylesi bir tablo kulübede sıkıntı yaratmaz. Milne’nin Metin-Ali-Feyyaz’lı kadrosunu anımsayın. Sakatlıklar dışında neredeyse sezonu aynı 11’le tamamlardı Kartal. Üç yıl üstte üstte şampiyonluğa damgasını vuran o efsane kadroda öyle köklü rotasyon yapıldı mı, ben hatırlamıyorum!

Bu düşüncelerimiz Güneş ya da takıma muhalefet olarak algınmasın. Farklı görüşler, doğruyu bulmak

Yazının Devamı

Üç puana rotasyon engeli!

14 Eylül 2016

Karabük maçının onbirinden ‘yedi’ oyuncu rotasyona uğramış! Valla, bu oyunda kadroda devamlılık şarttır arkadaş, biz bunu bilir, bunu söyleriz! Haa bir-iki oyuncu değişimine lafımız olmaz. Karabük maçı bir anlamda Benfica’nın provası ise doğrusu budur, peki bu kadar değişime ne demeli! Kaldı ki, 65 dakika müthiş futbol oynayan Kartal’da bu denli rotasyona gitmek ayağınıza kurşun sıkmaktır bizce! Ne dersin hocam?

Örneğin Tosic’in yerine Rhodolfo’yu oynatabilirsiniz. Marcelo ne yapsın? Her yüksek topa çıkan o, açıkları kapatan o, kritik toplara set çeken yine o. Tolga golde topu tokatlıyor, kısa düşüyor, Cervi geliyor, gole çeviriyor, Tosic ağır kalıyor! Hele Tolga bitime doğru kurtardığı bir pozisyon var ki, alkışa değerdi.

Benfica elbette boş takım değil, hele evinde onları yenmek kolay değil. Ne var ki, Benfica’nın sakatı ve de eksiği-gediği çok. Rakibin bu handikapını avantaja dönüştürmek istiyorsanız, topunuzla -tüfeğinizle sahaya çıkacaksınız, yanlış mı acaba hocam?

Cenk Tosun’un suçu gol atmak mı, niye yedek arkadaş? Aboubakar, ne yaptı? Pozisyona bile giremedi, çayda-çıra oynadı! Sadece Cenk’e yaptığı asistte varlığını hissettirdi, hepsi o kadar.

Nitekim Beşiktaş, bu anlamsız

Yazının Devamı