Eeee, “İlle de yabancı olsun” düşüncesiyle yola çıkarsanız olacağı da budur! Transfer ederken anlı şanlı törenler yaparsınız, gönderirken de göbeğiniz çatlar, tazminat ödememek için yan yollara saparsınız.
Sanırsınız ki, yerlilerin suyu çıkmış!
Alın size Vitor Pereria... Fenerbahçe, Devler Ligi’nden elendi ya, ortalık bir anda yangın yerine döndü. Portekizli çalıştırıcıyı göndermek için yönetim kanadı kılı kırk yarıyor. Önce yardımcılarının bileti kesildi, antrenmanlar ikiye katlandı, öyle ki oyun sistemini adeta darbe vurdular!
Biraz geç kalmadınız mı? Atı alan Üsküdar’ı çooktan geçti bile! Koca Fenerbahçe, kötü ötesi bir teknik adam yüzünden Devler Ligi’ne kalamadı, rotayı UEFA’ya çevirdi!
Yazık, günah değil mi? Un var, şeker var, yağ var... Ne var ki, aşçı kötü kardeşim aşçı! Geçtiğimiz sezon da Pereira’nın iyi bir teknik adam olmadığını defalarca yazdık, sosyal medyanın hedefi olduk, yılmadık, yine haklı çıktık.
Yiğidi öldüreceğiz, ama hakkını da vereceğiz. Pereira’nın farklı yetenekleri yok değil! Örneğin, hakemlerle, hem oyuncularıyla, hem de rakip futbolcularla dalaşma konusunda vallahi bir numara! Ortamı germe ve tribünlere oynama adına oldukça yetenekli, bu anlamda onun
Sezon öncesi bu tip hazırlık maçlarında Beşiktaş’ı kantara koyup, test etmek, geleceğe dönük ahkam kesmek yanılgıların en büyüğü olur.
Galatasaray ile oynanacak olan Süper Kupa maçında Beşiktaş’ın nasıl bir hazırlık devresi geçirdiğini, lige hazır mı, değil mi, görme şansımız olacak. Ak mı, kara mı, bu maçta ortaya çıkacak.
Görünen o ki, Kartal’ın savunmanın sağında ve solunda forma rekabeti olacağı kesin. Beck, disiplinli bir oyuncu, ne var ki, hücumda çok etkili olduğunu söylemek zor. Gökhan Gönül, bu bölgenin vazgeçilmesi gibi görünüyor şimdilik...
Stoperden sol kanata transfer olan (!) Tosiç’in bu görevi geçicidir. Nitekim Adriano oyuna girdi, o da gerçek yerine dönüş yaptı. Tek eksi yönü sakarlığı... Dileriz kendi kalesine gol atma alışkanlığından vazgeçmiştir. Sakatlığı tamamen geçen, Rhodolfo, gerçek performansını yakalaması halinde Güneş hocanın, savunma bloğunda çok büyük sıkıntı çekmeyeceğini söylememiz yanlış olmaz. Özellikle sol kulvarda Adriano ve Querasma ikilisinin Kartal’ın hücum zenginliğini artıracak gibi gözüküyor. Artı Tolga ve Boyko ikilisine Fabri’nin eklenmesiyle birlikte yeni sezonda Kartal’ın gözü arkasında olmayacak.
Futbolda har vurup-harman savurma dönemi geçmiştir! Herkes ayağını yorganına göre uzatacak, transfer yaparken kılı - kırk yaracak. Bütçeyi aşacak, iç dinamikleri alt - üst edecek, UEFA kriterlerini zorlayacak, şaşalı transferler artık mazide kaldı!
Dememiz o ki, Beşiktaş yönetimi yabancı transferinde titiz ve kaplumbağa misali ağır hareket ediyorsa temelinde ‘ekonomik’ sıkıntı ve UEFA korkusu yatıyor!
Efendim, Devler Ligi’nde ülkemizi temsil edecek Beşiktaş’ın şu anki kadrosu, o kulvarı kaldırır mı, kaldırmaz mı, valla bizim penceremizden soru işareti!
Neden?
Çünkü Sosa krizi yerinde sayıyor, Gomez’in geri dönüşü yok, Balotelli Güneş hocadan veto yedi, Eto’o’da ise yeşil ışık var.
Hazır söz Eto’o’dan açılmışken, Antalyaspor’un, Beşiktaş yönetimini eleştirmesini anlamış değiliz! Antalyaspor yönetiminin, Eto’o’ya “Yıllık ücretin olan 3.5 milyon euroyu ödemekte zorlanıyoruz, kendine kulüp bul” dediği yönünde iddialar var. Hem bunu söylüyor, hem de kalkıp Beşiktaş’ı suçluyorsanız, olmadı!
İstek sizden geliyor, o da gelip Kartal’ın kapısını çalıyor! Bunda kızacak, darılacak ne var ki? Neticede Eto’o profesyonel bir oyuncu, artı piyasası da var, kalitesi de ortada.
Bizler, tek sütunluk haberi bile sayfalarımıza taşırken kılı kırk yarar, doğruları okuyucularımıza yansıtırız, yalanla- dolanla işimiz olmaz. Günü kurtarma, taraftara şirin görünme adına asla ‘papatya falları’ açmayız! Hep doğru haberlerin peşine takılırız.
Beşiktaş’ta adeta krize dönüşen Sosa ile ilgili yaşanan gelişmelerin ilk fitilini her zaman olduğu gibi MİLLİYET ateşlemiştir. Takım arkadaşım Serdar Sarıdağ’ın ortaya çıkardığı Sosa ‘krizi’, yönetim kanadında sürekli ‘sansasyon’ olarak nitelendirildi, hatta bu yönde açıklamalar bile yapıldı! Ne var ki, Sosa konusunda bir milim sapmamız olmadı, çünkü haber doğruydu. Nitekim, Sarıdağ’ın doğru haberi kulvarımızın gündemine oturdu.Bize de Serdar Sarıdağ’ı kutlamak kalıyor.
Kamptan apar topar gönderilen Sosa ‘krizi’ yönetim kanatında adeta restleşmeye dönüştü, nasıl çözüleceği de merak konusu!
Görünen o ki, bu kriz uzun süre gazete manşetlerinden düşmeyecek. Başkan Fikret Orman, Sosa ile köprüleri attı, öfkeli! Güneş tarafından haklı gerekçelerle kamptan çıkarılan Sosa çıkmazında ikinci başkan Ahmet Nur Çebi devreye girdi. Tecrübeli yönetici Çebi, Arjantinli futbolcuyla gün boyu bire bir, arada menajer olmadan görüşerek ikna etmeye
Süper Ligi’in başlamasına 1 ay kaldı, üç büyüklere bakıyoruz transfer işleri pek de yolunda gitmiyor! Eksik-gedik çok, ama ortada transfer yok! Kuşkusuz bunun da temelinde UEFA kriterleri yani parasal sorunlar yatıyor.
Özellikle üç büyükler kırmızı çizgide, elleri-kolları bağlı! Yabancıları göndererek krizi aşmaya çalışıyorlar, yapamıyorlar. Adamların elinde kapı gibi sözleşmeleri var, gönder gönderebilirsen!
Beşiktaş’tan Fenerbahçe’ye kanat çırpan İsmail Köybaşı transferini yazdım, eleştirdim! Vayyy sen misin eleştiren, sosyal medyadan tepki aldık!
Bizler menajer falan değiliz, gazeteciyiz arkadaşlar... Kim nereye giderse gitsin, bizleri zerre kadar bağlamıyor. Ne var ki, bizleri eleştirenler, olayın farkında değiller. İsmail gitti, şimdilerde yönetim harıl-harıl sol bek arıyor. Adaylar var, ama cep yakıyor! Örneğin Kolarov sadece bonservisi 5-6 milyon euro civarında. Elinizdeki tecrübeli oyuncuyu kaçırıyorsanız, B planınızı devreye sokacaksınız. Eeee o da yok! Yine papatya falları açılıyor, her gün gündeme yeni isimler oturuyor, gelen yok, günü kurtarma politikası almış başını yürüyor!
Hadi diyelim ki kesenin ağzını açtınız, bu kez karşınıza UEFA kriterleri çıkıyor! İyi ki bu
Beşiktaş’ın şampiyonluğu anlamlıdır. Bir dizi handikaplarla sezon boyu boğuşan ve ipi göğüsleyen Kartal, övgüyü de,alkışı da fazlasıyla hak ediyor.
Bu işin bir yanı... Madalyonun tersinde görüyoruz ki, işler pek de yolunda gitmiyor.
İsmail Köybaşı yuvadan uçtu, sırada Sosa var. Gomez de ise müthiş bir belirsizlik hakim. Sosa’nın 2018’e kadar sözleşmesi var, ancak ülkemizdeki terör olaylarından rahatsız oldu ve kalmak istemiyor. Sözleşme gereği tutabilirsiniz. Velev ki kaldı. Gönülsüz kalan bir oyuncudan ne kadar verim alabilirsiniz ki... İp bağlasanız ne olur?
Gomez ise başlı başına bir sorun olarak ortada duruyor, çözüm bekliyor! Tabii ki Cenk Tosun kardeşimizi unutmamak gerekir. Geçtiğimiz sezonu kulübede nöbetçi golcü olarak tamamlarken, tam bir profesyonellik sergiledi, asla kriz yaratmadı. O da yetenekli ama rekabetin, artıları da beraberinde getirdiğini unutmayalım.
Gökhan Töre’nin West Ham’a kiralanması doğru bir tercih... Çünkü o yoksa Quaresma var, Kartal yokluğunu hissetmez. Kartal’ın en büyük kozlarından Atiba’nın da yol ayırımında olduğundan söz ediliyor.
Zaman daralıyor
Gelelim asıl olayımıza... Şampiyon olmuş kadroyu korumak, bu oyunun temel kuralıdır. İsmail Köybaşı’nı
Milli Takım ile 315. maçımı geride bıraktım. Otuz küsur yıldır ay-yıldızlı ekibi kovaladım, prim tartışması olmadığı bir yılı anımsamıyorum! Çok uzağa gitmeyelim, ülke olarak jeep olayıyla yatıp, jeep olayıyla uyandığımız günler hala hafızalarda kazılı!
Son Avrupa Şampiyonası finalleri öncesinde Antalya’da patlak veren ‘prim’ krizi de pek unutulacağa benzemiyor! Kimsenin kazandığı parada gözümüz yok, analarının ak sütü gibi helal olsun. Ne var ki, ülke olarak Milli Takım’da şu prim meselesine bir türlü çözüm getiremedik, maalesef...
Milli forma bir sporcunun ulaşabileceği en büyük hedeftir kuşkusuz... Ay-yıldızın olduğu yerde prim tartışmasını asla doğru bulmuyorum. “Verilsin mi, verilmesin mi?” tartışmasına da girmek hiç girmek istemiyorum.
Ancak, Milli Takım’da hiç gündemden düşmeyen, dostları birbirine düşüren (!) bu soruna köklü bir çözüm getirmek şart...
Milli Takım, Avrupa’ya açılma adına büyük bir vitrindir, müthiş bir fırsattır. Olaya bu pencereden bakarsak ki, bakmak gerekir, o zaman üçü-beşi aramayacaksınız, böylesi büyük şansı fırsata çevirmenin hesaplarını yapacaksınız.
Zaman tüneline girelim, jübile maçlarını anımsayalım. Futbolu bırakanlar, ellerinde koçan-koçan
Fransa’da erken terhis olduk, yeniden iç hatlara dönüş yaptık! Ne var ki, Fransa’da Milli Takım’da yaşanan, ‘krizler’, ‘tartışmalar’ ve de ‘kavgalar’ hâlâ sıcaklığını koruyor, pek de unutulacağa benzemiyor! Olayları yinelemeye gerek yok, her şey ayan-beyan!
Dostlar... Fatih Terim ile Arda Turan’ın arasına ‘kara kedi’ girmesinin temelinde, ünlü hocanın TRT yayınında söylediği, “Arda, Barcelona’da oynamanın hazzını yaşarken, egosu A Milli Takım’da sürmez” şeklindeki sözlerinin bulunduğunu iddia ediyorlar. Olabilir, lafımız yok.
Ne var ki, Terim hoca bu cümleyi kurarken niyetini okuma şansımız olmadığına göre, kötü anlamda kullandığına asla inanmıyoruz. Eğer kötü bir düşüncesi olsa, Arda’yı takıma çağırmazdı. Çağırıyor ve ona kaptanlık bandını veriyorsa Terim art niyetli olabilir mi? Üstelik Arda’yı kaptan yapan da Terim’di...
Artı, insanın olduğu her yerde ‘ego’ vardır. ‘Egom yok’ diyenin alnınını karışlarız! Önemli olan, egolarınızı mümkün olduğu kadar asgariye indirmek ve paylaşımcı olmaktır. Aksi takdirde hem kendinize hem de çevrenize zarar verirsiniz!
Hele hele futbolda ‘ben’ yoktur, ‘biz’ vardır... Bu spor bireyselden öte, takım oyunudur. Yıldız oyuncuların ve de kaptan