Bazı deyimlerimiz vardır, güne dair gelişmelere ‘ışık’ tutar. Örneğin, ‘çizmeyi aşmak’ gibi... Yetkili olmadığı konularda ahkam kesenlere hep bu deyişi anımsatırız.
Futbolda ikinci baharını yaşayan, hatta Beşiktaş’ta yeniden doğan Mario Gomez... Kişiliği, futbol kalitesi tartışılmaz. Eee bir de gol kralı... Gomez, Beşiktaş’ın yıllardır aradığı forvet tipidir. Kartal’ın 7 yıllık şampiyonluk hasretini bitirmesine, attığı gollerle müthiş katkı yapmıştır, yadsıyamayız. Ancak başarıyı bir kişiye endekslemek de futbolun ruhuna terstir, bunun da altını çizmeliyiz.
Mario Gomez disiplini ve profesyonelliği ile örnek bir krampondur, eyvallah... Ne var ki, Gomez’in takımda kalıp, kalmayacağı henüz netlik kazanmadı. Alman oyuncunun, “Başkanla konuştum, Şampiyonlar Ligi’nde oynayacağımızı ve yatırım yapılması gerektiğini söyledim. Gelecek sezon planlaması ve transfer politikası beni tatmin ederse, burada kalma konusunda iyimserim” şeklindeki sözleri hem yadırgandı, hem de tepki aldı.
Bu söylemler ülkemizde karşılık bulmayabilir, doğaldır... Ne var ki, Gomez’in bunları söylerken kötü niyetli olduğunu asla düşünmüyorum. Kadronun Devler Ligi için yeterli olmadığını cümle alem biliyor! Yani;
Bu oyunun keyfini çıkarmayı bir türlü öğrenemedik! Ne sevinmeyi, ne de desteklemeyi beceriyoruz vesselam! Ne güzel sezonun son derbisi, tribünleri doldurmuşsunuz, gönül verdiğiniz renklere destek vereceğinize, tüm enerjinizi küfür-kafire harcıyorsunuz! Galatasaray gol atıyor, tribünlerden sahaya yanıcı maddeler yağıyor. Sporun dostluk-barış ve sevgi olduğunu ne zaman öğreneceksiniz merak ediyoruz?
Sadece taraftar mı? Ya futbolculara ne demeli? Mete Kalkavan hatalı bir korner atışına işaret etti, hurra ailecek hakemin üstüne yürüdüler, bir dövmedikleri kaldı! Sanırsınız ki dünyanın sonu. Altı-üstü bir korner atışı! Bu oyunun asıl aktörleri de bir alem! Tribünleri fişeklemek adına her yola başvuruyorlar! Souza, Emre Çolak’ı düşürdü, faul. Ne var ki Emre’nin yerde kıvranışını gördükten sonra “eyvah” dedik, Emre biraz sonra tazı gibi koşmaz mı? Niye yan yollara saparsın kardeş? Hakeme yaklaşımları da çok hoş değil, yardımcı olacaklarına sürekli köstek oluyorlar! Doğru kararlara bile itiraz ediyorlar.
Düzelir miyiz? Açıkcası, geleceğe dönük pek umudum yok! İnşallah yanılan biz oluruz!
Fenerbahçe, zirveyi kaçırdı, kupa finalinde teselli aradı. Galatasaray, ligde dibe vurdu, tutunacak tek
Efsane Başkan Süleyman Seba’nın Beşiktaş, İmparator Fatih Terim’in ise Galatasaray aşkı tartışılmaz... İkisi de kendi kulvarlarında efsane olmuşlardır, tarihe kazınmışlardır.
Hem Seba’nın, hem de Terim’in benzer yanları o kadar çok ki...
Genlerinde liderlik, dürüstlük, adamlık, dostluk, ahde vefa var, var oğlu var...
Bitmedi...
Hiç bir zaman aşkları için adalet duygularını, görev bilinçlerini ve ülke sevgilerini sarsacak, ne bir hareket, ne bir karar, ne de bir uygulama içinde yer almamışlardır.
Başkalarının hakkını yiyerek, kendilerini yüceltecek, bir yola asla girmemişlerdir. Bulundukları konumun hakkını vermek için mücadele etmiş ve başarıları yakalama adına gecesini-gündüzüne katmışlardır.
“Meyva veren ağaç taşlanır” misali, tüm negatif eleştirilere karşın, ilkelerinden, duygularından ödün vermediler, hep ‘adaletli’ olmanın uğraşını verdiler.
Gece uyku tutmadı, sabahın ilk ışıklarında rotayı Taksim’e çevirdik... Caddelerde, siyah-beyaz bayraklarla süslenmiş araçlar, 7 yıldır dolapta saklanmış naftalin kokan formaları giymiş insan kalabalığına ‘merhaba’ dedi dün İstanbul.
Stat, tıklım-tıklım, iğne atsanız yere düşmez misali. Dışarıda kalanlar ise mekanları doldurmuş, işin özeti İstanbul’da hayat durdu, nefesler kesildi adeta.
Vodafone Arena’daki atmosferi kelimelerle anlatmak zor, yaşamak lazım. Müthiş bir tribün desteğini arkasına alan Beşiktaş, Osmanlıspor’un fişini Marcelo’nun üç dakika arayla attığı iki golle çekerken, 7 yıl sonra şampiyonluk kupasını müzesine taşıdı. Arena’da son sözü Gomez söyledi, krallık tacını takmak için gün sayıyor. Kaleci Tolga da bir pozisyon dışında rakiplerine set çekti.
Beşiktaş’ın bu şampiyonluğu her yönüyle müthiş anlamlar ifade ediyor. Bir takım düşünün ki, neredeyse tüm maçlarını evinden uzak oynadı. Sezon boyunca oradan oraya savrulan Kartal’ın zaman zaman sendelendiğine de tanıklık ettik, ama yıkılmadı, bunu da iyi futboluna, tecrübesine borçludur.
Bir yandan stadı yıkıp, yeniden yapacaksınız, diğer yandan da takımı yarıştıracaksınız kolay mı? Artı ekonomik sıkıntılardan Ümraniye’yi
Evsiz, barksız, oradan oraya savrulan Beşiktaş, olağanüstü iş kazaları yaşamadığı taktirde ipi göğüslemeye hazırlanıyor. Osmanlı maçında alınacak 1 puan Kartal’ı zirveye uçuracak, şampiyonluk turunu Vodafone Arena’da atacak.
Efendim, Fenerbahçe’nin anlı-şanlı (!) hocası Pereria, Başakşehir maçından sonra, “Şampiyonluğu elimizle Beşiktaş’a verdik” diyerek yine yan yollara saptı!Yooo kazın ayağı hiç de öyle değil, Kartal bu apoleti bileğinin hakkıyla kazanacaktır. Kartal, Ümraniye’deki sevgi-saygı, inanmışlık, takımdaşlık duygusu ve de en önemlisi iyi futbol oynayarak zirveye adını yazdırmıştır. Beşiktaş’a şampiyonluğu kimse altın tepside sunmadı. Onca yokluklarla mücadele ederek zirveye kanat çırpmak, sezona damgasını vurmak büyük bir başarıdır.
Bir Fenerbahçe’nin kadro derinliğine bakın, bir de Beşiktaş’a... Kanarya’nın yedek kulübesi bile neredeyse bir takımla eş değer. Eee kalkıp böylesi bir kadroyu tribüne oynayan, hem kendi hem de rakip futbolcularla kavgayı alışkanlık haline getiren, şovmene (!) verirseniz, başarı beklemek hayalden öteye gitmez, gitmedi de. Pereria’nın geleceğine bizim karar verecek halimiz yok. Ancak kalırsa bir yıl daha aynı filmi izleyeceğiz!
Yerli
Zirveye oynamanın psikolojik zorlukları vardır, biliriz. Üstüne üstlük bir de baskı altında kalırsanız, kupaya uzanmak zorlukların en büyüğüdür.
Ne var ki, derbinin ilk kırk beş dakikalık diliminde Beşiktaş’ı tanımakta zorlandık!
Nereden başlayayım; kaleciden tutunda taa Gomez’e kadar, herkes bir stres ve panik içindeydi. Hele hele kaleci Tolga’yı izlerken şaşırdım. Eli ayağına dolaşıyor, her geri pasta yürekleri hoplatıyor! Kaleci atışları ya kısa düşüyor, ya rakibe ya da taca gidiyor. Hadi baskı gençleri olumsuz etkiliyor, ye sen? Nerede kaldı onca yıllık tecrüben kaptan...
Bir de takım olarak hücuma çıkarken, yapılan top kayıplarına ne demeli? Dönen her top Tolga’ya tehlike olarak geldi. Yasin bu yarının en net pozisyonunu yakalaması da bundandır. Podolski’nin bazukası da bu olumsuz tablonun ürünüdür... Eee bu kadar pas hatası yaparsan, dişe dokunur pozisyon üretemezsiniz.
Ancaak, adına yakışır bir mücadele izledik. Aksini söylersek ayıp ederiz. Heyecanı, telaşı, stresi, üretilen ancak atılamayan müthiş pozisyonlara tanıklık ettik, keyif aldık. Galatasaray ligde ununu elemiş,eleğini asmış konumda! Geriye ne kalıyor, iyi futbol oynamak, direnmek ve Kartal’a kafa tutmak... Başardı
Bizim kulvarda 43 yılı geride bıraktım... Bu süreçte hep doğruların, yani ayakları yere basan belgeli haberlerin peşinde koştuk. Diyeceğimiz o ki yalanla-dolanla hiç işimiz olmadı. Kılı kırk yardık, sayfalarımıza yansıttık.
Kulüplerde başkanlık ve yöneticilik yapmanın zorluğunu anlatmaya gerek yok. Krizleri yönetmek ayrı bir sanattır.
Efendim, takım arkadaşım Serdar Sarıdağ’ın çıraklıktan, ustalığa geçmesinde biraz katkım var. O bizim okuldan, yani Milliyet’ten yetişmiş bir gazetecidir.
“Serdar şu an çok sinirliyim. İnan ağır laflar söylememek için kendimi zor tutuyorum. Boyko haberini yalanlayacağım...”
Kim diyor?
Yönetim kurulu eski üyelerinden yılların tecrübeli ismi Sami Albayrak ağabeyimizin oğlu Metin Albayrak.
Kime diyor?
Beşiktaş stres ve panikten uzak, taraftarının da desteğiyle Kayserispor’u farklı yenerken zirve yarışındaki avantajını da korudu.
Kayserispor düşme potasına girmeme adına savunma ağırlıklı bir futbol anlayışı ile çıktı sahaya. Ne var ki, Querasma’nın harika ortasına Gomez’in uçarak kafayla attığı gol, konuk takımın puan hesaplarını alt -üst ederken farklı skorun da adeta habercisi oldu. Nitekim, önce Oğuzhan, ardından da Quaresma’nın golleri rakip savunmayı çökertti, kaleci Ahamada kaderiyle baş başa kaldı!
Şenol Güneş’in Alexis’i yedeğe çekip, yerine Tosic’i monte etmesi, Kartal’ın en sıkıntılı bölgesi olan savunmaya güven getirdi. Kendi kalesine attığı gollerle ünlenen (!) Tosic’in maç süresince sıfır hatayla oynaması da dikkat çekti. Artı bir şutu üst direkte patlarken alkışı da hak etti.
İlk yarıda Gomez, Oğuzhan ve Quaresma’nın golleriyle rakibin fişini çeken Beşiktaş, ikinci bölümde oyunu tek kaleye çevirdi. Gomez penaltı atışını gole çeviremezken, Kartal Cenk Tosun’un golüyle farkı dörte çıkardı. Ancak golle taçlandırılamayan pozisyonları da unutmamak gerekir.
Evet, Kartal zirve uçuşunu sürdürüyor, geriye kaldı üç maç. Galatasaray, Osmanlıspor ve Konya maçlarının kritik