Pes ki, pess... Bunca yıllık gazeteciyiz, böyle bir rezalet yaşamadık! Bu nasıl taraftarlıktır, bu ne biçim kindir? Belki de dünyada böylesi görülmemiştir...
Kritik bir milli maça çıkıyoruz, ya ‘tamam’ ya ‘devam’ diyeceğiz...
Arkadaş bu takım Milli Takım... Bu işin rengi olmaz... Söz konusu KIRMIZI-BEYAZ’dır...
Ağzınıza, dilinize doksan dakika kilit vuracaksınız, kininizi kusmayacaksınız!
Aferin size son dakikada kaleciyi hem değiştirdiniz, hem de tepki gösterdiğiniz kişiyi de eve gönderdiniz, bravo valla!
Volkan Demirel’e gösterdiğiniz tepkide suçlusunuz... Size kızıp, ‘oynamayacağım’ diyerek hocasından izin alıp, formayı bırakıp evinin yolunu tutan Volkan’ın bu tavrı da bir o derecede skandaldır!
Burası Milli Takım, Volkan kardeş... Şartlar ne olursa olsun, öyle kızıp, kaçmak gibi bir lüksün olamaz, olursa bu kapılar sonuna kadar sana kapanır, bilesin!
Acaba biz mi, çok eleyip, sık dokuyoruz? Ama, hataları da görmemezlikten gelemeyiz. Özellikle takım savunmasından başlamak zorundayız. Tamam, Olcay, Veli ve Gökhan Töre, cezalı, Tolga ve Mustafa Pektemek, sakat. Yani Beşiktaş’ın mazereti bir hayli fazla. Buna bir de maç trafiğini eklemek zorundayız.
Ne var ki, asıl irdelenmesi gereken takım savunmasıdır. Aslında Türk futbolunun en yumuşak karnı da bu bölge. Epereanu’nun kafa golüne bakın... Korner atışı, yani duran top, adam paylaşımı sıfır! Çıkıp, o kadar kalabalığın arasından kafayı çakıyor, stoperler uyuyor! Cenk ne yapsın, adam burnunun dibinden vuruyor. Ha çıksa alır mı, bilinmez! Ama hiçbir ülkede rakibe öyle rahat kafa vurdurmazlar, bunu bilir, bunu söyleriz. Başakşehir, öyle boş takım olmadığını Galatasaray’ı farklı yenerek, kanıtladı. Bravo Avcı’ya, harika bir takım oluşturmuş, iyi de futbol oynatıyor, yenildiler, ancak bu kulvarda çok can yakarlar, bilesiniz.
Gelelim Beşiktaş’a.... Onca handikapa karşın, Galatasaray’ın konumuna asla düşmediler. Tam tersi iyi bir mücadele örneği ortaya koydular, eksik kaldılar, ama asla pes etmediler. Nitekim, geriye düşmelerine karşın Demba Ba ve Kerim’in golleriyle zorlu maçtan
Ahhh Gökhan Töre ahhh... Sana niye kızdığımızı anlıyor musun? Ne olur, o kırmızıyı görmesen, Fenerbahçe derbisinde yer alsaydın, fena mı olurdu? Kumaşın, teknik kapasiten ve zekan, kendine olan özgüvenin, cesaretin harika. Ne kadar topla dripling yapsan, hatta kaptırsan bile önemli değil. Yeter ki, sahada kalmasını bil kardeşim! Töre, Kartal’ın bu zorlu üç kulvarda en büyük kozlarından birisidir bizim penceremizden. Bakın dünkü maça, Partizan hiç de sanıldığı gibi kabuğuna çekilmedi, çok adamlı, bol presli bir oyun taktiğiyle sahaya çıkarak, Beşiktaş’ı bir hayli zorladı. Nitekim, penaltıya kadar, Kartal’ın dişe dokunur, pozisyonu yok dersek abartmış olmayız.
Partizan grupta son sırada, yani galibiyetten bir başka şansı yok, hatta bir puan bile onları kesmez.
Beşiktaş’a tam tamına 58 dakika sıkıntı çektiren Partizan’ın bu müthiş direnişine, Gökhan Töre, set çekti, bir penaltı, bir de asist yaparak, bu oyundaki ustalığını kaşeledi.
Bilic’i de kutluyoruz... Çünkü, Partizan karşısına sürdüğü kadro doğruydu... İsmail’i, sahaya sürmesi, eleştirilerin odak noktasını oluşturan Necip’i yanına çekmesi, harikaydı. Onu yeniden kazanma adına, birkaç dakika da olsa oynatması
Maça çıkarken, koridorda iki takım oyuncuları sarmaş-dolaşlar, müthiş dostluk kareleri, görüntü harika... Ne var ki, maç başladığı anda, o dostluk kareleri yerini gerginliğe bırakıyor. İşte bunu anlamakta, zorlanıyoruz arkadaşlar...
O zaman o görüntüler ‘suni’ olmaktan öteye geçemiyor, bu kafayla da geçmez! Neticede bu bir maç ve dünyanın sonu değil... Tribün anarşisi olmasın diye çırpınıyoruz, ama sizler yanlış davranış biçimleriyle anarşiyi körüklüyorsunuz, bilesiniz!
* * *
Penceremden bir savım vardı, ‘Beşiktaş’ın en büyük rakibi, Beşiktaş’tır’ diye... Kayseri’de Gökhan Töre, dün de Olcay Şahan... Töre’nin yokluğunda Kerim Frei adeta koridor oldu. Bilic, baktı ki olmuyor, Kerim’i sola, Olcay’ı sağ kanada çekti, doğru da yaptı. Ama ‘kırmızı kartı’ hesaplayamadı.
Bak Olcay kardeş... Zaten sarıyı görmüşsün, Emre’yi, üstelik orta sahada niye arkadan çekip, indiriyorsun? Tamam, iyisin-hoşsun, yeteneklisin, ancak kurallardan bihabersin! Hırsını rakibe değil, topa yansıtacaksın. Sahada kalmak asli görevin olmalı, anlatabildik mi?
* * *
Bizler rakamsal gerçeklerden yola çıkacak olursak, ilk yarıda kantarda ağır basan Fenerbahçe idi... Sarı-lacivertli ekip, Caner ve Alper
Kimden başlasak, hangi hataları yazsak... Kötü oyunu mu, sarı kartları mı, kırmızıyı mı eleştirsek, doğrusu biz de şaşırdık!
İlk sözümüz kamuoyunun yere-göğe sığdıramadığı Bilic’e olacak! Ya kardeşim, Allah aşkına şu takımın, oturmuş kadrosuyla, sağıyla - soluyla oynama! Sivok niye yedek oturur? Adamın rekor kıracak olması mı, seni rahatsız etti, pek anlayamadık. Kaldı ki, Ersan Gülüm’ün kumaşı iyi, ama inanılmaz dağınık, kritik bölgede oynadığının farkında değil! İlk yarıda ceza alanı içinde rakibine girmesi, itmesine ne demeli? Hakem penaltıyı çalsa, kimsenin çıtı çıkmaz! Bozma göbeği. Artı Sivok, çabuk oyuncu, Tolga’nın çıkamadığı (!), pozisyonlara en azından o hamle yapar, rakibin omuzuyla gol atmasına vize vermez!
Sırasıyla başladık, devam edelim... Sana ne demeli Gökhan Töre? Hadi Erciyes’i geçtik, önümüzdeki hafta Fenerbahçe derbisi var ve sen o maçta yoksun! O nasıl bir kırmızı kart görmektir? Bu kadar sorumsuz nasıl olabiliyorsun? Kaldı ki, seni her zaman övdük, oynadığın futboldan keyif aldık. Yere - göğe sığdıramadık... Ne diye gider, rakibin hocasıyla takışır, hakaret edersin? İşini yap sahada, etliye- sütlüye karışma, sana ne? Tahrik var diyorsan, tahrik
Bir Beşiktaş’a bakın, bir de Galatasaray’a... Cim-Bom, Devler Ligi’nde içimizi acıtıyor, Beşiktaş’tan ise keyif alıyoruz, ülke adına da gurur duyuyoruz.
Valla, Partizanmış, ateşli taraftara sahipmiş, hepsi şehir efsanesi! Ateş olsalar cürmü kadar yer yakarlar! Beşiktaş’ın ligde zirveye yerleşmesinin asla bir şans, ya da tesadüf olmadığını dün bir kez daha gördük. Kolektif oyunun tüm özelliklerini taşıyor Beşiktaş. Bu da Kartal’da farkındalık yaratıyor. İşin özeti, Beşiktaş, onca emeğin, iyi oyunun karşılığını da gollerle, puanlarla alıyor, hak ediyor. Bu oyunda yan gelip-yatana, şansına güvenene hiç kimse puan vermiyor! Beşiktaş’ın şu anki konumu bana Metin-Ali-Feyyazlı, o efsane kadroyu anımsatıyor. Evet, yeni bir EFSANE olma yolunda müthiş sinyaller veriyor Beşiktaş... Olacaklar, bekleyin ve görün.
Partizan’ı dünkü maçta yiyip- bitiren, moral-motivasyonları sıfıra indiren en büyük faktör Beşiktaş’ın takım oyunudur... Biri dursa, diğeri ortaya çıkıyor, müthiş bir gol atıyor. İşte Kartal’ın Veli’si, sessiz, sakin, sinirlerini tek tek aldırmış adeta... O nasıl şuttur, kardeşim... Top havada kavisler ve falsolar alarak filelere yapışıyor. Ba’nın maşallahı var, bir
Sezon başından bu yana, ‘Hakem de, insandır, hata yapar’ düşüncesinden yola çıkarak, hakemlerimize önyargılı yaklaşım göstermedim. Ne var ki, artık bıçak kemiğe dayandı! Sabır taşı olsak, çatlarız!
Ligin daha altıncı haftası kardeşim... Sezon başından bu yana yapmadığınız hata kalmadı! Hangisini saysak? MHK’nin dibine dinamit koyuyorsunuz, farkında değilsiniz!
Eyyy Mete Kalkavan... Ya kardeşim FIFA Kokartı’nı yeni takmışsın, ne güzel. Böylesi kokart için takla atan hakemler var bu ülkede.
Peki, kardeşim Serdar Kurtuluş’un şutunda, Ümit Kurt iki eliyle topun yönünü değiştiriyor. Üstelik elleri normal konumda değil. Yani kurallar açık açık penaltıyı işaret ediyor. Çıkıp ortaya, pozisyonu süzemediğini sakın söyleme emi! Süzemiyorsan, o kokartı niye taktılar, süs olsun diye mi? Buz gibi penaltıyı niye vermiyorsun? Maçın sonucuna etki etmeye ne hakkın var? Bu hakem hatalarıyla lig nasıl biter, merak ediyorum? Üstelik Demba Ba’nın ikinci golündeki elini de görmedin.
Buldunuz Beşiktaş’ı sessiz, efendi, baskı yapmıyorlar, futbolcular kuzu gibiler, vurun bakalım nereye kadar vuracaksınız? Bir de Cicinho, vakası var! Olcay’ı indirdi, faul tamam, peki ikinci sarı nerdeeee hoca?
*
Bizim kulvarımızda her şey değişkendir! Lafı, eğmeden, bükmeden, açık yazalım... Her şey, skora endekslidir...
Dün ‘ak’ dediğimize, yarın ‘kara’ deriz, bizler böyleyiz!
Skor tabelası pozitifse, kişiyi göklere çıkarırız!
Eğer negatifse, vay halinize, ipe çekilirsiniz, mazallah!
Fatih Terim’in asla avukatız değiliz, böyle bir gereksinime de ihtiyacı yok.
Ne var ki, Türk futbolunda bir Fatih Terim, bir Mustafa Denizli, bir de Şenol Güneş gerçeği var.
Terim, bu ülkeyi futbol tarihimizde 73 yıl sonra Avrupa Şampiyonası’na götürmedi mi?