İçimizden biri

20 Mart 2011

Schuster akıllı adam, geleceği gördü, evine döndü! Alman hoca gider - ayak geride benzetme yerindeyse ‘enkaz’ bıraktı!... Bu enkazı toparlayıp, ayağa kaldırmak sanıldığı kadar öyle kolay değil beyler. Beşiktaş, büyük hedeflerden uzaklaşmış, moral - motivasyon açısından da dibe vurmuş! Bu şartlarda, bu takımın teknik patronluğunu üstlenmek de yürek işidir... Schuster’in dışladığı Tayfur Havutçu’yu böylesi sorumluluğu aldığı için kutluyoruz. Bizim tanıdığımız Tayfur Havutçu, kolay - kolay pes etmez, bu enkazı Zafer Öğer, Ömer Gülen ve Kaan Dobra ile birlikte ayağa kaldırır. Yeter ki, yönetim bu ekibin arkasında dursun, yeter ki, tribünler onlara gerekli desteği ve krediyi tanısınlar. Öyle sonsuz kredi değil, dörtte birini verin yeter! Kaldı ki, Tayfur Havutçu yabancı değil, içimizden biri...
Havutçu, elindeki kadroyu en verimli şekilde kullanacaktır... Nitekim, Havutçu’nun Necip ve Ernst ile maça başlaması bunun en somut örneğidir... Ne var ki, Beşiktaş ilk yarıda pek de iyi değildi... Moral - motivasyonu sıfırlamış bir ekipten üst düzeyde mücadele beklemek biraz hayalcilik olmaz mı?
Buna karşın Kayserispor karşısında kontrollü oyunu tercih eden Beşiktaş, Zalayeta’nın golüne engel

Yazının Devamı

Keşke gitse!

12 Mart 2011

Efendim, Beşiktaş’ın futbolunu bıraktık, artık dedi - kodular peşinde koşturuyoruz şu sıralar! Zirve kaçmış, Avrupa hayal kırıklığıyla sonuçlanmış, işler kötü gidiyor ya, gündemi değiştirmenin tam zamanı, fırsat bu fırsat!
İspanya’dan Getafe, hatta Almanya’dan çok ciddi kulüpler Schuster’in peşindeymiş... Biz Avrupa medyasının yalancısıyız, doğru mu, değil mi, şimdilik soru işareti.
Keşke doğru olsa, pılını - pırtısını toplayıp gitse! Hem Beşiktaş’a iyilik yapar, hem de ona sınırsız kredi tanıyan, ona yıldızlar topluluğunu sunan yönetim kuruluna olan manevi borcunu öder!
Adam fişi çekmiş, kafasına göre takılıyor, iki yıllık alacağının hesapları peşinde! Beşiktaş zirveden kopmuş, oynadığı futbol zevk vermiyormuş, ona ne? Baksanıza Schuster’e, Trabzonspor maçından sonra onun yerine uyarıları kaptan Guti (!), yapıyor artık! Teknik direktör o mu, yoksa Guti mi, belli değil? Yönetim, isyanlarda, ama elleri - kolları bağlı, ya sabır çekiyorlar!

Alex’in kramponu bile olamaz
Hadi hocayı geçtik, peki o yıldızlar topluluğuna ne demeli? Ayıptır, günahtır, insan biraz sıkılır, biraz futbol oynar kardeşim! Manisa deplasmanında bırakın pozisyon üretmeyi, ofansta çoğalmayı, ilk ciddi şutunu

Yazının Devamı

Kurallar yerle bir!

7 Mart 2011

FIFA kokartı apoletini takmak kolay değildir. Bilgi birikimin olacak, pozisyonları iyi süzeceksin, kuralları sonuna kadar önyargısız - tarafsız uygulayacaksın. Bir Tolga Özkalfa’ya bakıyorum, bir de kokartına, sanki torpille (!) almış.
Trabzonspor zirveyi kovalıyor, sen çıkıp, böylesi bir takımın kaderiyle oynuyorsun!
Burak Yılmaz, topu kurtardı, ancak Rüştü’den kendisini kurtaramadı. Yüzde yüz penaltı, ne var ki o FIFA kokartlı hakem Tolga Özkalfa pozisyona yakın, süzemiyor, göremiyor (!), oyunu devam ettiriyor.
Ayıptır, günahtır, emeğe saygısızlıktır!
Tolga Özkalfa, tüm kuralları rafa kaldırmış, kafasına göre maçı yönetti, ipin ucunu kaçırdı, adam topu elle oynuyor, kesiyor, ‘sarıyı’ çıkarmıyor!
Neyse ki, Özkalfa’ya rağmen, adalet yerini buldu, normal sürenin bitimine iki dakika kala, maçın adamı Burak Yılmaz, topu filelere göndererek, orta hakemin ayıplarına sünger çekerken, takımını ‘ipten’ alan isim oldu.
Gelelim oyuna... İlk yarısı tatsız-tutsuz, hiç de keyif veren bir mücadele olmadı, dersek abartmış olmayız. Her iki takımın da oyun şablonu tıpa tıp... Tek forvet ve kalabalık bir orta saha...

Yazının Devamı

Unutmayın unutturmayın!

4 Mart 2011

Yönetim, büyük yıldızlara büyük yatırımlar yaptı... Ancak Beşiktaş, Avrupa’da sınıfta kalırken, ligdeki zirve şansını mucizelere bıraktı, yönetim kanadında da büyük hayal kırıklığı yarattı!
Kartal’ın tutunacağı, Avrupa’ya çıkacağı tek dal kaldı, o da Türkiye Kupası... Bu kulvarda şimdilik bir sıkıntı yok, Gaziantep Belediyespor’u rövanş maçında da farklı yenerek, adını yarı finale yazdırdı. Şimdilik diyoruz, ancak unutulmasın ki, yarı finalde rakibi Gaziantepspor. Galatasaray’ı kupa dışına iten, Gaziantepspor, iyi organize olan, iyi futbol oynayan, ve taraflı - tarafsız futbolseverlerin beğenisini kazanmış, finali hedefleyen bir takım. İşin özeti, Beşiktaş’ı zorlu iki doksan dakika bekliyor.
Gaziantep sanıldığı gibi kolay lokma asla değil. Bize göre iki takımın da final şansı eşit gibi gözüküyor. Zirve yarışının uzağında kalmış, özgüven duygusunu yitirmiş Beşiktaş’ı, G.Antep, kupada da saf dışı bırakırsa, bu asla sürpriz olarak algılanmasın! Çünkü, Kartal bu, sağı - solu belli olmuyor, ‘favori’ gösterdiğiniz bir çok maçta iş kazası yapıyor da ondan!
Evet, Schuster, ilk maçtaki farklı skorun verdiği avantajla, rövanş mücadelesinde altyapıdan yetişmiş, oyunculara forma vermiş,

Yazının Devamı

Rüştü ve hakem

1 Mart 2011

Efendim, D.Kiev maçı sonrası Schuster yabancıları ‘fırçalamış’, faturayı onlara çıkarmış, daha sonra çiçeği burnunda kaptan Guti, hocasına hak vermiş, özeleştiri yapmış, konumlarının kendilerine yakışmadığını dile getirmiş.
Teker kırıldı ya, sözüm ona yol gösteriyorlar!
Sevsinler sizi!
Adama sormazlar mı, daha önce aklınız neredeydi diye... Asla takıntılı değilim, ne var ki, Beşiktaş’ı bugünkü konuma getiren Schuster’dir, o yere göğe sığdırılmayan yıldızlar topluluğudur!
Schuster, bu saatten sonra ağzıyla kuş tutsa ne olur, tutmasa ne olur?
Kartal, büyük hedeflerden uzaklaşmış, hem manevi hem de parasal olarak müthiş kayıplara uğramış, güven duygusu yerle bir olmuş, onun umurunda mı?
Bugün var, yarın yok! Parasını alır, evinin yolunu tutar, arkasına bile bakmaz!

Yazının Devamı

Bravo Ünal’a

27 Şubat 2011

Galatasaray'ı iki dostum ile birlikte TV'den izledik. Cengiz Şaylan, diğeri Tarık Beran... İkisi de sıkı taraftar, futbolu da iyi biliyorlar. Aylardır ne stada gidiyorlar, ne de TV'den maçı izliyorlar! İkisiyle buluştuk, onları zor ikna ettim. Baros'un golüyle biraz rahat nefes aldılar. Ne var ki, Tarık golün gelmesinden sonra öyle bir laf etti ki, kulaklarıma inanamadım. "Böyle bitsin razıyım" derken, aslında gerçekleri dile getiriyordu. İkisi de huzursuzdu, skorla ilgili kaygıları vardı, haklı çıktılar. İkinci yarıda goller üst üste gelirken, araya bu kez Cengiz Şaylan girdi, kaleci Zapata'ya verdi, veriştirdi! Şaylan, "Güya kaleci aldık, beyazı kızağa çektik, yerine siyahı koyduk da ne oldu?"diyerek doğru bir saptama yaptı bizce.
Hagi, yarı yolda aldı Galatasaray'ı, bunu her kötü sonuçta, 'kalkan' olarak kullanıyor, zaman kazanmaya çalışıyor! Hatta biraz daha ileri gidiyor, sezondan sorumlu olmadığı, önümüzdeki yılın kadrosunu oluşturmaya çalıştığını söylüyor. Yani sorumluluktan kaçıyor, topu sürekli taça atıyor!
Hagi'nin ikinci kez göreve getirilmesinin doğruluğunu kim savunabilir? Hagi, sezonu tamamlar! Ancak yeni sezonda olur mu, olmaz mı, bu soru işareti!

İşini her zaman

Yazının Devamı

Çakır ve Volkan

21 Şubat 2011

Cüneyt Çakır’ı tanımakta zorlandık doğrusu! FIFA kokartı var, bilgi-birikimi, deneyimi, cesareti var...
Peki, derbide çıkarmadığın sarı - kırmızı kartlar, penaltılara ne demeli?
Doğrusu hiç yakıştarımadık sana!
Kurallar çok açık, kart karttır, uyarı yoktur. Kuralları unutup, uyarı yapmanın adı eyyamcılıktır!
Hangisini sayalım?
Ekrem Dağ’ın önce Dia’ya yaptığı sarı karttı, uyarıyla geçiştirdin! Aynı Dağ, Niang’ı indirdi, sarıyı çektin. Yani, Dağ çift sarıdan atılmalıydı, atamadın.
Selçuk’un, Quaresma’yı yaptığı faul, sarının dik alasıdır, vermedin, veremedin!

Yazının Devamı

Vete a la Porra*

19 Şubat 2011

Üzülmez'in ipinin çekildiği gün oradaydım. Üzülmez'i beklerken, Başkanı da yanında gördüm, şaşırdım!
Çünkü, Üzülmez yüreğinde ne varsa söylecekti. Yazılı metin hazırlamıştı, ama okuma fırsatını bulamadı, eveledi geveledi, vedasını bile doğru dürüst yapamadı!
Ne yapsın ? Solunda Başkan oturuyor, saygısızlık etmemek adına yazılı metni kenara itti, yumruk olayına açıklık getirmeye çalıştı. Duygusal konuşmalardan sonra söz istedim. Başkan'a, Beşiktaş'ın güçlü bir kadro olmasına karşın her geçen gün kan kaybettiğini, bu kötü gidişin nedenlerini Schuster'le birlikte sorgulayıp, sorgulamadıklarını merak ettim. Başkan soruma önce güldü, ardından, "Sizin, Schuster'i sevmediğinizi biliyorum" yanıtını verdi. Şaşırmıştım, diğer meslektaşlarım gibi...
Bizler profesyoneliz, gazeteciyiz, eleştiri hakkımızı kullandık, sorularımızı yönelttik. Bunun sevgiyle mevgiyle ne ilgisi var ? Siz sevebilirsiniz, arkasında durabilirsiniz, hatta eksiklikleri görüp, kamuoyu önünde politik davranabilir, söylemlerinizle desteklersiniz, buna lafımız yok. Arkasında durun, ama yeri geldiğinde masaya yumruğunuzu vurun, hesap sorun, fatura çıkartın!
Sormadığınız taktirde, Schuster tıkır tıkır maaşını alır,

Yazının Devamı