Haftanın maçı değil mi Karadeniz’deki mücalede? Gelin görün ki, özellikle ilk yarıda ne tempo, ne pozisyon üretimi, ne de doğru-dürüst ofansif girişim... Sıfırın altında sıfır? Koca yarıda kaleyi bulan tek şut, 12’de Ghezzal’la, top da Uğurcan’ın kucağında kaldı, hepsi o kadar!
İki takımın farklı özellikleri var. Trabzonspor, ligde ununu elemiş, eleğini asmış konumunda... Prestij maçları oynuyor. Beşiktaş ise klasmanın peşinde... Sadece o mu? Elbette değil, Fenerbahçe’yi yakalamak ve zirve mi? Biraz uzak!
Benzetme yerindeyse ilk yarı ‘dağ fare doğurdu’, bizleri ya da seyircileri heyecanlandıracak golü bir kenara bırakın, pozisyonları bile özledik. Kartal’ın gol umudu Aboubakar, topa hasret, son haftalarda büyük bir çıkış yakalayan Redmond ise sıkı markajda kaldı. Ghezzal’e umut bağlayanlar ise hayal kırıklığı yaşadı! Artı, Kartal’ın diğer bir negatif yönü ise, ofansa çıkarken yapılan top kayıplarıydı.
Eyyy Volkan Bayarslan, Saiss’e gösterdiğin sarı kart neyin nesi? Faul yok, rakibe vurma yok, topa dokunuyor. Ne
Efendim, Süper Lig’de müthiş bir çıkış yakalayan Beşiktaş’ta Arthur Masuaku bir maç daha ilk 11’de yer alırsa 3 yıllık sözleşme imzalamaya hak kazanacak. Demokratik Kongolu sol bekin yetenekleri tartışma götürmez. Artı Kartal’ın havasını suyunu öğrendi, uyumu harika, takıma güç katıyor.
Masuaku’nun bonservis bedeli 2.2 milyon, maaşı ise 1.3 milyon euro... Kimseyi, kimseyle kıyaslamak istemem, taş yerinde ağırdır, eyvallah... Galatasaray’da Leo Dubois esas bölgesi sağ bek, gerekirse sol bek de oynayabiliyor. Bonservisi ne kadar biliyor musunuz? 2.5 milyon euro, maaşı ise 1.8 milyon euro. Benzetme yerindeyse tam bir rotasyon oyuncusu. Masuaku ise tam tersi banko oynuyor. Dubois kulübenin gediklisi! İkisini kantara koyun, bakalım kim ağır basıyor?
Demem o ki, Masuaku meslektaşına göre gerek bonservis gerekse maaş olarak sudan ucuz! Elbette yönetimin işine karışacak halimiz yok. Ancak Masuaku gerçeği rakamsal olarak budur, aynı ayarda yeni bir oyuncuyu kaça alabilirsiniz? Bu konuda top artık yönetim kanadındadır, sanırım Şenol Güneş bu kararı bekliyor!
Ya
Görüyoruz ki Beşiktaş’ın savunmasında Şenol Güneş bir türlü devamlılık sağlayamadı! “Tam rayına oturdu” diyoruz, o alanın gediklisi Tayyip Talha göze geldi, çapraz bağlarından sakatlandı, sezonu kapadı. Welinton diyoruz, o da kızarıyor. Yani kritik bölgede sürekli isimler değişiyor. Bu handikap Kartal’a sıkıntı yaşatıyor.
Örneğin Bajiç’in attığı gole bakın, hem de Mert’in burnunun dibinden topu tavana çakıyor, Üstelik adam o kadar rahat vuruyor ki, ne karışanı ne de rahatsız edeni var!
Gelelim şu gol meselesine...Valla, Kartal’ın yükünü bu anlamda Cenk Tosun ve Aboubakar çekiyor, eyvallah. Cenk Tosun’un ilk yarıda sakatlanması bu yükü tamamen siyahi golcüye yükledi. Basit golleri kaçırıyor, zor olanı atıyor, o da şaşırıyor, biz de! Şu 23. dakikadaki pozisyonu anımsayın, Aboubakar kaleci ile karşı karşıya... Nereye vursa gol ama kaleci kornere çıkartıyor. Ne var ki, Aboubakar’ın uzun pasları yerindeyse tam isabet, diğerleri mi pas değil, adeta iftira atıyorlar!
İlk yarıda geriye düşen Kartal’ı
Küçükkuyu’ya yolum düşünce, dostum Bülent Karpat’a uğradım. Laf lafı açtı, sohbetimize doyum olmadı. Gelibolu’ya döneceğim zaman, “Vosvos Ali’ye benden selam söyle” dedi. Aradım, buldum ve kendisine hayran kaldım!
Ne zaman bir ‘Tosbağa’ görsem dikkatimi çeker. “Tosbağa” dediğim şu Alman arabası var ya hani; Volkswagen marka. Artık antika sayılan tipi. İşte o.
Aslına bakarsanız otomobil merakım hiç olmadı benim. Ehliyet bile almadım. Ama motosiklet derseniz o başka...
Egzoz sesini bile duysam (saçlarım olmadığı için) sakallarım ayağa kalkar!
Bir de bu Vosvos denilen o kaplumbağalar... İlk üretimi 1937. Aslında altında dünyayı büyük savaşa götüren Naziler’in ve Hitler’in imzası var. Ama sonradan halkın arabası oldu. Hitler tarihin kara kaplı sayfalarına gömüldü.
Vosvoslar ise yıllardır üretilmemesine rağmen hâlâ yollarda. Meraklıları var. Adına şenlikler bile yapılıyor. Görünce gençliğim aklıma geliyor. “Nereden aklına geldi bu
Sevilen, güvenilen, yakın arkadaş, gönüldaş, iyi anlaşılan kimse, düşman karşıtlarına 'dost' denir... Sosyal medyada bir paylaşım buldum, buna yönelik, kimin yazdığını bilmiyorum, bilsem adıyla yazarım:
"Eski dostlar yıllanmış şarap gibidir, iki testide... Durdukça dem alır. Yeter ki testilerden biri kırılmaya!"
Öyle ki dost kelimesi üzerine şarkılar bestelendi:
"Eski dostlar"...
Benim dünyamda 5 Nisan tarihi bu anlamda önemli yer kaplar... Yani, baba gibi çok sevdiğim, güzel insan, adam gibi adam, Beşiktaş'ın Efsane Başkanı Süleyman abiyi anımsatır...
5 Nisan 1926 Süleyman Seba'nın doğum günü...
Uzun yıllar 'eski dostlarla' Akaretler'de onun doğum gününü birlikte kutlardık. Arka fonda günün anlam ve önemini anlatan 'Eski dostlar' şarkısı çalardı.
Derbilerin tadı başkadır, hayat durur ülkemizde. Gelin görün ki ilk yarıda adına yakışır öyle aman aman bir mücadeleye tanıklık edemedik. Bunun temelinde faüllerin gırla gitmesi ve sarı kartların hava uçuşması yatıyordu kuşkusuz.
MHK derbiye anlı şanlı kokartı kocaman, Halil Umut Meler ve ekibini atadı. Valla, asla fanatik olmadım, olanı da hiç sevmem. Ne var ki bazen insanın sabrı taşıyor, taşırıyorlar, tıpkı FIFA kokartlı Halil Umut Meler gibi!
O penaltı kararını neye dayanarak verdin, o kadar basit mi, beyaz noktayı göstermek? Bırakın eski hakemlerimizi, sokaktaki adama sorsan o pozisyona penaltı veren hakemin kokartını sökerler! Hadi sen verdin, VAR’daki Alper Ulusoy nerede? İkinci kararın tamam, ama ilkinde sınıfta kaldı sınıfta!
Bunun içindir ki derbinin VAR kayıtlarının açıklanması şart, eyyy TFF, bundan kaçış yok! Özellikle ilk penaltıdaki muhabbeti ben de merak ediyorum, kamuoyu da bilesiniz!
Fenerbahçe biraz baskılı gözüktü, hepsi o kadar... Penaltının dışında Valencia’nın kaçırdığı bir pozisyon var ki, o da şaşırdı biz de. Arda pasıyla Valencia’yı
Fütürist kelimesi günümüzde pek kullanılmaz, anlamı nedir, biraz açalım. Basit anlatımla, geleceğe dair isabetli öngörülerde bulunan demek.
Ülkemizde böyle insanlar var mı? Elbette var, örneğin Mustafa Denizli, taaa sezon başında ligin fotoğrafını çeker, ilerleyen haftalarda düşünceleri yerli yerine oturur, pek de yanıldığını görmedim. Keza Fatih Terim ve Şenol Güneş, onlarla A Milli Takım’da başarıları yakaladık, yabancılarla değil.
Benim penceremde bir teknik adam daha var; Mehmet Kulaksızoğlu... Öngörüleri bir yana kimlerin gol atacağını bile bilir. Kişisel olarak her kesimle iletişimim sağlamdır, tıkandığım konu ve gelişmelerde ilgili insanları arar, sorar, doğruyu öğrenirim. Benim de sıkça kapısını çaldığım Denizli ve Kulaksızoğlu’dur.
Gelelim asıl derdimize; A Milli Takım Teknik Direktörü Stefan Kuntz, Hırvatistan’a 2-0 yenildiğimiz maçtan sonra, “Türkiye’de akademiler yok. Futbol eğitim sistemi yok. Yetenek var ama bu yetenekleri geliştirecek, doğru idmanı yaptıracak, doğru süreci yönetecek
Hırvatistan bize hiç yabancı değil, yakamızı bir türlü bırakmıyorlar, sanırsınız ki alnımıza yazılmışlar! Onlardan çektiğimizi bir kamuoyu bilir, bir de ben! Demem o ki, hep tekerimize taş koydular! Yine aynı gruptayız, üstelik bir numaralı favoriler.Hırvatistan bize hiç yabancı değil, yakamızı bir türlü bırakmıyorlar, sanırsınız ki alnımıza yazılmışlar! Onlardan çektiğimizi bir kamuoyu bilir, bir de ben! Demem o ki, hep tekerimize taş koydular! Yine aynı gruptayız, üstelik bir numaralı favoriler.İstatistiklere şöyle bir göz attım, bugüne kadar Hırvatlarla 11 kez karşı karşıya geldik, sadece bir maç kazanabildik, üçünde ise berabere kaldık. Hırvatların 2018 ve 2022’deki Dünya Kupası’ndaki başarıları hiç de yabana atılacak cinsten değil. Birinde final oynadılar, diğerinde yarı finali gördüler. Yani karneleri pekiyi ötesi... Bunun da temelinde gerek teknik adam, gerekse oyuncu açısından “istikrar” yatıyor, istikrar kardeşim. Bizdeki gibi zırt - pırt teknik adam değiştirmiyorlar. Zlatko Dalic, 2017’den beri