Biliyorum, sizler gibi, ben de ilk yarıdan keyif almadım! Durağan bir oyun, temposu düşük, pozisyonu biri hariç hiç olmayan oyundan kim zevk alır ki? Kuşkusuz bunda en büyük faktör, Karagümrük’ün ‘oynamaktan çok, oynatmamak’ oyun anlayışı bir numaraydı! Düşünün Karagümrük korner atışı kazanıyor, bu duran topa giden kaç oyuncu var dersiniz, dört! Arkadaş korner kazandınız, çok adamla gitsenize rakip ceza alanına, yooo illa savunma güvenliği! Haa kızmak mı gerekir, elbette asla. Neticede oynadığı takım Beşiktaş, her ne kadar zirvenin de uzağında olsa bile! Kartal, rakibinin bu oyun anlayışını çözme adına bir takım denemeler yaptı, yapmasına da vitesi düşük tuttu, buna ilaveten bir de top kayıpları eklenince Larin ve Batshuayi’yi kanatlardan bir türlü besleyemediler! Topla oynama yüzdesi Kartal lehine iyi, ya pozisyon üretimi sıfır ötesi ! Öyle ki kaleyi bulan ilk şut 35’te Pjanic’ten geldi, öyle ciddi bir tek pozisyon var, o da penaltı. Caner, yılların tecrübesi acemi desem
Eyyyyy kokartlı-kokartsız kardeşlerimiz... Sırf siz rahat edesiniz, hatasız düdükler çalasınız diye VAR sistemi getirildi ülkemize...
Allah daha çok versin, gözümüz yok; iyi de kazanıyorsunuz...
Ama sistemi kullanmaya gelince, maşallahınız var, ortalarda yoksunuz!
Arda Kardeşler, FIFA kokartlı... Acemi değilsin, tecrübelisin, ama yönetimin malesef aynı paralelde değil bence...
VAR merkezinde ise Erkan Engin gözüküyor. Bize gelen isim o; tanımam-etmem... Böylesi kritik bir maça Erkan Engin’i vermenin doğruluğunu bize kimse anlatamaz.
Maçın ilk yarısını yok sayıyorum. Çünkü keyif veren, futbol kalitesi sıfırın altında sıfır olan mücadelede sadece iki pozisyon vardı, hepsi o kadar!
Gelelim hakem cephesindeki iki kritik pozisyona... Biri genç Emirhan’ın üzerinde adeta tepinen, sırtına tekmeyi indiren Djilobodji mücadelesi... Pozisyon, ceza alanı içinde, bana göre buz gibi penaltı... Üstelik Arda Kardeşler’in burnunun dibinde... Sanırım arkadaşın gözlerine perde indi o sırada!
Futbolun dünü yoktur, apoletlerinizdeki yıldızlara hiç kimse bakmaz. Varsa, yoksa bugünkü başarılarınızdır, gerisi detaydır!
Yani geçmişle yaşanmıyor bu oyunda, unutulup, gidiyor! Yeter ki bir düşmeye görün, ya da azıcık sendeleyin, vay halinize!
Evet, Galatasaray’da bir Fatih Terim dönemi daha sonra erdi... En son 2017’de Tudor gitti, Terim geldi, elinin altındaki hazır kadroyla iki şampiyonluk yaşattı Aslan’a...
Ancak bir gerçek daha var bu süreçte, bugüne kadar 73.5 milyon euro karşılığında 53 transfer yapıldı, ya başarı?
Varsa, siz söyleyin!
Biraz perdenin arkasını aralamakta yarar var, çünkü bazı olaylar maalesef çabuk unutuluyor, o zaman biz hatırlatalım...
Rahmetli Mustafa Cengiz tarafından sözleşmesi uzatılmayan Terim’in seçim sürecinde Burak Elmas’a büyük destek verdiğini cümle alem biliyor. Nitekim Elmas kazandı, düşünün mazbatasını almadan Terim’i Florya’da göreve getirdi. Beraber yola çıktılar, geleceğe dönük umut dolu mesajlar verdiler! Ne yazık ki bu mutlu
Beşiktaşlıların çoğunluğu Batshuayi’ye fena kızıyorlar. O kaçırdıkça onlar da adeta çıldırıyorlar!
Valla, onlar kendi penceresinden haklı olabilirler, neticede taraftar... Ne var ki eleştirirken, bazen kantarın topuzunu kaçırıyorlar! Final vuruşlarında etkisiz, doğru... Ama üçüncü bölgede adam boş mu duruyor? Asla... En azından rakip savunmaya baskı yapıyor, stoperleri ileri çıkarmıyor, yıpratıyor, asistler yapıyor. Ona kızarken, bu gerçekleri de görmeniz gerekmez mi, güzel insanlar?
Aman ha Emirhan’ları lütfen karıştırmayalım! Dikkat ederseniz Kartal’ın iki tane Emirhan’ı var, biri ilk on birde oynayan, bir kafa topu direkte patlayan Emirhan İlkhan, diğeri ise yedek kulübesinde oturan Emirhan Delibaş... Valla, Emirhan’ı taa Doha’daki Süper Kupa maçında izledim, bayıldım genç adama... Daha 18 yaşında... Sanırsınız ki yıllardır Kartal’ın 11’inde top oynuyor, yaşını küçültmüş mü ne! Gözü kara, durağan değil... Teknik, çabuk ve de iştahlı... Müthiş bir kumaşı var, inşallah
Bu oyunun değişmez kuralları vardır, bir gol atıp, öyle üzerine yatamazsınız. Tek farklı skorlar risklidir. İkiyi, hatta üçü bulacaksınız!
Tıpkı dünkü Süper Kupa Finali’nde olduğu gibi...
Doha’da oynanan finalin ilk yarısından keyif alan var mı? Bence yoktur. Varsa bile farklı bir maçı izliyordur herhalde!
Tempo, mücadele, pozizyon üretme, kaçırma, yerlerde!
Haa bir pozisyon var, o da Atiba’nın attığı tek gol!
Hep söyledik, yazdık-çizdik, bu oyunda yaşa-başa bakılmaz, performansı önemlidir.
Tıpkı Atiba gibi...
Süper Lig’in ilk yarısı noktalandı; zirve ‘sakin’, altta ise ‘yangın’ var! Futbolla ilgili öngörülerde bulunmak zordur, bir bakmışsınız ki, her şey tersine dönmüş, sizin tahminleriniz havada kalmış, yerinde yeller esiyor!
Ne var ki şu aşamada ligin zirvesiyle ilgili yorum yapmak için falcı olmaya da gerek yok, artık orası görünen köydür! Trabzonspor, aldı başını gidiyor, en yakın rakibi Konyaspor, aradaki puan farkı ise şimdilik yedi...
Kapanır mı, kapanmaz mı? Elbette kapanmayacak bir fark değil, Başakşehir de potanın içinde, ancak Konyaspor gibi avantajı yok şimdilik.
Valla özellikle İlhan Palut bu performansıyla övgüyü de, alkışı da fazlasıyla hak ediyor... Konyaspor’un bulunduğu yerin öyle şansla falan ilgisi yok, adamlar futbol oynuyor futbol...
Tabii ki Emre Belözoğlu’nu pas geçersek çok ayıp ederiz, ‘düşecek’ gözüyle bakılan Başakşehir’i alttan aldı, zirveye taşıdı, bu da büyük bir başarıdır, hakkını teslim edelim.
Yarışta en avantajlı takım kuşkusuz Trabzonspor’dur.
Trabzonspor’un en yakın takipçisi Konyaspor’a helal olsun, bulundukları konumu fazlasıyla hak ediyorlar.
İçerde, dışarda fark etmiyor, müthiş bir takım oyunu sergiliyorlar, hele hele bir savunma anlayışları var ki, alkışa değer.
Ayağını yere basan, takım savunmasını müthiş yapan, oyun disiplininden kopmayan Konyaspor, fırsatlar aradı, bunu da doksanda Ahmed Hassan ile buldu. Siz istediğiniz kadar topa sahip olun, istediğiniz kadar pozisyon üretin, direğe takılın, fark etmez, eğer üç puanlık golü bulamıyorsanız, atmayı beceremiyorsanız, gerisi detaydır arkadaş! Sabır, disiplin, mücadele, üç puan eşittir, Konyaspor...
Gelelim şu Kartal’ın anlı - şanlı savunmasına... Dikkat ederseniz son haftalarda sürekli kaleci Ersin kardeşimizi öne çıkarıyoruz... Niye? Penaltı kurtarıyor, kritik pozisyonlara vize vermiyor, maçın önüne geçiyor... Ancak bir kaleci bu kadar öne çıkıyorsa ve o savunma hattı rakiplerine bu kadar pozisyon veriyorsa, varın oranın halini siz düşünün! Tabi ki Rıdvan’ı o hattın dışında tutuyorum, onu bu ayıba ortak edemem.
İl
Bu oyunda kötü gidiyorsanız, teknik adam olarak faturayı ödemeye hazır olacaksınız, bundan asla kaçış yoktur, sadece bizde değil, dünyada da böyledir!Gelin görün ki, Beşiktaş’ta bu kural biraz tersine işledi, Sergen Yalçın, kredisi olmasına karşın biletini kendisi kesti! Her nedense bu tip ayrılıklarda yaşanan kan değişikliği, o takımlara pozitif yansımalar yapıyor, bunu görüyoruz, yaşıyoruz.
Göztepe malum kırmızı hatta, alacağı her puan adeta o cenahta can simidi konumunda, nitekim 3. dakikada Ndiaye’nin golüyle öne geçtiler ya, sonra zamana oynadılar! Taa ki Larin’in 31’de skoru eşitlediği gole kadar! Hani, yatan yerden kalkmıyor, üstelik topsuz alanda da bu tabloları insan görünce futbol adına üzülüyor! Üstelik her nedense Beşiktaş’ın tempoyu yükselttiği anlara rastlaması da bir hayli ilginç!
Neyse, dönelim Ndiaye’nin attığı gole... Büyük takım savunması böyle erken gol mü yer arkadaş? Vida’nın partneri her maç değişiyor, bir bakıyorsunuz Welinton, olmadı Serdar Saatçı, hadi