Beşiktaş’ı rakiplerinden farklı kılan en büyük özelliği, baş döndüren pas trafiği... İlk yarıda bu farkındalığının yerinde yeller esiyordu adeta! Bırakın bir-iki pas yapmayı, verkaça bile girmekte zorlandı Kartal...
Kuşkusuz bunda en büyük faktör, Gaziantep’in oyun anlayışı idi. Sahanın her yerinde alan daralttılar, savunmayı sağlam tuttular.
Demem o ki Kartal, topu üçüncü bölgeye taşımakta bile zorlandı. Düşünün, Beşiktaş’ın bu yarıda rakip kaleyi bulan iki şutu var, hepsi o kadar... Artı, Kartal’ın etkili kramponlarına sanırsınız ki bu yarıda pranga vurdular. Öne çıkaracağımız bir oyuncu olmaz mı bu yarıda... Herkes neredeyse pas hatası yapmak için birbiriyle adeta yarıştı!
Oyun kalitesi öyle aman aman değildi. Temposu düşük, pozisyonu ‘sıfır’ olan bir ilk yarı izledik! Uzatma dakikalarında bir pozisyonda ortam gerilirken, Vida ile Mendyl arasında itiş kakışlar yaşanırken, hakem Ümit Öztürk’ün Tosca’ya sarı kart çekmesine anlam veremedim! Vida tamam, ya Mendyl? İkinci sarıdan atılması
Futbol, adrenalini çok yüksek bir oyundur. Öyle anlar olur ki, öfke kontrolünüzü elinizden kaçırıp, ‘skandal’ davranışlara imza atabilirsiniz.
Tıpkı Marcao gibi! Pas alışverişinde Marcao ile Kerem arasında bir diyalog yaşandı, genç futbolcuya ‘dikkat et’ gibi uyarılar yaptı. Kerem’in bu uyarılara ‘sus’ işareti yapmasının bence hiç sakıncası yok, futbolun içinde yaşanan gelişmelerdir. Kerem’in ‘sus’ işaretine Marcao’nun delirmesine doğrusu bir anlam veremedim!
Kerem senin takım arkadaşın, birlikte başarı için mücadele ediyorsun Marcao efendi! Öyle 30-40 metre depar atıp, Kerem’e önce kafa ardından yumruk atma hakkını kim veriyor sana? Kerem ile sıkıntın mı var? Gidersin soyunma odalarında kavgayla değil, diyalogla sorunu çözersiniz, doğru yöntem budur.
Ancaaak, milyonlarca insanın izlediği o skandal görüntülerin mantıklı açıklaması ve de savunması asla olamaz! Marcao bu konuda defoludur, biliyoruz! Üstelik alışkanlık haline getirdi, zapturapta alınamıyor nedense!
Tablo tek kelimeyle
Beşiktaş’ın efsane başkanı Süleyman Seba’yı vefatının yedinci yılında özlemle anıyorum. Seni hiç unutmadık, unutturmayacağız. Evlatların da kaldığı yerden devam etti. Şampiyon, şampiyon gibi lige girdi; ilk maçı adeta sana armağan etti.
Bu oyunu seviyoruz, hele seyircili olunca tadına doyum olmuyor. Hem takımlar hem de bizler, kısıtlı olsa da taraftara kavuştu. Keyifli, kavga-gürültüden uzak, centilmenliğin öne çıktığı yeni sezonda tüm takımlara başarılar diliyorum.
***
Keşke, hakemlerimize de iyi şanslar dileyebilsek... Nerdeee? Dakka bir, Zorbay Küçük, Sabo’yu ikinci sarıdan atması gerekirken, atamadı! Sabo’nun Welinton ile Vida’ya yaptığı hareket fotokopi gibi... Birine sarı, diğerine yok! Hadi ordan arkadaş! Maalesef hakemlerimiz geçmişten hiç ders almamışlar. Yine radarımıza takılacaklar bu sezon! VAR bu tip sarı kartlık pozisyonlarda devreye giremiyor. Kural bu, ne diyelim!
Evet, sezonun ilk maçları hep zordur, biliyoruz. Hele hele son şampiyonsanız ki, Beşiktaş öyle, rakibin iştahını kabartırsınız! Nitekim Rizespor öyle kapanan bir ekip değil...
Özlemini çektiğimiz Süper Lig’e yarın oynanacak Beşiktaş- Çaykur Rizespor maçıyla yelken açacağız, takımlar da taraftarıyla buluşacak, gözlerimizin pası silinecek.
Ligin yenileri, eskileri harıl-harıl transfer yapıyorlar, kadrolarını güçlendirmeye çalışıyorlar. Her takımın bir hesabı var. Yenilerin hedefi ilk etapta ligde kalıcı olmak, büyüklerin rotası ise elbette şampiyonluk...
Süper Lig’le ilgili öngörüde bulunmak, “Dereyi görmeden, paçaları sıvamaya” benzer! Yani, önce lig başlasın, şöyle birkaç hafta geçsin, önce bir dereyi görelim, kimin ak, kimin kara olduğunu hep birlikte değerlendiririz.
Ancak, yapılan transferler ışığında biraz kelam edebiliriz! Örneğin Trabzonspor, nokta atışı transferler yaptı, uyum sağladılar, bunu da oynanan maçlarda gördük. O cephede bir forvet, bir de sol bek arayışı var. Biraz savunma hattı sıkıntılı, ama takım geçmişteki görüntüsünden uzak, umut ışığı görülüyor. Acaba o sene bu sene mi?
Çifte kupalı şampiyon
Bu köşede, öyle torpil, öyle tanıdık, öyle hatır-gönüle tek satır yazmam, işim de olmaz! Ancaak, ortada bir çalışma, bir emek, bir kalite varsa, başımın üzerinde yeri olur...
Malum, geçtiğimiz hafta Gelibolu’da Beşiktaş’ın ‘şampiyonluk’ gecesi yapıldı... Öyle sıradan bir gece değildi gerçekten, katılım, ilgi, kalite, tepeden-tırnağa olumlu işlere imza attı Gelibolu Beşiktaşlılar Derneği... Öyle kalabalık değil yönetimi, toplam yedi kişi. Başkan Hakan Pehlivan ve arkadaşları bu şirin ilçede her türlü sosyal etkinliklere müthiş katkı sağlıyorlar. Sadece Beşiktaş ile ilgili etkinliklere imza atmıyorlar, sokaktaki sessiz dostlarımız için her zaman can simidi olmaya devam ediyorlar. Hadi gel de, bu arkadaşları yazma!
Gelibolu’da kutlamalar bitti, ama hala konuşulmaya devam ediyor... İlçenin çarşısında taraflı-tarafsız herkes gecenin kalitesine övgüler yağdırıyor. Benzetme yerindeyse, tadı damağımızda kaldı.
Valla doğrusu ben de çok beğendim, eksiği-gediği olmayan bir kutlamaya emek veren başta dernek başkanı Hakan Pehlivan ve
Fatih Terim hocamızı yakinen tanırım, huyunu-suyunu bilenlerdenim. Başarısızlık kelimesi onun lugatında hiç yer bulmaz. Hele hele, kötü futbol ve mağlubiyete asla tahammülü yoktur, iyi biliriz.
PSV Eindhoven farklı yenilgisi iki kelimeyle özetlenebilir:
Kötü futbol, kötü skor!
Maç sonu açıklamalarında Fatih Terim her ne kadar üzüntüsünü dışarıya belli etmese de, vücut dili, kızgın ve de öfkeliydi, biliyoruz ki içinde kasırgalar esiyordu!
Ki, toplantıda öfke kontrolünü elinde tuttu, dışarıya yansıtmamaya özen gösterdi.
Gazeteci elbette hesap sormaz, soru sorar.
İlk maçı izlerken, Falcao ve Muhammed’in yedekler arasında olmasını ben de yadırgadım, bu ikili varken, niye Babel?
Özellikle sosyal medyada şu sıralarda Aboubakar-Ghezzal kantara çıkarılıyor, bu anlamda yorumlar yapılıyor.
Valla kişisel görüşüm, her ikisinin olayı da çok farklı...
Niye mi?
Aboubakar, Beşiktaş’ın en kritik döneminde “sakat” olduğu gerekçesiyle neredeyse 1.5 ay bırakın takımda oynamasını, yeşil çime basmadı çime!
Kartal’ı en kritik dönemde yalnız bırakan Aboubakar’ın çift kupaya bir milim katkısı olmadı!
Ghezzal’la onu aynı kefeye koyamayız, koyarsak haksızlık ederiz.
Ghezzal, Kartal’ın çifte kupaya kanat çırpmasında, alınteri, tuzu-biberi var, gerek asistleriyle, gerekse attığı golleriyle katkı sağladı, biliyoruz.
Futbolda başarısız oldun mu, yandın! Bizim ülkemizde geçmişinize, başarılarınıza bakmazlar, adamı yerden yere vururlar alimallah! Hele yerliyseniz, apoletlerinizdeki yıldızları bile kökünden sökmeye kalkarlar!
Hiçbir teknik adamın avukatlığını yapmam, ama başarılı olanları sonuna kadar desteklerim, en ufak bir başarısızlıkta bile onların yanında saf tutarım.
Bu filmi maalesef yıllardır izliyoruz, yabancı değiliz! Hangisini saysak?
Fatih Terim’den başlayalım... A Milli Takım’ı ilk kez Avrupa Şampiyonası finallerine götürdü. Ay-yıldızlı ekibi taa çeyrek finallere taşıdı... Biraz topalladı, giyiminden kuşamına kadar malum kesimlerce yerden yere vurulmadı mı? Galatasaray’da ülkemize ilk kez UEFA Kupası’nı getiren yine oydu, o gün omuzlara aldık, yere göğe sığdıramadık. İç hatlardaki başarıları da unutulmasın. Biraz tökezledi, hoppp yine aynı kesimlerce eleştiri yağmuruna tutulmadı mı?
Keza Mustafa Denizli hocamız...
Üç büyük takımı şampiyon yaptı, erişilmesi güç bir rekora imza attı. A Milli Takım’da başarılı işler yaptı, Ay-yıldızlı ekibe bu