Arena’da iyi futbol adına her şey var. Tribün dolululuğu ve de destek müthiş... Zemin pırıl pırıl...
Bu tablo, konuk takımı asla etkilemez, tam tersi iyi motive eder. İki takımın ofansif yani kazanmaya dayalı oyun anlayışı ortaya izlenebilir, harika bir futbol çıkardı. Artı, iki takımın çok pasa dayalı anlayışı da, kaliteyi bir tık artıran unsurdu...
Beşiktaş, stres ve de baskı altında.... Eee liderlik kolay değil... Puan farkını korumak zorunda, yani koltuğunda rahat değil... Buna bir de Kayserispor’un son haftalardaki çıkışını da eklersek,Kartal’ın ilk yarıda pozisyon üretiminde sıkıntı çekmesinden doğal ne olabilir?
Pozisyon zenginliğini kantara koyarsak, Kayserispor ağır basar. Lawal, Fabri’ye takıldı, Deniz’in şutunu ise Atiba çizgi üzerinden çıkardı. Kartal’ın sadece şut denemeleri vardı, hepsi o kadar... Yani öyle aman aman fırsatlar değildi. İlk yarıdaki baskı, rakip savunmadan döndü hep... Gökhan Gönül ve Quaresma’nın cezalı oluşu Kartal’ın ofansif gücünü etkiledi dersek, yanılmayız. Ayrıca Babel de bir kaç haftadır ortalarda yok, neredeyse kayıp ilanı verilecek!
Sergen Yalçın ve ekibini kutlamak gerekir. Ara transferde adeta nokta atışı yapmışlar, ortaya etkili ve yetenekli
Yöneticilik zor iştir. Ağzınızdan çıkacak kelimeleri cımbızla seçeceksiniz. Bazı kelimeler var ki, lastik gibidir, nereye isterseniz oraya gider! Demem o ki, ok yaydan çıktığı anda, bir daha geri dönmez sevgili yöneticiler...
En sıcak örnek Galatasaray Başkan Yardımcısı Nasuhi Sezgin’in Antalyaspor maçı sonrası yaptığı açıklamalar çok ağır... Yenilir-yutulur gibi değil!
Ne diyor Sezgin:
“Bizim takımda zaman zaman bazı puanları kaybetti. Bilerek kaybetti, bir takım yerlerden gelen telkinlerle kaybetti.”
Hadi buyrun burdan yakın! Ne demek bilerek kaybetti arkadaş? Bu nasıl bir ağır suçlamadır? Ne yani futbolcular şike mi yaptı? O telkinleri kim ya da kimler verdi?
Bizler bilmiyoruz, siz biliyorsanız açıklayın. Ne güzel demiş büyüklerimiz, ‘dilin freni yoktur’ diye... Efendim Sayın Sezgin, futboldaki görevinden istifa etti, yönetimdeki konumunu koruyor! Buradan da eder veya etmez, bizi ilgilendirmez.
Sayın Sezgin, yoğun eleştiri üzerine, açıklamalarının bir kesim tarafından yanlış anlaşıldığını ileri sürüyor ve “Ben, burada federasyon ve hakemleri kast etmek istedim” diyerek hem yan yollara saptı, hem de yeni bir tartışmanın kapısını araladı.
Rizespor, ateş hattında... Düşme korkusunu iliklerine işlemiş, oldukça kaygılı! Alacağı her puan ilaç gibi gelecek... Eee bir de rakibi Beşiktaş... Ne yapsın? Tabii ki kapanacak. Saldıracak hali yok ya! Vallahi tam 41 dakika müthiş bir takım savunması yaptılar, bu anlamda övgüyü hak ettiler.
Böylesi bir tabloda, olası iş kazası yaşamama adına Beşiktaş, rakip kaleye inanılmaz bir baskı kurdu. Ancak öyle bir kilit vardı ki karşılarında, aç açabilirsen! Kanatlardan bindirdi olmadı, göbekte çok pasa dayalı yüklendi, yine olmadı. Duvarı bir türlü aşamadılar.
Taa ki, 41. dakikaya kadar... Quaresma’nın harika topuk pasına hareketlen Adriano, o ana kadar ofansif ataklarda gözükmedi, yerden kesti. Savunmayı geçen topa Gökhan Gönül, gelişine vurdu hem Rize’nin duvarını yıktı hem de golünü atarken, tribünlere de rahat bir nefes aldırdı. Gözyaşları mı? Stresin getirdiği duygu patlamasıydı...
Hakeme hafif bir dokunuş yapmak zorundayız! Gökhan Gönül, Quaresma ve Atınç’a çıkarılan kartlara itirazımız yok. Peki, Atınç’ın kaşı patlıyor, kan içinde, o pozisyona niye kart yok kardeşim? Aslında oyunu kesmeme adına iyi işler de yapmadı değil. Artı, 88’deki Atınç’ın pozisyonunu iyi süzdü, bravo... Kaldı
Efendim, Süper Lig’in tepesi şimdilik Beşiktaş’ın, ligin bitimine kaç hafta kaldı, on iki... Yani, torbada 36 puan var, hangi takımlar bundan nemalanır, şimdilik soru işareti...
Nereye varmak istiyoruz, bu oyunda hiç bir ‘farkın’ garantisi yoktur. 1994-95 sezonunu anımsıyorum. Beşiktaş’ı Daum, Trabzonspor’u Şenol Güneş, Galatasaray’ı ise Saftig yönetiyordu. O sezon şampiyonluk ipini de Kartal göğüsledi.
O sezonun şampiyonluk hikayesi çok ilginç skorlara sahne oldu... Galatasaray, sahasında Samsun (0-1), Gaziantepspor (1-2) ve Antalyaspor’a (0-3) yenildi. Haa arada şampiyonluk ipini göğüsleyen Beşiktaş’ı da İnönü Stadı’nda 3-2 yendiğini de hatırlatmak da yarar var. Benzetme yerindeyse, Beşiktaş, üç hafta içinde gece uyudu, sabah kalktı, uyandı üç hafta içinde lider oldu, ipi göğüsledi.
Dememiz o ki, on iki hafta kala hem Fenerbahçe, hem de Galatasaray’ın hâlâ zirveyi yakalama şansı var, onlar için her şey bitmiş değil... Üç puanlı sistemde on puanlık farkın çok önemi yoktur, bunu söylemeye çalışıyoruz.
Haa Beşiktaş, iki güçlü rakibi karşısında müthiş avantaj elde etmiştir. Bunu sezon sonuna kadar koruyabilir mi, koruyamaz mı, mesele budur.
Bir de Başakşehir var. Onu göz ardı etmek,
Bu tip derbilerde takımların puan cetvelindeki konumlarının, futbol kalitesini yükselten en büyük faktör olduğunu iyi biliyoruz.
Ne var ki, dünkü derbinin ilk yarısı için bunu söylemek çok zor....Çünkü Beşiktaş, lider ve avantajlı... Doğal olarak savunmayı sağlam tutan ve kontrollü oyunu tercih etmesini doğruydu.
Galatasaray’ın oyun anlayışı da fotokopi gibiydi!
İki takımın bu düşüncesi nedeniyle ilk yarıda, benzetme yerindeyse, dağ fare doğurdu. Kontrollü ve çok pasa dayalı anlayış, iki ekibin gol ayaklarını da işsiz bıraktı! Cenk Tosun, Podolski’ye oranla daha çalışkandı. Alman futbolcu ise oyunu bıraktı, enerjisini Atınç’a harcadı.
Derbiye Talisca’nın golü tat verdi, futbol kalitesi de adına yakışır seviyeye ulaşırken, iki takım tamamen ofansif oyuna döndü. Mücadele ve heyecan da iki katına çıktı.
Kartal’ın öne geçtikten sonra skoru sağlama almak adına fırsatlar kovalarken, Galatasaray’ın müthiş baskısı öne çıktı. Beşiktaş oyunun son bölümlerinde rakibin bu baskısına takım savunmasıyla karşılık verirken, alkışı da hak etti.
Dememiz o ki, İgor Tudor’un oyuncu hamleleri aslında işe yaradı. Üretim arttı, artmasına da, gole dönüşmüyorsa neye yarar ki?Aslan’ın etkisiz oyununda kuşkusuz
Şenol hocamız, ‘rotasyon’ lafından pek hoşlanmıyor biliyoruz, hadi bizler buna ‘değişim’ diyelim gönlünü alalım! Bu tip değişimler tur için garanti skorlarda teknik adamlar kadar yedekler için de fırsattır. Nitekim, Akhisar maçında sonradan oyuna giren Gökhan İnler, formayı zorlayacak konuma geldi, kutlarız. Ha gayret Gökhan İnler, başarırsın. İkinci yarıda o yaklaşık kırk pastan attığın ve kalecinin kornere tokatladığı şutun var ya, işte sen busun, denemeye devam.
Güneş’in Atiba, Oğuzhan, Gökhan Gönül ve de krallık yarışmasında ilk sıraya oturan Cenk Tosun’u yedeğe çekmesi kimine göre doğal, kimine göre yanlış bir tercih olabilir. Ne var ki, tecrübeli hoca Şenol Güneş, bu fotoğrafa geniş açıdan bakıyor. Çünkü bir yanda lig, diğer yanda UEFA... Eee bir de hafta başında Galatasaray derbisi varsa ki, var planlamasını iki maça göre yapmış, haklı. Çünkü Hapoel karşısında deplasmandan müthiş bir skor avantajıyla döndü Kartal. Haa bu oyunda Kartal iş kazaları, hatta ‘şokları’ çok yaşadı geçmişte! Ne var ki şu anki kadrosuyla Kartal ister yedek olsun, ister as oyuncu farketmez kalitesiyle kantarda ağır basıyor, elenmesi ancak sürprizlerin en büyüğü olurdu.
Bu değişimle sahaya çıkan
Özellikle üç büyükleri yönetenler, başarısızlıklarını örtme adına öyle yan yollara sapıyorlar ki, şaşırmamak elde değil...
Örneğin Galatasaray Yönetimi... Aslan’ın şu anki konumunu hakem hatalarına bağlıyorlar, faturayı onlara kesiyorlar!
Yooo, kazın ayağı hiç de öyle değil, sevgili yöneticiler... Soruyorum, hakem hataları sadece bugün mü var Allah aşkına! Süper Lig ya da diğer liglerimize bakın ne hatalar yapılıyor. Olmaya da devam edecek. Gönül ister ki olmasın, ama insanın olduğu yerde hata vardır, yeter ki kötü niyet olmasın.
Galatasaray Yönetimi’nin açıklamalarındaki bir paragrafa takıldım:
“Artık bu kararların anlık hata değil, organize bir şekilde art niyet içererek gerçekleştiğine inancımız tamdır.”
Hadi buyrun burdan yakın! Sağ olun! ‘Organize’ kelimesini de sporumuzun içine soktunuz, aferin size! Bu ne biçim suçlamadır? Bu oyunun barış ve sevgi olduğunu ne çabuk unuttunuz? O suçladığınız hakemlerimizin hiç birinin art niyetli olduğu yolundaki söylemlerinize asla katılmıyorum, bilesiniz. Ne yani en ufak bir hatada hakemlerimizi ipe mi çekelim, kokartını mı sökelim?Beşiktaş, Fenerbahçe ve ligimizin diğer takımlarına da verilen haksız kararlar yok mu? Var... Hangisini
Beşiktaş’ı diğer rakiplerinden ayıran bir çok özelliği var... En önemlisi oturmuş bir ekip, hele hele pasa dayalı oyun anlayışı inanılmaz, rakibin eli ayağı dolaşıyor, başı dönüyor. Bunlara kaliteli krampon sayısının yüksek oluşunu da eklersek, Kartal’ın farkı da burada yatıyor. Eee bir de tribün kalabalığı var ki, müthiş destek veriyorlar, itici güçler, Kartal’ı hiç yalnız bırakmıyorlar, helal olsun onlara.
Dememiz o ki, Kartal, hem iç, hem de dış hatlarda yüksekten uçuyor, rakiplerine müthiş göz dağı veriyor. Zirve ortaklarının puan kayıpları, kuşkusuz Beşiktaş adına artı bir motivasyon olarak öne çıkıyor.
Gelelim maçın adamı Quaresma’ya... Böyle bir oyuncuya sahipseniz, korkmayın, kaleniz de emin ellerdeyse arkanıza bakmayın. Portekizli yıldız, her ne kadar topla fanteziye kaçıyorsa ki, inanın ona çok yakışıyor. Tek eksiği, eksik demeyelim, bulduğu fırsatları gole çeviremiyor. Olsun her güzelin bir kusuru vardır! Cenk’in attığı kafa golünde, ortası adrese teslim idi, Cenk de hakkını verdi. Yine boş geçmedi, klasmanda aldı başını gidiyor, tutabilene aşkolsun.
Bir de buyrun Talisca’nın muhteşem gol vuruşuna. Öyle rastlantı falan değil, teknik arkadaş teknik. Akhisar ilk yarıda