Süper Lig’in lokomotif takımı Beşiktaş, on sekiz dakika içinde üç gol yer mi arkadaş! Valla bırakın gözlerimize, rüyada görsek inanmazdım! Haaa diyeceksiniz ki, futbol bu olabilir, lafımız yok. Ne var ki, Kartal’ın on birine söylenecek o kadar çok şey var ki... Bak arkadaş, kalkıp üç golün faturasını hiç kimse sakın ola savunmaya kesmeye falan kalkmasın! O üç gol takımın en büyük ayıbıdır! Nerde kaldı sizin takım oyununuz? Bu oyunda orta saha takımın belkemiğidir. Öyle elini-kolunu sallayan o bölgeyi geçiyorsa ki öyle, savunma ne yapsın? Oğuzhan haftalardır ortalarda yok, direkten dönen şutu da bizi hiç ilgilendirmiyor! Babel keza öyle, bir göründü, ara ki bulasınız! Ne yani tüm yükü Atiba mı çekecek? Artı Talisca hem oyun kuracak, hem de gol pozisyonu mu kovalayacak! Quaresma’nın her ortası dağlara-taşlara gitti! Cenk savunmanın arasında şaşkın ördek gibiydi!
Valla Güneş hocaya hayret ettim! Hadi ikinci gol ofsayt, yan hakem süzemedi tamam... Peki hocam, rakip sana top oynatmıyor, pas trafiğine inanılmaz taş koyuyor, on sekiz dakikada üç gol yeniyorsa, buna önlem almak, yani dokunuşlar yapmak sizin göreviniz değil mi, niye o kadar beklediniz?
İlk yarıdaki bu kötü tablo,
Biz mi farklı bir derbi izledik, yoksa Igor Tudor mu?
Önyargıyı pek sevmem ama bizim kulvarda bazı fotoğraflar var es geçemiyorum, elimde değil... Derbide asla adına yakışır bir oyun olmadığını cümle-alem biliyor, ne var ki Tudor efendi ayrı telden çalıyor! Maçtan sonra futbolcularına övgüler yağdıran Tudor, “Gurur duyuyorum” cümlesini kurmuş. Sevsinler senin gibi hocayı! Sanırsınız ki Aslan sayısız fırsatlar üretmiş, atamamış! Hadi oradan... Efendim istatistiksel bilgilerde, topla oynama yüzdesinde Aslan kantarda ağır basıyor, doğrudur. Ne var ki, bunu üretime yansıtamıyorsanız, neye yarar Allah aşkına?
Peki madem ki Tudor bu istatistiklere sığınıyor, o zaman biz de bir örnek verelim. Riekerink varken Cim-Bom’un Beşiktaş ile arasındaki puan farkı beş idi. Igor Tudor’la fark 15 puana çıktı, buna ne diyeceksiniz? Eee köprüyü geçerken, at değiştirirseniz olacağı da budur.
Aslan’ın konumuna farklı bir pencereden yaklaşmakta yarar var. Her büyük takım sıkıntılı sezonlar geçirebilir, bu oyunun doğasında var. Dememiz o ki, ortalığı yangın yerine çevirmek pek de doğru bir düşünce değildir bizce. Taraftar da sorumluluktan kaçıyor. Derbideki tribün doluluğunu hangi maçta gördük?
Bir derbiyi anımsıyoruz, bir de liderin Beşiktaş’ın dünkü maçına bakıyoruz... İkisi arasında futbol açısından dağlar kadar fark var! Adanaspor düştü-düşecek gün sayıyor! Buna karşın puan kapma adına varını-yoğunu ortaya koyuyor. İki kez geriye düşüyor, skoru eşitliyor, yani pes etmiyor, Kartal’a taş koyuyor. Skoru eşitliyor.
Ne var ki oynadığı takım Beşiktaş, yani hiç mi, hiç şansı yok! Dememiz o ki, Beşiktaş’ın oynadığı her maç keyif veriyor, tat alıyoruz, kazanma arzusu mu, anlatılmaz yaşamak gerekir. Özeti, ligin üzerinde futbol oynuyor Beşiktaş, alkışı da fazlasıyla hak ediyor. Bakmayın Kartal’ın tribünlere sıkıntılı anlar yaşattığına, onlar da bundan keyif alıyor!
Efendim, Güneş hocanın Adriano ve Quaresma’yı yedek çıkarmasına şaşırmadım, bizce de doğru karar. Lyon karşısında 120 dakika oynayan bir takımda bu tip revizyonlar doğaldır. Artı ikisini de hamle olarak kullandı, iyi de yaptı, galibiyet geldi. Haa diyeceksiniz ki, Gökhan Gönül oynamadı mı? Elbette oynadı, o biyonik adam, müthiş bir profesyonel, fırsat bulsa, iki maçı üst üstte oynayacak kadar örnek bir futbolcudur bizce.
Valla Talisca’ya helal olsun, Kartal’ı ofansa taşıdığı gibi, kritik gollere de imza atıyor,
UEFA’nın da adaleti olmadığını bir kez daha gördük! Olaylar Lyon’da yaşanıyor, faturanın büyük bir bölümü ev sahibine kesileceğine, Beşiktaş ortak ediliyor! Bu ne biçim adalettir arkadaş? Adamların lobisi var, harıl-harıl çalışıyorlar, istedikleri kararı çıkarıyorlar! Böylesi kritik maç öncesinde bu skandal kararın temelinde Beşiktaş’ı moral-motivasyon açısından çökertmekten başka ne olabilir ki!
Lyon genç bir kadro, çok koşuyorlar, topu ayağa oynuyorlar, ofansa çok adamla çıkıyorlar, tehlike yaratıyorlar. Bu özellikleri Lyon’un kolay takım olmadığının en büyük göstergesidir. Rakibin orta sahayı rahat geçmesi Beşiktaş’ı oyunun belli bölümlerinde sıkıntıya sokmadı değil. Beşiktaş’ın o baş döndüren pas trafiğinden uzak kalmasının temelinde rakibin bu özellikleri temel faktör idi. Cenk Tosun’un başlama düdüğüyle birlikte beş dakika içinde rakip kaleyi uzaktan şutla yoklaması, Lyon’un gözünü korkutmaya yetti.
Oyunda dengeyi sağlayan Beşiktaş’ın enerjisini ekonomik kullanması çok doğruydu. Nitekim Kartal’ın akıllı oyun stratejisi golü de getirdi. Talisca’nın akıl ve teknik dolu golü Lyon’un direnişini kırarken, Kartal’ın moral-motivasyonunu bir tık yukarı çıkardı.
Buraya kadar her şey
Lyon’da yaşanan olayları tartışmak istemiyorum. Hele hele UEFA tarafından verilen cezayı hiç mi hiç konuşmamalı... Eğer biraz adalet olsaydı, biraz insaf olsaydı, bugün Beşiktaş’ın tarihine yazılacak altın sayfanın arifesinde böyle bir karar çıkmazdı.
O olayların yüzde biri İstanbul’da olsaydı bırakın Avrupa kupalarından atmayı, herhalde Avrupa’dan uzaklaştırırlardı. Düşünün seyirci sahaya iniyor, maç 45 dakika rötarlı başlıyor. Zaten bu durum Türkiye’de olsaydı maç da başlamazdı ya ayrı mesele...
Beşiktaş bu akşam Arena’da kritik bir maç oynayacak. Aboubakar ve Marcelo cezalı, Adriano’nun durumu ise belirsiz. Özellikle Marcello’nun olmayışı dezavantaj gibi gözüküyor, bizce de öyle... Savunmanın göbeğine Mitroviç ve Tosiç yakın gözüküyor. Biliyoruz ki, Şenol Güneş bu olumsuzlukları aşacak, çözümler üretecek bir teknik adamdır. Aboubakar’a kızabiliriz, eleştirebiliriz, ama Güneş’in en büyük alternatiflerden birisi olduğunu yinelemeye gerek yok. Yoklar için oturup, ağlayacak halimiz yok! Yeter ki, Talisca ve Babel performanslarını üst seyiyeye çıkarsınlar. Bir de Kartal’ın Quaresma’sı var, oynacak gibi gözüküyor. Eee Cenk Tosun’umuz var, aslanlar gibi işini iyi yapıyor. Dememiz
Beşiktaş’ın Lyon eşleşmesinden sonra yapılan negatif yorumları anımsayın lütfen... Neymiş, Kartal’ın işi zormuş! Valla ilk yarıdaki Beşiktaş, mükemmel ötesi bir futbol ortaya koydu. Babel’le öne geçti, sayısız fırsatı cömertçe harcadı. Beşiktaş’ın bu yarıdaki baskısı Lyon’u şaşkın ördeğe çevirdi, elini-ayağına dolaştırdı.
Dememiz o ki, Beşiktaş ligimizin lokomotifidir, dış hatlarda ise ülkemizin gururudur. Yenilmesine karşın, rövanşta Lyon’un ipini çekecek güce de sahiptir.
Karşılaşmanın olaylar nedeniyle maçın kırk beş dakika geç başladığını da anımsatalım. O olaylar bizim ülkemizde olsaydı, iddia ediyorum maç ertelenirdi. Tek korkum, rötarlı başlangıcın Beşiktaş’ta konsantrasyon eksikliği yaratmasıydı. Ne var ki Beşiktaş bunu ilk yarıda terse çevirdi, korktuğumuz başımıza gelmedi. Öyle ki, oyunun tamamen kontrolünü elinde tutan Kartal, Babel’le golü bulurken, kaçırdıkları da çabasıydı. Kazanılan duran toplarda, Beşiktaş’ın siz deyin üç, biz diyelim dört gol pozisyonu vardı. Marcelo, yanılmıyorsam dört pozisyona girdi, atamadı. Hele bir röveşatası var ki, kaleci topu üstten zor tokatladı.
Güneş’in, savunmanın soluna Tosiç’i, önüne Adriano’yu monte etmesi doğruydu. Bu ikili hem
Alın size Igor Tudor, hayrını görün!
Eee bu iş böyledir, sen bir takımın başındaki hocayı ayartıp, getirirsen olacağı da budur. Neymiş iyi hocaymış... Sevsinler sizi!
Beşiktaş’ın yanı sıra ligimizin en iyi takımlarından birisi Başakşehir’dir. Bunu bilmeyen yok. Ama Galatasaray Teknik Direktörü bunun farkında değil arkadaş! Aslan’ın savunması uzun süredir SOS veriyor, Serdar Aziz sakatlığa teslim oldu! Ahmet Çalık’ın kumaşı iyi, ama tek başına o savunmayı asla ayağa kaldıramaz.
En çok Muslera’ya yazık oluyor. Yüz ifadesi, o direkler arasında asla mutlu olmadığının en büyük göstergesidir.
Peki, Igor Tudor efendiye ne demeli? Galatasaray’ın tartışmasız, lider oyuncularından biri Sneijder’dir. Neymiş, koşmuyormuş! Hadi ordan! Hollandalı oyuncu kırk metre nokta atışı pas atıyor, arkadaşının ağzına topu atıyorsa, niye koşsun ki? Kaldı ki Sneijder, teknik kapasitesi çok yüksek, adam eksilten, ceza alanı dışından şutlar atan, golleri bulan bir oyuncudur.
Hadi bu bir kenara; ya Podolski’nin kulübeye çekilmesine ne demeli? Eee, ‘takımda disiplin sağlayacağım’ mantığından yola çıkar, en büyük kozları yanında oturtursan, fark da yersin, tepkilere de davetiye çıkarırsın.
Aslan’ı bu konuma getiren
Hep bir tezimiz vardı, hâlâ arkasındayız... Bu oyunda ayağınızı yere sağlam basmaz, ürettiğiniz net pozisyonları gole çeviremezseniz başınıza iş alır, sıkıntıya düşer, üç puana uzatmada kanat çırparsınız!
Niye bunu söylüyoruz? İlk yarıya bakın, Cenk Tosun, 4’de hem golünü attı, hem de oyunun tansiyonunu düşürdü, harika bir iş başardı bizce... Cenk’in bu golü Beşiktaş’ın o baş döndüren pas trafiğini üst seviyeye çıkardı, benzetme yerindeyse oyun tek kaleye döndü. Kartal, 25’e kadar öyle bir baskı yaptı ki, Trabzonspor nefes almakta güçlük çekti, bu faktör pozisyon üretimine de müthiş yansımalar yaptı... Gelin görün ki, kim atacak? Talisca vurmak yerine pası tercih etti, hata yaptı! Babel’in kaçırdıklarına ne demeli?
Okay’ın 25’deki golüne lafımız olamaz, aferin ona... Bu golde Olcay’ın katkısı inkar edilemez, hani yoktan yarattı dersek abartmış olmayız. Atiba ile adeta boğuştu, Yusuf’a aktardı, tecrübeli futbolcu Okay’ı gördü, ona da vurmak kaldı. Dememiz o ki, rakip o ana kadar bir pozisyon buldu, onu da attı. Eee ilk yarıda bir Rodallega’nın altıpas içinde topu Fabri’ye nişanlama yerine çerçeveyi ya görseydi?
Son haftaların formda ekibi Trabzonspor, öyle hafife alınacak bir ekip