Bülent Buda

Bülent Buda

Tüm Yazıları

Her hafta giderek kötüleyen görüntüler sergileniyor futbol sahalarında. Herkes öfkeli. Hakemin her düdüğüne karşı çıkmak normal, çıkmamak şaşırtıcı.
Dükkanı cuma akşamları açıp, pazartesi gece yarısına doğru kapatıyorum. Sırasıyla Süper Lig, Spor Toto 1. Lig, eğer fırsat bulursam 2. ve 3. ligler fırsat bulursam elbette İngiltere, İtalya, İspanya ligleri ile hafta ortalarında oynanan Şampiyonlar Ligi Kupa galipleri... Futbol böylesine kapsamlı, boyutlu izlendiğinde karşılaştırma olanağını buluyorsunuz. Çok şeye de şaşıyorsunuz. Kenardaki teknik adamlar, oyun alanındaki, kulübelerdeki futbolcular, hakemler, tribünler. Bizde ve de onlarda birbirlerinden çok farklı başka dünyalar. Liglerimiz 72 milletten yabancı kaynıyor. Belki yabancıların taşıdıkları kültürle bir şeyler dönüşür, değişir, güzelleşir diye beklerken gelenler bize benzemeyi bırakın, bizi de aşıyorlar! Adamlar akıllı. Tribün beklentileri onların bize benzemesini istiyor, amacına da ulaşıyor. Oyun alanlarındaki, tribünlerdeki bu saldırgan, yıkıcı, öfke yüklü yüzler alt liglere indikçe daha da belirginleşiyor. Türk futbolunda birkaç istisna dışında tüm futbol kulüpleri batık, iflas konumundadır.
Bu yıkım dünün, bugünün değil yılların birikimidir. Her gelen bırakılan tortunun üstüne koyarak sürdürmüştür işlevini. Taraftar, tribün korkusundan ya da tepkisinden yönelememiştir radikal, yürekli eylemlere, dokunuşlara...
Yaklaşık iki yıldır bu köşede salt futbol yazısı kaleme almaktan kaçındım. İçerik olarak özel bir anlamı vardı ‘Hayatın İçinden’ köşesinin.
Bizler yaşamın farklı alanlarında birbirine gülümseyen, takılan, matrak geçen insanlardık. Çıkarsız, hoşgörülü bir dünyaydı hepimizi mutlu kılan. Avrupa liglerinde bir hakemin ya da hakemlerin bile oyunda var mı yok mu, göremezsiniz. Herkes işini yapar, akar gider 90 dakika. Keyifle, coşkuyla, tutkuyla. Hatalı düdüklerin sağlamasını yapan, ‘VAR’ sisteminin bile 10 haftada içine ettik. Akılları kazanacakları paradan başka bir yerde olmayan futbolcuları bir kenara ayırsak dünyanın neresinde öylesine boyutlu cezalar alan teknik adamlar, yardımcıları, yöneticiler vardır.
Evet, tüm dünya ‘endüstriyel futbola’ geçti. Lakin, yine de her şeye karşın futbol görsel, estetik boyutuyla bir fenomendir. Bu fenomenin içinde barındırdığı değerleri ondan çekip alıp içini boşaltırsanız ‘futbol üşür’. Oysa ondan nemalananların yararlananların temel ödevi bu güzel oyunu sağlıklı tutmaktır. Ben böyle düşünüyorum. Eğer farklı düşünenler varsa onlara da saygı duymam...
İyi pazarlar esen kalın...

Haberin Devamı

Ne demişler

Haberin Devamı

- Bir dahi zamanının yüz yıl ilerisinde değildir. Sadece ortalama insan onun yüz yıl gerisindedir. (Robert Musil)
- Saatin kendisi mekan, yürüyüşü zaman ayarı insandır. Ayar saniyenin peşinde koşmaktır. (Ahmet Hamdi Tanpınar)
- Biyolojinin size verdiği bir beyindir. Yaşam onu akla dönüştürür. (Jeffrey Eugenides)
- Hiç hata yapmamış insan, hiç yeni bir şey denememiştir. (Albert Einstein)
- Dünyanın nasıl olması gerektiği konusunda ileri sürülen düşünceye, ‘İdeoloji’ denir. (Prof. Andre Lefevere)

Haberin Devamı

Ahirette iki kadın

‘Selam benim adım Selma’, ‘Selam benim ki de Özge, sen nasıl öldün?’, ‘Donarak öldüm’, ‘Ne kadar korkunç’, ‘Yok o kadar korkunç değil. Soğuktan titremem geçince, hiçbir şey hissetmez oldum. Uyku bastı, ölmüşüm. Peki sen nasıl öldün?’ ‘Kocamın beni aldattığını sandım. Onu suç üstü yakalamak için seyahatten erken dönüp evi bastım. Fakat evde tek başına tele- vizyon seyreder buldum.’ ‘Sonra ne oldu?’ ‘Evde kesinlikle başka bir kadın olduğundan emindim. Bütün evi aradım. Her yere baktım, ama kimseyi bulamadım. Ararken çok yorulmuştum, göğsüm sıkıştı kalp krizi geçirip öldüm.’ ‘Ah be güzelim, bir de derin dondurucuya baksaydın şuanda ikimiz de yaşıyor olacaktık.’

Neden ben?

1983’de kalp ameliyatı sırasında aldığı bir kan nedeniyle AİDS’den ölen efsanevi Wimbledon oyuncusu ‘Arthur Ashe’ye taraftarlarından birisi ölmeden önce bir soru sorar; ‘Tanrı neden böyle kötü bir hastalık için seni seçti?’. Arhur buna şöyle cevap verir; ‘50 milyon çocuk tenis oynamaya başladı, 5 milyonu tenis oynamayı öğrendi. 500 bini profesyonel tenisçi oldu. 50 bini devreye girdi. 5 bini Grantslam’e ulaştı. 50’si Wiblendon’a katıldı. 4’ü yarı finallere kaldı. 2’si finale yükseldi. Ve ben kupayı aldığımda tanrıya hiç ‘Neden ben?’ diye sormadım. Şimdi acı çektiğim için bunu nasıl sorarım? ‘Neden ben?’ Bazen hayatınızdan memnun değilsiniz, bu dünyadaki birçok insan sizin yaşadığınız hayatı yaşayabilmeyi istiyor. Bir çiftlikte yaşayan çocuk uçakları hayal eder. Ancak Uçaktaki bir pilot çiftlik evini ve eve dönme hayalleri kuruyordur. Hayat işte!!! Life is Life. Keyfinize bakın. Zenginlik mutluluğun sırrı olsaydı, zenginler sokaklarda sürekli dans ediyor olurdu. Ancak sadece çocuklar bunu yapıyor. Güzellik ve şöhret ideal ilişkiler getirseydi şayet ünlülerin mükemmel evlilikleri olurdu. Yaşayın mutlu olun. Alçak gönüllükle yürümek ve gerçekten sevmek! Ve neden ben? (Kaynak: Barış Yengiloğlu)

Karısı Kaybolan Adam

Bir adam polisi aramış: “Karım alışverişe gitti. Dönmedi. Ne olur onu bulun!” demiş.
Görevli polis sormuş: “Karınızı tarif eder misiniz?”
Adam anlamamış, “Nasıl yani ?”
Polis: “Boyu ne kadar ?”
Adam: “Ne bileyim, bazen yüksek topuk giyer beni geçer, evde yalınayak benden kısa.”
Polis: “Göz rengi?”
Adam: “Bilemem, bazen yeşil bazen mavi lens takar, aslında galiba ela…”
Polis: “Saçı ne renk?”
Adam: “En zor soru. Her hafta başka bir renk desem ?”
Polis: “Peki arabayla mı gitmişti?”
Adam: “Evet. Siyah Audi R8. İçi geyik derisi taba renginde, LED farları var, sağ kapıda görünür görünmez hafif bir çizik var.”
Polis : “Tamam efendim, arabanızı bulacağız!

Kıyıyı gözden kaybetmeye cesaret edemeyen insan yeni okyanuslar keşfedemez. (Andre Gide)