Çağdaş Ertuna

Çağdaş Ertuna

cagdas.ertuna@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Mart 2020’den bu yana pandeminin, sosyal hayatımızda ve kişilik özelliklerimizde yol açtığı birçok değişiklik dikkatimizi çekiyor. Artık hem yalnız kalmaya hem sosyalleşmeye her zamankinden daha çok ihtiyaç duyuyoruz. Şimdi bu gidip gelen ruh halimiz, “seçici sosyal” anlamına gelen tek bir kelimeyle özetleniyor: “Ambivert”

Hem içe hem dışa dönme ikilemi

Aralık’ın ilk 3 haftası İstanbul sosyal hayatı çok hareketliydi, yeni yıl davetleri, partileri, kutlamaları ardı ardına geldi. Sosyal medyada yakından takip ettiğimiz aynı isimler davetten davete koştu. Sonuç, büyük bir çoğunluk Kovid-19 pozitif olarak yeni yıla evde izolasyonda girmek zorunda kaldı. Hatta restoranlar bile bu yılbaşında tek kişilik hindi menüsü paketleri hazırladı.İşte böyle tuhaf günlerden geçiyoruz. Bu durumda psikolojimiz de ister istemez etkileniyor. Sürekli bir sosyalleşme ikilemi içindeyiz. Bir yanımız sevdiğimiz mekânlara koşup arkadaşlarımızla buluşmak istiyor, bir yanımız olabileceklerden korkuyor ve kendi güvenli alanımızdan çıkmak istemiyor. Son 2 yılın üzerimizdeki etkisi kısaca bu. Tamamen sağlık endişeleri nedeniyle tamamen duygusal konulara girmiyoruz bile bu aşamada. Artık o kadar çok evde zaman geçirmeye alıştık ki bazen sokağa çıkmakta bile zorlanıyoruz. Nasılsa kuryeler sağ olsun, her şey kapımıza geliyor. Sokağa çıkmaya üşenmekle, koronavirüs korkusuyla evde kalmakta ısrar etmek arasında buluyoruz kendimizi. Artık hangisi daha ağır basıyor emin değiliz.

Haberin Devamı

Adalet yerini buldu mu?

Hem içe hem dışa dönme ikilemi

Sadece ABD’yi değil, tüm dünyayı sarstı Jeffrey Epstein skandalı. Epstein’in hapishanede intihar ettiği açıklandıktan bir süre sonra da iş birliği yaptığı iddia edilen Ghislaine Maxwell tutuklandı. Tutuklandıktan ve tek başına bir hücrede 500 gün geçirdikten sonra Ghislaine Maxwell, Jeffrey Epstein’e cinsel istismar için aracılık yapmaktan suçlu bulundu. Jüri, Maxwell’i akla gelebilecek en kötü suçlardan biri olan çocukların cinsel istismarını kolaylaştırmak ve bunlara katılmaktan dolayı suçlu buldu. Adalet yerini buldu diyenler oldu, oysa adalet daha yerini bulmadı. Evet, Boris Johnson’ın gazeteci kız kardeşi Rachel Johnson’ın The Spectator’da yazdığı gibi “Ghislaine Maxwell’e acımamak çok zor” diyecek halimiz yok. Ama Ghislaine Maxwell de “Günah keçisi ilan edildim” derken çok da haksız değil. Peki, ama Johnson kardeşlerin de üniversite arkadaşı olan Ghislaine Maxwell kim? Epstein’in bir dönem kız arkadaşı olan Maxwell, 1989’da Hürriyet Gazetesi’ni satın almak isteyen ve 1991’de ölen İngiliz medya baronu Robert Maxwell’in kızı. Ghislaine Fransa’da doğuyor, tam da abilerinden birinin trafik kazası geçirip komaya girdiği günlerde. İngiltere’de yatılı okul Marlborough Koleji’nden sonra Oxford Üniversitesi’nde eğitimini tamamlıyor. 20’li yaşlarda Londra sosyetesinde yükseliyor, babasının gazetesi The European’da çalışıyor ve yine babasının sahibi olduğu Oxford United Futbol Kulübü’nde yöneticilik yapıyor. 1991 yılında Robert Maxwell’in Kanarya Adaları açıklarında “Lady Ghislaine” adlı yatından esrarengiz bir şekilde düşüp boğulmasıyla hayatı değişiyor. Ama babasının medya gücüyle kurduğu ilişkilerle Epstein’e birçok kapı açıyor. Maxwell ve Epstein’in sosyal hayatında aynı fotoğraf karesinde yer aldığı, hatta birçoğunun Epstein’in özel uçağında birlikte seyahatlere ve adasında tatillere gittiği Bill Clinton’dan Prens Andrew’a, Donald Trump’tan Elon Musk’a birçok güçlü isim var. İşte çocukları istismar eden erkek egemen bir düzende sanki her şeyin tek sorumlusu kendisiymiş gibi sadece bir kadının, Ghislaine Maxwell’in tutuklanıp neredeyse ömür boyu hapse mahkûm edilmesi bu yüzden adil değil. Bir an önce davada adı geçen diğer isimler de yargılanmalı.

Haberin Devamı

Yeniden şarj olmakta Zorlanıyoruz

Haberin Devamı

Eskiden bilirdik, kim içe dönük, kim dışa dönük… Belki de hayat daha basitti o zaman, herkesi kişilik testlerinde belli kutulara ayırmak daha kolaydı. Şimdi artık kendimiz bile bilmiyoruz; çünkü her geçen gün daha da çok içe dönüyoruz, bir yandan da dış dünyayla ilişkimizi korumak, iş hayatımızda hayatta kalabilmek için zaman zaman fazlasıyla dışa dönük oluyoruz. Dışa dönük geçirdiğimiz günlerin sonunda eve kapanmak, kalabalıklardan uzaklaşmak iyi geliyor. Ancak öyle yeniden şarj oluyoruz, pilimiz daha uzun dayanıyor. Her zaman kafamız kaldırmıyor artık çok gürültülü ortamları ya da her kafadan bir ses çıkmasını… Tam hepimiz içe dönük olduk artık derken bu sefer de evde bunalmaya başlıyor, ilk fırsatta kendimizi sokağa atmak istiyor, hiçbir şey yapmasak mahallede sevdiklerimizle buluşuyoruz.

Şimdi bu gidip gelen ruh halimizi tek bir kelimeyle özetliyorlar: “Ambivert”. Hem içe kapanık hem de dışa dönük kişilik özellikleri taşıyan demek Ambivert. Türkçesi ise “seçici sosyal” olarak geçiyor. Malum, enerjimizi toplamak için hem yalnız kalmaya hem sosyalleşmeye ihtiyaç duyuyoruz her zamankinden daha fazla. Üstelik bu sefer biri diğerinden ağır da basmıyor; ne kadar yalnız kalıyorsak o kadar da sosyalleşiyoruz. 2 yıl öncesini hatırlayınca bir kez daha görüyorum, o çok sosyal hayatımdan çok farklı her şey. Sadece ben değilim tabii değişen, etrafımda da herkes benzer durumlarda. Kim bilir giderek daha da zorlanıyoruz, daha da dengemizi kaybediyoruz derken belki de giderek daha dengeli insanlar olacağız. “Ambivert” kelimesini daha çok cümle içinde kullanacağız.

Bir uçtan bir uca savrulacağız, ama işte belki bu da bir denge sağlayacak. En azından öyle umalım.