Çağdaş Ertuna

Çağdaş Ertuna

cagdas.ertuna@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Miami’nin son yıllardaki en iyi restoranı seçilen Mandolin, aslında bir Ege bistrosu. Ahmet Erkaya ve eşi Anastasia Koutsioukis’in restoranı artık Soho House Group sayesinde İstanbul’a da geldi

Türk-Yunan yapımı restoran Soho House’ta

Soho House’un içinde fotoğraf çekilmesi yasak. Ama Mandolin İstanbul’un yukarıdaki çizimi size bir fikir verebilir. Soldaki fotoğraflar ise Miami’deki Mandolin’den ve restoranın bahçesinden...

Soho House İstanbul’un en büyük sürprizlerinden biri, Miami’nin popüler restoranı Mandolin’i İstanbul’a getirmesi... Soho House’ların yaratıcısı Nick Jones birkaç yıl önce Huffington Post’a verdiği seyahat tavsiyelerinde anlata anlata bitirememiş Mandolin Aegean Bistro’yu ve minik hamburgerlere benzettiği köftelerini. “Miami’deki Soho Beach House’tan dışarı adım atmak için tek neden” demiş Mandolin’i anlatırken.

Haberin Devamı

Belli ki bunun sonucunda da kararını vermiş ve restoranı kendi grubunun bünyesine katmış. Önce İstanbul’daki Soho House için mutfak danışmanlığıyla başlamış işbirlikleri; sonra Mandolin’i İstanbul’da ve daha sonra da mart sonunda Miami’deki Soho Beach House’ta Tiki Bar’ın yerine açıyorlar. Bu gidişle devamı da gelirse şaşırmamak lazım.

Yemek ve müzik ortaklığı

Asıl şaşırtıcı olan Mandolin’in bir Türk-Yunan restoranı olması. “Yemek ve müzik birleştiriyor bizi” diyorlar. Malum, birçok ortak yemek konusunda Türk mü, Yunan mı tartışmaları yapılıyor. Hâlâ döneri, baklavayı, musakkayı ve daha birçok yemeği paylaşamıyoruz. Oysa Soho House İstanbul’un kurucu üyelerine özel verdiği partiye yetişmek üzere Atina uçağından inerken, Yunanistan’ın Tarkan’ı diye sevdiğimiz Antonis Remos’un söyledikleri aklımda: “Politikacılar olmasa, Türkiye ile Yunanistan güçlerini birleştirse, Ege dünyanın merkezi olur.”

Tam da Ahmet Erkaya ile Anastasia Koutsioukis’in dediği gibi. Daha önce finans sektöründe çalışan Erkaya’yla, pazarlama alanında çalışan Anastasia Koutsioukis, New York’ta tanışıp evlenmiş, daha sonra da güçlerini birleştirmiş ve Ege’yi merkez haline getirmişler.

Ahmet Erkaya’yla daha önce Soho House İstanbul’un inşaatı sırasında Nick Jones sayesinde tanışmıştık. Erkaya hep şef olmak istemiş, bu isteğini gerçekleştirip Mandolin’de bu kadar başarılı olunca “Bizim restoranımızda şef değil, malzeme önemli” deyip çıkmış işin içinden. Miami Design District’teki Yunan adalarını andıran restoranın bahçesinde domatesten bibere, hatta Ege otlarına kadar birçok malzemeyi kendileri yetiştiriyorlar.

Haberin Devamı

İstanbul’daki Mandolin’in menüsüne baktığımda fiyatları uygun kalıyor diğer mekanlarının yanında. Menüde Türk ve Yunan mezeleri başlıklı iki ayrı tabak dikkat çekiyor. Türk ve Yunan mutfağı birbirinden rol çalmıyor, aksine birbirini tamamlıyor.

Tam bir Ege havası

Yeşil sarmaşıklar altındaki dekoruyla tam bir Ege havası var, bana Los Angeles’taki Soho House’un zeytin ağaçlı restoranını da hatırlatıyor biraz. Miami’deki Mandolin’in aksine etrafta nazar boncukları yok. Ama Miami’de bile olan Türk kahvesi var tabii.

Mandolin’in tek kötü yanı sadece Soho House üyelerine açık olması. Kim bilir belki ileride kulübün herkese açık olan bölümlerinden biri haline gelir.

Haberin Devamı

Atina notları

-Atina’nın sayfiyesi Glyfada bölgesi. İyi restoranları, mağazaları yan yana dizili bir şekilde bulabiliyorsunuz. Şehrin en lüks evleri de burada toplanmış.

-Glyfada’nın buluşma noktası: Opus. Atina’nın Lucca’sı gibi. Gece-gündüz aralıksız yemek servisi var. Opus’un kalbimi kazanmasının nedeni ne güzel kalabalığı ne güzel dekoru. Vanilyalı ve çikolatalı dondurma ile yapılmış milföyü!

-Deniz kenarındaki Balux Cafe: The House Club yazın kumsalıyla da dışarıdaki masaları ve şezlonglarıyla da, içerideki “love seat” adı verilen çift kişilik şezlonglarıyla da, bilardo masasıyla da bütün gününüzü şehirde değil de tatilde gibi geçirebileceğiniz bir yer. Bu kadar huzurdan sonra, şehir merkezine inmeyi istememekte.

-İlk dikkatimi çeken kıyafetler oluyor. Zaten dikkat çekmemesi mümkün değil. Kadın-erkek herkes ne kadar bakımlı olursa olsun, şalvar bolluğunda eski eşofman altlarıyla dolaşıyor. Böyle bir trend var, nereye gitseniz görüyorsunuz, o bellerinden her an düştü düşecek gibi duran eşofman altlarını. Juicy Couture’ler, Abercrombie’ler havada uçuşuyor. Tarzlarını Ugg’larla tamamlıyorlar. “Bizimla değilsin” demek istiyorsunuz ilk bakışta ama bir süre sonra rahatlıklarına da özeniyorsunuz.

-Dönüşte ise havaalanında bir Korres çılgınlığı yaşanıyor. Korres, Yunanistan’ın ünlü organik kozmetik markası. Dünyanın her yerinde yüksek fiyatlara satılıyor, bir tek Yunanistan’da fiyatları çok uygun, avro bu kadar yükselmesine rağmen. Kremler arasında kendimizi kaybederken neyse ki uçağı kaçırmamayı başarıyorum.