Can Dündar

Can Dündar

candundarada@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Daveti aldığımda "Ne kaldı ki 80'lerden" diye mırıldandım.Üniversite çağlarım, 20'li yaşlarımdı.Sizi bilmem, ama benim için (Türkiye ve dünya için de) sevimsiz yıllardı.12 Eylül'le açıldı ve o 10 yıldan geriye Reagan - Thatcher - Özal isimleri kaldı."Başka hatırlanacak ne vardı" diye düşünüyordum geceye giderken..."80'lerin kıyafetiyle gelin" demişlerdi; oysa onca yıl ne giydiğimizi bile hatırlamıyordum.***Kapı girişinde başladı hafızam açılmaya...Radyo ODTÜ'deki pazar gecelerinin "Kupa Kızı" Pınar, başında ince şeritten bandı ve üstünde vatkalı urbasıyla karşıladı bizi...Bacağına füzo pantolon geçirmişti, ama saçlarını kabartmamış, ayağına kırmızı Convers'ini, üzerine shetland kazağıyla, anorak yeleğini giymeden gelmişti.***İçeri girince anlaşıldı ki, herkes dersini çalışıp gelmiş; hafızalar nostaljik bir internet sitesinden (http://80'ler.hypermart.net) tazelenmiş:O yıllarda çocuk olanlar en çok "Uykudan Önce" masallar anlatan Adile Teyze'leriyle, atarileri hatırlıyorlardı, bir de Gırgır'da Avanak Avni'yle Fırt'ta "Yavrunuzun Sayfası"nı...Ergenlik çağındakiler Hey dergisiyle yetişmişti. Telsiz tonlamasıyla "Arkadaş arıyorum, arkadaş" diye ortada dolaşıyorlardı.80'lerin talebeleri ödevlerini TRT - 3'te gece yarısı başlayan "Gece ve Müzik" eşliğinde yapmışlar; saat 1'i geçip de hala bitiremedilerse pasajdaki plakçıdan liste verip doldurttukları kaseti teybe takmışlardı.Betamax videoların, Commodore 64 bilgisayarların, perdede Rocky, Top Gun gibi soğuk savaş filmlerinin, televizyonda Dallas'ın (JR'ı kim vurmuştu sahi?), Beyaz Gölge'nin, Mavi Ay'ın, Charlie'nin Melekleri'nin, gümrük duvarları yüksek bir ülkenin özenti dolu dünyasının anayurduydu 80'ler...***Saat gece yarısını çalınca, parlak mozaik kürelere 80'lerden kalma mor bir ışık yansıdı. İçeridekilerin beyaz dişleri fosfor gibi parıldadı.Pistin üstüne bir perde indi; önce Turgut Özal, "İcraatın İçinden" altın kaplama kalemini salladı; ardından çeyrek asırlık klipler yağdı.Eagles, "Hotel California"yı patlatınca herkes dansa başladı. Saatler ilerledikçe breakdance'çılar, John Travolta'lara karıştı.Gençliğimin popüler resmi geçidi karşımdaydı işte:Michael Jackson, zombilerle dans ettiği Thriller'da marsık rengi bir dansçıydı.Madonna, yeni çıkmış, henüz saçlarını sarartıp hayallerimizi yıkmamış; "Like a Prayer" klibinde zenci bir isa'yla sevişip Papa'yı çıldırtmıştı.Askere gidenleri "En büyük asker bizim asker" narasıyla değil, Status Quo'nun "You're in the Army Now" şarkısıyla uğurladığımız yıllardı.George Michael henüz WHAM'den ayrılmamış, tuvalette basılmamıştı.Erkekler küpe takmış, AIDS korkusuyla herkes birbirinden kaçmıştı.***Nicedir sohbetlere "Bizim zamanımızda...." girizgahıyla başlayanlar, perdeye yansıyan her görüntüde okkalı bir "Aaa eveeet" çığlığı atıyor ve bağıra çağıra şarkıya katılıyordu.Biz çıkarken Abracadabra çalıyordu, 80'lerde manasız bir hokus pokusta uçurduğumuz gençliğimizi hatırlatırcasına...Unutamadığımız o televizyon dizisindeki gibi, 80'lerdeki "Görevimiz, Tehlike"ydi sanki ve 10 yıl zar zor doldurduğumuz bu bant, kapıdan çıkar çıkmaz kendi kendini yok edecekti.Etti de... can.dundar@e-kolay.net Hafta sonu Radyo ODTÜ'nün, "80'ler Gecesi" vardı.