Can Dündar

Can Dündar

candundarada@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

1915‘te 18 yaşındaymış Soromon... Erzincanlıymış. Babası ticaret yaparmış. Haziranda şehirdeki tüm Ermenileri kafilelerle yola çıkarmışlar. At yokmuş. Herkes taşıyabileceği kadar yükü sırtına vurup jandarma refakatinde yola koyulmuş.
Tehcirin ilk günü şehir çıkışında haramilerin yağması başlamış. Soromon’un 16 yaşındaki kız kardeşi çalılıklara sürüklenip tecavüze uğramış. O sırada kafileye ateş açılmış. Soromon’un annesiyle babası öldürülmüş. Erkek kardeşinin kafası baltayla yarılmış. Soromon da, başına aldığı darbeyle devrilmiş; sonrasını hatırlamıyor. Sadece çığlıklar...
Kendine geldiğinde ağabeyinin cesedinin altında yattığını fark etmiş. Burnunda hayatı boyunca unutamayacağı ceset kokularıyla bir dağ köyüne sığınmış. Yaşlı bir kadın Soromon’u barındırmış, yaralarını sarmış. İki ay dağ yollarından yürüyerek İran’a kaçmış. Oradan Tiflis’e geçmiş.
Erzincan Ruslarca işgal edilince ailesini bulmak ve sakladıkları parayı almak için 1916 sonunda şehrine dönmüş.
Şehirdeki 20 bin Ermeniden geriye iki aile kaldığını, evlerinin de yıkıldığını öğrenince çökmüş.
Toprağa gömdükleri 4800 lirayı alıp Tiflis’e dönmüş. 1919’da İstanbul’a, oradan Selanik, Sırbistan, Paris yoluyla 1920 sonunda Berlin’e gitmiş.
Bir gün 3 kişiyi yürürken görmüş. Türkçe konuştukları için kulak misafiri olmuş. İçlerinden birine “Paşa” diyorlarmış. Takip etmiş. “Paşa” denilenin Ermeni katliamından sorumlu tutulan Talat Paşa olduğunu fark etmiş. Girdikleri evi saptamış.
O günlerde annesi rüyasına girmiş: “Talat burada ve bu seni hiç ırgalamıyor. Sen oğlum filan değilsin” diyormuş.
Uyandığında Talat Paşa’yı öldürmeye karar vermiş.
Ona yakın bir yere taşınmış. Gözlemeye başlamış.
Bir gün 11.00 sularında Talat Paşa dışarı çıkmış.
Soromon hemen başına bir şapka geçirmiş; Tiflis’ten aldığı silahı kapıp peşine düşmüş.
Paşa, tek başına istasyona doğru gidiyormuş.
Karşı kaldırımdan onunla aynı hizaya gelene dek koşmuş. Caddeyi geçmiş. Tabancasının namlusunu Paşa’nın kafasına değecek kadar yaklaştırmış. Ve tetiği çekmiş.
Talat Paşa kanlar içinde yere yuvarlanmış.
Soromon silahını atıp kaçmış. Ama çevredekiler tarafından yakalanmış.
Tarih, 15 Mart’mış.
Yani 89 yıl önce bugün...
* * *
Sonrası mı?
Soromon Berlin’de yargılandı.
Mahkemede, ailesinin ölümünden sorumlu tuttuğu Talat Paşa’yı bilerek, planlayarak öldürdüğünü itiraf etti.
Ama avukatları, Soromon’un katliamda epilepsiye tutulduğunu, eylemi bilinçli yapmadığını savundu.
Mahkeme 1915’i yaşamış tanıklarla dolduruldu ve adeta Soromon değil. Osmanlı yargılandı.
Bilirkişi olarak ifade veren dönemin Alman komutanı General Liman Von Sanders, katliamdan kısmen Jöntürk hükümetinin sorumlu olduğunu söyledi:
“Ermeniler Ruslardan yana tavır koyup savaştılar; tüm yenilenler gibi katledildiler” dedi.
“Katliamı yapan Türk askeri değil, işsiz güçsüz haydutlardan oluşturulmuş yedek güçlerdi. Kürtler de katliama katıldı” diye ekledi.
Ama sonuçta jüri, suçunu itiraf eden sanığın beraatına hükmetti. Soromon Tehleryan salıverildi.
* * *
O derin yaranın 89 yıl sonra bugün hâlâ kanıyor olması korkunç değil mi?
Şu kısa öykü bile, yaşanan faciayı açıkça ortaya koymuyor mu?