Bir insanın bir yerin kapısından girdiği andan itibaren, “Şimdi bir espri yapacak, güleceğiz” duygusuyla bekleşen yüzlerle karşılaşması ve baskının ağırlığına rağmen bu beklentiyi boşa çıkarmaması şaşırtıcı...
Geçen salı NTV’deki “Neden”in sezon finalinde konuğumdu Cem Yılmaz...
Ne zamandır planlıyorduk bunu... “Mustafa” filmi daha vizyona girmeden bana yüreklendirici bir mesaj atmış, sonraki tartışmalarda da içten mesajlarla destek vermişti.
Sonra, kendisi “Arog-arak” tartışmalarının içine çekildiğinde, bu kez ben onun yanında yer almıştım.
İnsan, dost sesinin kıymetini, haksızlığa uğradığını düşündüğü zamanlarda iyi anlıyor. Ve birçok ses kulaktan silinse de, o ses kolay unutulmuyor.
Programın sonunda Cem, Türkiye’yi biraz da vahşi Batı’ya benzeterek “Biz burada yabancıları sevmeyiz. Yerlileri de sevmeyiz. Yerli filmlerin başına gelenleri biliyorsun sen de...” dedikten sonra gülerek elimi sıkarken o yaşananlara gönderme yapıyordu.
Yorum farkı
Kendi sürdüğü, lüks bir ciple geldi programa Cem Yılmaz...
Park etmeye çalışırken NTV’nin önündeki havuza çarpıp neredeyse bir kısım balığa firar kapısı açtığını gizlemeyeceğim.
“Siyah ceket altına ütülü siyah eşofman” gibi gerçekten yaratıcı bir kostüm seçmişti o gece için... Altına da “Genç siviller rahatsız” hareketinin postala karşı simge olarak seçtiği kırmızı Converse’i giymişti.
Kapıda karşılaştığı Prof. Emre Kongar’la “Kim daha şık” polemiğine girdiler. Cem’e göre her zamanki fuları ve yeleğiyle Emre hoca daha şıktı; Prof. Kongar ise Cem’in “modern şıklık”ından etkilenmişti.
Cem tartışmayı usta işi bir adlandırmayla noktaladı:
“İşte bu Yorum Farkı hocam!”
Işın kılıcı neye yarar?
Bir insanın bir yerin kapısından girdiği andan itibaren, “Şimdi bir espri yapacak, güleceğiz” duygusuyla bekleşen yüzlerle karşılaşması ve baskının ağırlığına rağmen bu beklentiyi boşa çıkarmaması şaşırtıcı...
Yayın öncesi makyajını yapan makyöze ameliyata gelmiş doktor muamelesi yapıp “Düzelir mi, ne dersiniz?” diyerek yüzünü teslim etti Cem Yılmaz... Yüzünde rahatsız olduğu bir tüy için ışın tedavisi önerisine ise “Benim evde ışın kılıcı var; onunla alırım” dedi.
Yayına kadar ve yayın sonrasında karşısına kim çıktıysa hepsinin yüzünde iflah olmaz bir tebessüme yol açtı.
“Bir ihtiyacınız var mı?” diye soran güzel protokol görevlisi arkadaşımızın kulağına ne söylediyse kızcağız dakikalarca gülmesine mani olamadı.
Seyirciler, görevlilerden vs.den sonra ben de bu sataşma tufanından nasibimi aldım.
Çıkışta performansımı nasıl bulduğunu sordular Cem’e: “Her zamanki gibi olgun bir ev sahibiydi” dedi, “...ta ki o fıkraya kadar...” (Yayında anlatmaya kalkıştığım şu bahtsız fıkra...)
3 bine 1000 kala
Herkesin sevdiği adam olmak zor.
Daha zor olanı, öyle kalmak...
Cem’in politik mizaha uzak durmasını, birçokları bu çabayla açıklıyor.
Öyle olsa bile Cem taklit, küfür, hakaret ya da ucuz alay gibi yöntemlere hiç bulaşmayarak kendisini eski kuşak bazı komedyenlerden ayırıyor.
Bir söyleşisinde kendi mizah anlayışını ve izlenilirliğinin sırrını “bir kurbana yüklenmemek” diye izah etmişti:
“Nasrettin Hoca’da da böyledir: Mutlaka gülünen bir kurban vardır. Oysa ille de bir kurban olmasına gerek yok. Bence beni izlenilir kılan şey bu...”
İktidara sataşma konusunda ise ilginç bir tezi var:
“İyi politik mizah sadece yapan için değil, tüketen için de bir gelişmişlik ister. Amerika’da komedyen, Başkan’la kafa bulabiliyor; ben kafamdaki şakayı yapsam, yarın yokum.”
Peki ne zaman yapanla tüketen o gelişkinlik düzeyine çıkacak; iğnelemeye, eleştiriye hoşgörülü olacak?
Program çıkışında “Bu yüzyıldan ümitliyiz” dedi Cem;
“1990’ların ortalarında ‘2000’e 5 kala’ tabiri çok yaygınlaşmıştı. Şimdi oraları geçtik. Artık şöyle diyebiliriz:
‘-Aman canım! 3000’e 1000 yıl kala böyle şeylerin lafı mı olur?”
CEM’DEN İNCİLER
“Karadeniz’de bana ihtiyaç yok”
Özay Şendir
Ayıplı bir tartışma, 'işine yarayacak'
14 Mayıs 2025
Didem Özel Tümer
Türk şirketlere BAE’de finansa erişim kolaylığı
14 Mayıs 2025
Abbas Güçlü
En son imparator!
14 Mayıs 2025
Ali Eyüboğlu
EOKA’nın köyünde ölümle burun buruna! Neşe Karaböcek’ten Kıbrıs anıları…
14 Mayıs 2025
Dilara Koçak
Yaz gelmeden detoks değil, denge zamanı
14 Mayıs 2025