Can Dündar

Can Dündar

candundarada@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Eski Yargıtay Başkanı Sami Selçuk uyardı: Selçuk, halen Bilkent Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde ders veriyor. Ve elbette güncel gelişmeleri yakından izliyor.Bülent Arınç'ın "Yeni laiklik yorumu lazım" çıkışını, Şemdinli savcısını, yeni ceza ve antiterör yasalarını sordum. Özetle şöyle dedi: Yargıtay Başkanı olduğu dönemde demokrat çıkışlarıyla tanınan Doç. Sami Selçuk'la İmge Yayınevi'nde karşılaştık. Refik Tabakçı'nın yanında sohbet ettik. "Sayın Arınç'ın 'Türkiye cezaevine dönmüştür' lafı uç bir yorum.Konuşmada katıldığım nokta ise şu:Türkiye laiklik ile laisizmi birbirinden ayırmak zorunda. Fransa bunu 1905'ten sonra yaptı ve giderek laisizmi yumuşattı.Laisizm bir ideolojidir. Bu ideolojide devlet dini güdümler. Laiklikte ise devlet yansızdır. Arınç'ın konuşmasında bu ayrımın ipuçları var.Devlet içinde Diyanet gibi bir birim dini yönlendiriyorsa o ülkenin laik olması mümkün değildir.Türkiye bu anlamda laik değil, laisist bir devlettir. Devlet laik olsa, dinler, inançlar, mezhepler karşısında tarafsız kalıp herkesi kucaklasa, kimse buna itiraz etmez. Arınç haklı "Avrupa'da bazen azınlıklar teröre kalkışsa bile rejim laiklikten, demokrasiden ödün vermiyor, vazgeçmiyor. Bizde de devlet halkına güvenmek zorunda... Bakın Anayasa Mahkemesi türbanla ilgili önemli bir karar aldı: Hiç türbandan söz etmeden 'Dinsel bir hüküm, laik bir devlette yasal bir hükme dönüştürülemez' dedi. Bu doğru bir karar. Ancak bu hükmün gerekçesinde türbanın yaratacağı tehlikeleri, ülkenin kargaşaya düşebileceğini vs. anlattı. Bu, Anayasa Mahkemesi'nin yetkisini aşar. Anayasa Mahkemesi'nin de, Yargıtay'ın da, bizlerin de memleketi kurtarmak gibi bir görevi yok. Hukuk normunu koyacak, gelen yasa buna, Anayasa'ya uygun mu, ona bakacak. O kadar.Öyle bir gerekçe yazıyor ki, siyasal tartışma açıyor, gerek yok. Sağduyulu ve büyük düşünemiyor devlet... münferit olaylardan telaşa kapılıyor. O yüzden ben çıkarılan ceza yasasına, terör yasasına 'tepki yasası' demiyorum, 'telaş yasası' diyorum. Telaş yasası "Türkiye Osmanlı döneminde önce Fransız ceza yasasını aldı. Onun canına okudu. İtalyan ceza yasasını aldı, onu da halletti. Şimdi Alman sistemini deniyor. Bakalım ne olacak?Bu yasa geçmişteki yasaya benziyor, fazla bir şey getirmiyor. Daha ağırı İtalya, İngiltere ve Almanya'da var. Ancak orada düşünceyi açıklama özgürlüğünü ihlal açısından fazla sıkıntı yaşanmıyor, çünkü yorumda buna özen gösteriyorlar, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) ölçütlerini gözetiyorlar. Biz ise bu açıdan biraz sıkıntılıyız. 2005'te düşünceyi açıklama özgürlüğüyle ilgili olarak AİHM'ye giden 50 davadan 39'u, yani yüzde 80'i Türkiye'ye ait... 45 ülkeden 11 dava gelmiş, sadece Türkiye'den 39... İnanılmaz bir rekor bu...O bakımdan yeni yasalar eski uygulamayla sürerse bunun büyük sıkıntı yaratacağını düşünüyorum. Yeni Ceza Yasası "Ben de bu kaygıyı taşıyorum. Amaç o olmasa bile bu sonuç doğabilir. Çünkü yargı sistemine tutucu bir anlayış hâkim. İnsanların yorumu bir gecede değişmez. Yasalar muğlak; yoruma açık... Yasanın getirdiği yeni kavramların ardındaki felsefe anlaşılmadan uygulamaya kondu. Avrupa'da çağdaş yorum konusunda sürekli yayın yapılıyor, Türkiye'de bir kitap bile yok. 2005'te Yargıtay Genel Kurulu laiklikle ilgili olarak birbirine ters iki karar verdi peş peşe... Yorumdan, uygulamadan kaynaklanan sorunlar nedeniyle yeni yasalar yozlaştırılabilir ve yeni tehlikeler getirebilir, diye korkuyorum. Geri adım mı? "Bence savcı çalışkan biri... Konuyu ayrıntılı incelemiş. İfadesi düzgün. Ancak görev sınırlarını aşmış, o kesin. Başka bir yargı organının incelemesi gereken konuda kendisi yargıda bulunuyor. İddianamede yetkisini aşıyor. Ama bunu ilk yapan da o değil, onu da söyleyeyim. Verilen ceza ağır gibi görünüyor, ama bunu anlamak için gerekçeyi beklemeliyiz. Belki gerekçe bizi ikna eder. Kararın bu kadar ağır olması, yargının etki altına alındığı izlenimi yarattı, düşündürücü oldu. O izlenimi silmek, kamuoyunu tatmin etmek için Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) gerekçeleri açıklamalıdır. Hatta bu tartışmalar vesilesiyle HSYK kararları yargı denetimine açılmalı ve mümkünse kurulun görüşmeleri de İtalya'daki gibi açık olmalıdır. can.dundar@e-kolay.net Şemdinli Savcısı