Can Dündar

Can Dündar

candundarada@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

İdris Küçükömer, soldaki politikacıları ikiye ayırır: Ankaralılar ve İstanbullular...
Ona göre “Ankaralılar”, devletçidir, plancıdır, “aradıkları cevapları önceden bilenler”dir.
“İstanbullular” ise Batı kültürünü tek dünya kültürü sayanlardır.
“İkisinin ortak yanılgısı, Anadolu insanı üzerinedir” der Küçükömer...
* * *
CHP, belki de 1970’lerin Ecevit’inden bu yana ilk kez farklı bir yol deniyor.
Bu seçimde iktidar partisiyle olduğu kadar, yerleşik imajıyla da uğraşıyor.
Üzerine yapışmış “Statükonun partisi” imajından soyunmaya çalışıyor.
“Asıl statükoyu savunan AKP’dir. Değişimi temsil eden ise biziz” tezini savunuyor.
“Devleti kuran parti”, bir gün çıkıp “Ben devletin değil, toplumun partisiyim” derse inandırıcı olabilir mi?
80 yıllık algı, 80 günde değişebilir mi?
Zor.
CHP lideri, dün sabah, sağına ODTÜ’lü hocamız Prof. Dr. Sencer Ayata’yı, soluna Genel Başkan Yardımcısı Umut Oran’ı alarak bize CHP’nin “Sivil toplum projesi”ni tanıttı.
“Cumhuriyeti biz kurduk; çok partili seçimi ve ortanın solunu biz getirdik; sıra özgürlükçü demokraside” dedi.
Partinin sivil toplum anlayışının “ne olmadığını” anlatan üç başlık, özellikle önem taşıyor. CHP’ye göre sivil toplum;
Devlet güdümünde, cemaat cenderesinde ve neo-liberal anlayışta olmamalı...
Böylece CHP, “Devletçi değilim, ama cemaatlere ya da piyasaya da teslim olacak değilim” mesajı veriyor.
“Toplumun üzerinden devlet baskısı kalkmalı, ama cemaat baskısı, mahalle baskısı, ‘geçim karşılığı oy’ baskısı da kalkmalı” diyor.
Önce “Aile Sigortası” uygulamasıyla, 12 milyon yoksulu iktidarın oy deposu olmaktan çıkarıp özerkleştirmeyi, sonra da sivil toplumu demokratikleştirip güçlendirmeyi amaçlıyor.
* * *
Sorun şu ki, bugünkü haliyle çoğu sivil toplum kuruluşu, pek de sivil değil. 85 bin derneğin 15 bini dini hizmet alanında faaliyet gösteriyor. Erkek üye sayısı kadınların 5 katı...
Yani devletteki ataerkil yapılanmanın birer aynası durumundalar. Aynı itaate dayalı, otoriter ilişki biçimi, aynı emir komuta zinciri, aynı biat kültürü orada da geçerli... Bu halleriyle de bazen devletin kolluk gücü, iktidarın arka bahçesi işlevi görüyorlar.
“Sivil toplumu (dönüştürmeden) desteklemek, o yapıyı yeniden üretmek anlamına gelmez mi? Sivil toplum nasıl sivilleşecek” diye sordum Kılıçdaroğlu’na:
“Haklısınız, ama bir yerden başlamak zorundayız” dedi. Zamanla sağlıklı sivil toplum örgütlerinin, baskıcı cemaat yapılanmalarını bertaraf edeceğini söyledi.
Prof. Ayata’ya göre de, “demokrasinin fidanlığı” gibi örgütlenen bir sivil toplumda, demokratik toplumun altyapısı, mesela özgür insan fikri, müzakere kültürü, dayanışma değerleri, birlikte iş yapma kültürü yeşerebilir.
Umut Oran’a göre CHP’nin projesinde sivil toplumun demokratik dönüşümü için öneriler de var.
* * *
İdris Küçükömer’e dönersek; “Ankaralılar” ve “İstanbullular”dan farklı ve zorlu bir yola çıkıyor CHP...
“Anadolu insanı”nı kucaklayan, sivil bir arayışa girişiyor.
Kendi başına bu çabanın bile Türkiye için önemli olduğuna inanıyorum.
NOT: Pazar günkü yazımda Elrom’u kaçırdığını söylediğim örgüt, DHKP-C değil, THKP-C olacaktı. Bu harf ve örgüt hatası için özür dilerim.