İki aydır öyle bir heyecan yaşıyorum ki sormayın... İlk defa bir tiyatro oyununa "yazar" olarak imza atıyorum.İmzada bir de küçük ortağım var:Oğlum..!***3 yıl önce Angora Yayıncılık adına Sezai Kaynak, Türkiye ve Yunanistanda yayımlanmak üzere çocuk masalları basacaklarını söyledi:"Sen de bir masal yazar mısın?" dedi.O zaman 6 yaşında olan Ege, masal konusunda benden daha deneyimliydi. Onunla kâğıdın başına oturduk, kafayı çalıştırıp düşlerimizi yarıştırıp "Duvar" diye bir masal yazdık.Bir duvarın iki yanında yaşayan, oyunları, şarkıları, yemekleri birbirine benzeyen, ama birbirini göremeyen çocukların bir gün gözcü Şahini kovalayıp duvarı yıkarak birbirlerine kavuşmalarını anlatıyordu masal..."Denizin İki Yakasından Masallar", ancak geçen yıl basılabildi.Daha bunun heyecanını yaşarken çok daha heyecan verici yeni teklif geldi.***Bu kez arayan, Çankaya Belediyesi Şehir Tiyatrosundan Ebru Üstüntaştı. Duvarı sahnelemek istediklerini söylüyordu.Memnuniyetle kabul ettim. Tek şartla:"Acaba Duvarın öte yakasındakileri Yunan çocuklar oynayabilir mi?"ydi.Bu soruyu Yunanistan Büyükelçiliğine sorduk.Elçilik yetkilileri çok ilgilendi. "Duvar", Yunancaya tercüme edildi ve Ankaradaki sefaret çalışanlarının çocuklarına, oyunda rol alma izni verildi.Yönetmen Üstüntaş, tecrübesiz bir avuç çocuk ve bir grup gönüllü tiyatro sevdalısıyla kolları sıvadı.Yazının başında sözünü ettiğim heyecan, işte böyle başladı.***Masal, gerçeğe dönmüştü.Şimdi sahnenin ortasında bir duvar vardı; duvarın iki yakasında da Türk ve Yunan çocuklar...7 - 12 yaş arasındaydılar.İlk karşılaştıklarında uzaktan süzdüler birbirlerini...Tercüman aracılığıyla konuştular. Provalar ilerledikçe "duvar" yavaş yavaş incelmeye başladı. Rafaella Sezernazla, Nathalia Cansuyla, Yiğit, Elenayla, Sisi Barkınla dost oldu.Bu taraftakiler "Yağ satarım bal satarım" ve sek sek oynuyordu."Karşıdakiler"in de aynı oyunu bir başka şekilde oynadığını gördüler."Onlar" sirtaki seviyordu; buradakilerin de halay çektiğini öğrendiler.Sonra birbirlerine oyunlarını, şarkılarını, halaylarını öğretmeye başladılar.Bütün bunlar rol icabıydı aslında... Ama hiçbiri rol yapmıyordu. Çünkü gerçekten de sahnedeki Türk çocukları Yunan arkadaşlarından sirtaki yapmayı öğrenirken, karşılığında onlara Atabarı figürleri gösteriyordu.Çocukların aileleri de provalara gelip gittikçe görüşür, konuşur olmuştu.Çocuk oyunumuz, vermek istediği mesajı, ilkin kendi içinde yaşıyordu.Sahnede olduğu gibi gerçekte de gümbür gümbür yıkılmıştı "Duvar..."***İşin sürprizi, oyunun Kıbrıs referandumuyla çakışması oldu.Duvarın galası 23 Nisanda yapılacak.Yani 24 Nisan oylamasından hemen önce çocuklar son sözü söylemiş olacak.Onların iki dilde oynadıkları bu oyunda verdikleri mesaj, belki yarın turnelerde suyun öte yanına da ulaşacak.Duvarın kaderini şahinlerin eline bırakmak istemiyorsak, kalıcı barış için işe en baştan, ders kitaplarından, çocuk oyunlarından başlamalıyız."Duvar", bunun güzel bir örneğini sunuyor.Heyecanım biraz da ondan... can.dundar@e-kolay.net Duvarın iki yakasındaki Türk ve Yunan çocukların rolleri, gerçeğe dönüşüverdi
Özay Şendir
Gerçek savaş mı yoksa danışıklı savaş mı?
23 Haziran 2025
Tunca Bengin
Nobel Barış Ödülü adayı ‘savaş’ dedi
23 Haziran 2025
Cem Kılıç
Yabancı parayla ücret olur mu?
23 Haziran 2025
Didem Özel Tümer
İran’da zorla rejim değişikliği mümkün mü?
23 Haziran 2025
Abdullah Karakuş
Bundan sonra neler olacak?
23 Haziran 2025