Abdullah Gül 1. sıranın A koltuğunda oturuyordu.Ali Babacan aynı sıranın F koltuğunda...Yani birbirine en uzak mesafede...Elbette oturma düzeninden siyasi yorum yapacak değilim ama uçaktaki bu mesafenin hayatta da açıldığına dair ciddi emareler var.Dışişleri Bakanı kamuoyu önünde savunsa da içten içe Başmüzakereci'ye mesafe koyuyor.Bilenler bilir:Ali Babacan'ı AB müzakereciliğine Abdullah Gül önermiştir.Bakanlığını doğrudan ilgilendiren bu konuyla kendisine çok yakın, dil bilen, pazarlıkta usta, ticaretten anlayan bir dostunun meşgul olmasını istemiştir.Peki öyleyse ne oldu da bu ikilinin arasına kara kedi girdi?***Burada bir hayal kırıklığı rol oynuyor.Geçenlerde Başbakan'ın yakın çevresinden bir isimden ve Dışişleri bürokrasisinden de dinlediğim bir hayal kırıklığı bu...Ali Babacan, aynı zamanda ekonomiyi de yönettiğinden AB ile hakkınca ilgilenmedi. Elbette bunda hükümetin işi ağırdan almasının da payı vardı. Ama Avrupalılar, karşılarında kararlı, ısrarlı, istekli bir muhatap göremediler. Kendisi Brüksel'e gitmediği gibi, giden teknisyenlere de hiçbir konuda taahhüde girmemelerini telkin etti.Financial Times'ın "Babacan nerede?" sorusunun altında yatan da bu... Ekimde Türkiye'nin ilerleme raporu açıklanacak. Bu rapora göre aralıkta Avrupa devlet ve hükümet başkanları toplanıp müzakereler konusunda bir değerlendirme yapacak. Ve Babacan ancak bu hafta gidiyor Avrupa'yla temasa... İş işten geçtikten sonra...Üstelik boş ellerle...***Babacan'ın eli boş, çünkü ilişkilere asıl gölge düşüren, pek çok yazarı fikir suçundan mahkemeye sürükleyen Ceza Yasası'nın belalı 301. maddesi hâlâ reform paketine alınmadı. Kıbrıs zaten büyük bir sorun... ancak orada Türkiye'ye anlayış gösteren Avrupalılar var. Lakin 301 konusunda AB tam bir görüş birliği içinde... Bir simge haline gelen bu maddeyi, demokratikleşmenin önündeki en ciddi engel olarak görüyor.Başbakan Erdoğan, Orhan Pamuk 301'den yargılanırken verdiği bir demeçte kendi mahkûmiyetini anımsatarak, "Ben bu işin bedelini ödeyerek geldim. Acele etmemek lazım. Önce yargısal içtihat oluşsun, sonra yapılması gereken yapılır" demişti.Yargıtay'ın 301 aleyhine bir karar vererek içtihat oluşturmasını bekliyordu. Ancak Yargıtay beklenenin aksine cezayı onadı. Ve ters yönde bir içtihat oluşturdu.Kestaneyi ateşten almayı hükümete bıraktı.***Şimdi takvim şu:18 Eylül'de Meclis AB gündemiyle toplanıp kimi uyum maddelerini görüşecek. Ama bunlar arasında asıl sorun yaratan 301 yok.21 Eylül'de Elif Şafak, "Baba ve Piç" romanında "Türklüğü alenen aşağılamak" suçlamasıyla yine 301. maddeden yargılanacak.Türkiye bir kez daha bu çağda bir romanı yargılıyor olmanın utancına bulanacak.Şiirden mahkûm olarak gelmiş Başbakan, bir romancının yargılanmasına göz yumar ve o zamana dek 301'i kaldırmazsa ekimde Brüksel'de Türkiye çok zorlanacak. Belki de bazı fasıllarda müzakereler ertelenecek.Dedim ya, yaz bitti Ankara'da...Yaz boyu tembellik eden ağustosböcekleri için beter bir sonbahar başlıyor. can.dundar@e-kolay.net Uçakta gördüm onları... Çok önemli bir uluslararası toplantıya birlikte gidiyorlardı. Ama küs gibilerdi.