Cumhurbaşkanı’nın hakemliği tartışılıyor: Bazıları, Gül’ün maç yapan takımlardan birinden çıkıp hakem olduğunu hatırlatarak ona güvensizlik belirtiyor.
Bazıları tam da bu gerekçeyle ona umut bağlıyor.
Kimileri ise 2 yıldır Köşk’e mesafeli duran askerin, sonunda Gül’ün hakemliğini kabul etmesini önemsiyor.
Ama madalyonun pek dillendirilmeyen öbür yüzüne de bakmakta yarar var.
* * *
Son dönemde Gül’ün Erdoğan’la ilişkisi, askerle ilişkisinden daha mesafeli hale geldi.
Çünkü son dönemde Başbakan, Cumhurbaşkanı’nın attığı neredeyse her adımı geri almak gibi bir misyon üstlenmiş durumda...
Ermeni meselesine bakın:
Gül’ün hem kişisel kariyerini hem Türk diplomasisinin sınırlarını zorlayarak açtığı Erivan kapısını, Erdoğan bir Bakü ziyaretiyle tamamen kapattı.
Aydınların “Özür diliyoruz” kampanyasında ikilinin farkı hepten ortaya çıktı. Erdoğan “Kampanya ortalığı karıştırır” diye kızarken Gül, “Türkiye’de her görüş açıkça tartışılır” dedi.
Kürt meselesine bakın:
Gül’ün DTP heyetini kabul ederek ve ılımlı mesajlar vererek yarattığı “Kürt sorununda iyi şeyler olabilir” beklentisini Erdoğan “DTP etnik milliyetçilik yapıyor, ben görüşmem” diyerek yıktı.
AB sürecine bakın:
Gül’ün Dışişleri’ndeyken takipçisi olduğu reformlar sonradan durmadı mı? Bağış’ın başmüzakereciliğe getirilmesi de “Köşk’ün devre dışı bırakılması” diye yorumlanmadı mı?
* * *
Şimdi yine “Bizi bölmeye çalışıyorlar, oysa etle tırnak gibiyiz” diyenler olacaktır.
Böyle bir niyetimiz yok.
Devletin zirvesindeki ikilinin, geçmişte de pek çok meselede farklı tavırlar aldıklarını hatırlıyoruz.
İçten içe çatıştıklarını biliyoruz. (Bu çatışmanın “eşler boyutu”nu bir başka yazıya bırakalım.)
NATO’da Rasmussen’in Genel Sekreter olması krizinde farklı görüşlere sahip olduklarını, Alman Savunma Bakanı açıklamıştı.
Anayasa taslağında türbanın yer almasına tepki veren rektörlere Erdoğan “İşlerine baksınlar” derken Gül, “Üniversitenin toplumda olup bitenler karşısında sessiz kalması elbette mümkün değildir” demecini vermişti.
İşin bir de üslup boyutu var.
Gül’ün Kabine’deyken işlerinden birinin de “Erdoğan’ın fevriliklerini önlemek” olduğunu hatırlatanlar, “Köşk’e çıkınca yokluğu belli olmadı mı?” diye soruyorlar.
Erdoğan’la Gül arasındaki bu yarığın, Cumhurbaşkanlığı seçimine kadar giderek derinleşeceğini tahmin etmek güç değil.
* * *
Şimdi Gül, Erdoğan’ın bence zaruri ve doğru bir düzenlemeyi bu kadar alelacele ve beceriksizce yapıp getirmesinin vebalini üstüne alır mı?
Ele yüze bulaştırılmış bir yasa değişikliğinin kendi kariyerine de bulaşmasına izin verir mi?
İki yıl sonra nihayet “taraflar”ın üzerinde uzlaştığı “hakem rolü”nü riske eder mi?
Bence çok zor.
* * *
“Hakem Gül”, bundan böyle siyasette daha etkin bir figür haline gelecektir.
Ve bu önem, mazisine koyduğu mesafe boyutunda büyüyecektir.
Özay Şendir
Ayıplı bir tartışma, 'işine yarayacak'
14 Mayıs 2025
Didem Özel Tümer
Türk şirketlere BAE’de finansa erişim kolaylığı
14 Mayıs 2025
Abbas Güçlü
En son imparator!
14 Mayıs 2025
Ali Eyüboğlu
EOKA’nın köyünde ölümle burun buruna! Neşe Karaböcek’ten Kıbrıs anıları…
14 Mayıs 2025
Dilara Koçak
Yaz gelmeden detoks değil, denge zamanı
14 Mayıs 2025