Gözü dönmüşçesine çalışmayı ve düşünde bile ha bire yazı yazmayı matah sanan bir adamı tedaviye aldım.Ona, hayatın koşuşturmadan ibaret olmadığını anlattım.Havada gördüm hercai leyleği; binip sırtına 3 kıtayı gezdim.Hepsi bir yıla nasıl sığdı bilmem; ama yerkürenin değişimine tanıklık ettim.***Atinadan Larnakaya uçtum şubatta; Ledra Palas önünden son duvarı vizesiz geçtim.Yaklaşan ırkçılığın ayak seslerini duydum Viyanada bir Türk restoranında...Pariste, kulaklığıma çalınan notalara dizeler yakıştırarak yürüdüm bir pazar sabahı Seine Nehri kıyısında...Sonra "Doğunun limanları"na çevirdim leyleğimin yönünü...Beyrut, binalarındaki kurşun deliklerini sıvıyordu; eski bir yarayı sararcasına... Balkon perdeleri, yaslı pelerinler gibi uçuşuyordu. Ve Firuzun sesi arakla karışınca adamın ayağını yerden kesiyordu.Hizbullah karargâhından dünyaya baktım.Şatilada bir kreşte gözyaşımı bıraktım."Kanunsuz vadi" Bar Eliastan geçtim; bir akşam vakti usulca süzülüp Şamın yamacından, Ammana vardım.Diyarbakırda bir eyvan gecesinde halay çekerek uğurladım baharı... Yazı, Mardinde mahlep şarabının sarhoşluğuyla karşıladım. Güzelim bir konağın penceresinden, uçsuz bucaksız bir coğrafyanın uyanışına bakakaldım.Bağdaş kurdum Hasankeyf surlarının dibinde... Ayaklarımı Dicleye salıp şabot balığı yedim, 77 medeniyetin gölgesinde... Haziranda nutuk attım, Nâzımın mezarı başında, Moskovada...Maoyu gördüm Pekinde; uzun bir kuyruğun ucunda, boylu boyunca yattığı mozolenin içinde...Seulde bir vejeteryan sofrasında bağdaş kurdum dostlarla...Sonbaharda New Yorkta tangonun çağrısıyla aşka geldim ve terör korkusunu tattım, balkonlarında çiçekten çok bayrak asılı bu dünya başkentinde, bir seçim arifesinde... Dünya, yeni duvarlar örerken eski kinlerin bahçesine, Berlinde bir müzede yaşlı duvardan artakalanları ve bir zamanlar o duvardan kaçmak için çırpınanları gördüm.Batı Trakyayı kat ettim boydan boya, Selanik yolunda... İskeçede, Gümülcinede işler değişiyordu.Yorgun Amsterdam, çokkültürlülük adlı bir insanlık düşünü toprağa veriyordu.Ve yoksul Erivan, 90 yıllık bir öfkeyi dipdiri muhafaza ediyordu.Brükselde bitti sene...Yağmurlu bir aralık sabahı, Türkiyenin önüne yepyeni bir yol açılıyordu.***Dünyanın değişiminden bendeniz de aldım payımı...Zamanı kullanmayı öğrendim; o beni pervasızca kullanmışken bunca sene...Terbiye ettim kendimi...Dizginlerini elime aldım, bunca zaman dingilinde şuursuzca sürüklendiğim hayat arabasının...Vazgeçemem sandığım huylarımdan caydım."Hiç vaktim yok" mazeretini naftalinleyip rafa kaldırdım.Nafile telaşlar, can sıkıcı uğraşlar, sıradan arkadaşlar kalabalığından kendime ve sevdiklerime yer açmanın sırrına vardım.O sayededir ki, hercai leyleğin sırtında kanatlandım.Zaman, alımlı bir sevdalıya dönüştü, kuşbakışı bakınca... dingin uzanıp yatınca...Bu yıl ve her daim, darısı başınıza!.. can.dundar@e-kolay.net Kendimi ıslah ettiğim yıl oldu 2004...