Var elbet, ama bu farklı...Zamanında heykel sevdası putperestlik sayıldığından mıdır nedir, bu sanat dalı, kimilerinde kronik alerjiye yol açıyor.Yıllar önce, sorumlusu olduğum dergide bastığımız bir fotoğraftan dolayı hakkımda"müstehcen neşriyat"tan dava açılmıştı.Suç konusu fotoğraf neydi biliyor musunuz:Mikelanj'ın dünyaca ünlü Rodin Heykeli...* * *Edirne'nin CHP'li Belediye Başkanı Hamdi Sedefçi, -hem de "Biz Melih Gökçek gibi değiliz" dediği basın toplantısında- kent merkezindeki çıplak kadın heykelini başka parka nakledeceklerini söylemiş. Bu "tayin" vesilesiyle de bir hatırasını nakletmiş:Başkan Fransa'ya gittiğinde Versailles Sarayı'nın bahçesindeki havuzun köşesinde bir çıplak kadın heykeli görmüş ve nefsi uyanmış. Şöyle diyor: "Baktım, bana olağanüstü geldi bayan heykeli... Resmen akla seks getiriyor. Özür diliyorum; insan kaptırıyor kendini, tahrik oluyorsunuz."Başkan merakla heykelin ön tarafına dolanınca bir de ne görsün:O seksi kadın kucağındaki bebeği emzirmiyor mu?Sıcak sudan soğuk suya dalmış. (Muhtemelen bir anneyi seksi bulmuş olmanın utancıyla) "aptallaşmış, şoke olmuş.""Sanat bu işte... Allah kahretsin!" demiş.* * *Gel de Sultan Abdülaziz'in Paris seyahatini anımsama şimdi:Osmanlı tarihinin ilk Avrupa ziyareti...Tarih: 1867...Sultan, heyetiyle Paris milletlerarası sergisini gezerken Anadolu ve Mezopotamya'dan gelmiş kadın heykelleriyle karşılaştı. İşin kötüsü, heykeller anadan üryandı.Osmanlı'nın çıplak kadın heykeliyle ilk karşılaşmasını heyetteki Hafız Ömer Faiz Efendi "Ruzname"sinde şöyle yazdı: "Biz, kadınlara ait çıplak heykellere kaçamak gözlerle, amma Frenklerden daha büyük alaka ile bakıyorduk. Biz sadece örtülü olanlarını tesadüfen görüyorduk, onlar kadınlarla her an hayatın içinde beraber idiler ve sergiyi gezen genç kadınlar da kendilerini çıplak gösteren bu heykellere bizim kadar alaka ile ve tabii olarak bakıyor idiler. Alışkanlık meselesi idi ortada olan..."Ömer Faiz Efendi yanındaki İmam-ı Sani Hasan Nami Efendi'ye "Bunlara bakmak haram mıdır, sevap mı" diye sormuş. Diyor ki, "Hoca Efendi yüzüme öyle bir baktı ki, cevaba lüzum kalmadı. Fetvayı almış idim. Hoş benim için fetvaya lüzum yoktu. Ben güzele bakmanın sevap olduğuna inanmış ve Allah'ımızın dünyanın bütün güzelliklerini onlardan anlayan insanlar için yarattığına iman etmiş hakiki bir Müslüman idim. Softa değildim."* * *Aradan neredeyse 140 yıl geçti, son asırda kadınlarla birlikte heykeller de hayatımıza girdi.Fetva verenler gitti, lakin heykel davası bitmedi.Cumhuriyetçiler birer zafer abidesi gibi heykeller dikerken, muhalifler o heykellere saldırarak, tükürerek direndi.Lakin kavgaya sağduyu tahtında son verecek bir Ömer Faiz Efendi yetişmedi.Bu ne doymak bilmez bir nefismiş ki, atalarından 1.5 asır sonra hâlâ her gördüğü heykeli gözleriyle soyuyor ve oracıkta uyanıyor. can.dundar@e-kolay.net Heykellerle hastalıklı bir ilişkimiz var bizim... Diyeceksiniz ki resimle, karikatürle, müzikle yok mu?