Tiyatro tarihinde ilk kez, ibretlik bir dayanışma örneği sergiledikleri için...Kurumlarının geleneğine, hukukuna, onuruna sahip çıktıkları için...Sanatçıların, siyasi iktidarın pasif oyuncusu olmadığını kanıtladıkları için...DT'yi tanıyanlar bilir:Birbirini seven 3 kişiyi bulmak zordur.Lakin bu kez 2 isim üzerinde neredeyse kesin bir görüş birliği var.Lemi Bilgin ve Mine Acar...İlki, kurumun en sevilen genel müdürlerinden biri oldu. İkincisinin adı bile bölge müdürlerinin topluca istifasına yetti. Devlet Tiyatrosu (DT) sanatçılarını alınlarından öpmek gerek... Atilla Koç, Lemi Bilgin'in gördüğü 3. bakan...Hüseyin Çelik ve Erkan Mumcu DT'ye karışmadılar.Atilla Koç gelince işler değişti. Biri dışında tüm genel müdürlerini değiştiren Bakan, tiyatroya da müdahale etti.Önce başrejisörlüğe Ensar Kılıç'ın atanmasını istedi. "Sanatsal yeteneği yok. Tiyatro asla kabul etmez" yanıtını aldı.Ardından Sivas Bölge Müdürlüğü'ne milletvekilinden torpilli birini empoze etti, kurum yine ayak diredi.Üçüncü olarak bir AKP milletvekili, Develi'de sahnelenen bir oyundaki bazı sözleri şikâyet edince devreye girdi. "Edebi kurul var, onların yetkisinde" yanıtını alınca yine sustu.Ama bu direnişten, "Bürokratıma söz geçiremiyorum" sonucunu çıkardı. Hemen bürokrasinin amansız kılıcı devreye girdi. Önce sahte ihbar mektupları geldi, ardından da müfettişler...Suçlamalar komikti:Taksim Sahnesi'nin kirasının erken ödenip devletin zarara uğratılması... Maaşların İş Bankası'ndan alınması... vs...vs... Kadrolaşamayınca... DT'nin kulisini bilenler, bu oyunda başrolü, yönetimde gözü olan ve eserlerinin daha sık oynanmasını isteyen "iki hevesli"nin oynadığını söylüyor.Onların etki alanındaki Bakan, Genel Müdür'üyle yüz yüze konuşmadı. Sonra da ilgili müsteşar yardımcısını gönderip Lemi Bilgin'i istifaya davet etti.Bilgin, "Şimdi ayrılırsam suçluymuşum da soruşturmadan kaçıyormuşum görüntüsü doğar. Bunu onuruma yediremem" diyerek istifa önerisini reddetti.Hem niye istifa edecekti ki?DT, tarihinin en uyumlu, en verimli dönemlerinden birini yaşıyordu. Çalışanlar arasında iç barış sağlanmıştı. Seyirci ve koltuk kapasitesi yüzde 20 artmıştı. Bu yaz Türkiye'nin 500 noktasında perde açmışlar, tiyatroyu halkın ayağına taşımışlardı. Özel tiyatrolarla ilişkileri ısıtmış, salon, oyuncu, yönetmen işbirliğine girişmişlerdi. Salonları yenilemiş, altyapılarını güçlendirmişlerdi.Bilgin istifa etmeyince görevden alındı.Ve yerine yapılan atamayla da tiyatroda yer yerinden oynadı. 2 hevesli 12 bölge müdürü, hiçbir mesleki yeteneği olmayan birinin Genel Müdürlük'e atanmasının DT'nin "sanatçı genel müdür" geleneğini yıktığı gerekçesiyle koltuklarından çekildi.Ardından rejisörler provaları durdurdu. Sanatçılar ayağa kalktı. DT'nin tam yeşerirken baltalanması açısından üzücü bir durum; lakin tiyatro çalışanlarının kurumlarına sahip çıkma bilincini sergilemesi açısından örnek bir eylem...Köşk'ün kararnameyi onaylamaması, Bakan'ın da yanlışta ısrar etmemesi gerek...Kalıcı çözüm ise tiyatronun özerkleşmesi ve sanatçıların, kendilerini yönetecek genel müdürü seçmesi...O zamana kadar tiyatronun her gelenin kolayca yapıp yıktığı "iki kalas-bir heves" olarak kalması kaçınılmaz... can.dundar@e-kolay.net Örnek eylem