Dünyaca ünlü “24” dizisi geçen hafta yayınlanan sezon finaliyle ekranlara veda etti.
Dizinin senaristleri, son sezonda Amerika için bir “komplo senaryosu” yazmışlardı.
Kahramanımız Jack Bauer, teröristlerin elindeki nükleer silahın peşine düşüyordu.
Uzun çabalardan sonra, terör örgütünün ardında Beyaz Saray’a karşı bir darbe planının yattığını ortaya çıkarıyordu.
Darbeciler, masum Müslüman göçmenlerin üzerine yıkılacak terör saldırılarıyla Amerikan yönetimini zayıf düşürüp Beyaz Saray’a yerleşme hayali kuran “özel güvenlikçiler”di.
Büyük şirketlerin desteğiyle alternatif bir silahlı güç haline gelen bu gruplar, dizinin finalinde Amerikan Silahlı Kuvvetleri’yle karşı karşıya geldi.
Asker, polise silah çekti.
Amerika için bir “kıyamet senaryosu”ydu bu...
Jack olmasa, Amerikan Başkanı’nı devirecek bir senaryo...
* * *
Bu finali izledikten sonra Milliyet’in dünkü manşetini okumak, bana büyük heyecan verdi.
Başbakan Erdoğan, polisi “rejimin yeni güvencesi” ilan etmişti.
“Emniyet teşkilatımız hem demokrasinin hem hukuk sisteminin hem de rejimin sarsılmaz bir güvencesi, adeta sigortasıdır” demişti.
Anlaşılan o ki, daha önceki darbelerden ders alan Başbakanımız, bir başka silahlı gücü kendisine hami olarak seçiyor.
Dipçiğe karşı polis kaskı takıyor.
Böylece ilk 60 yılını asker güvencesinde geçiren Türk demokrasisi, yeni bir silahlı gücün korumasına giriyor.
* * *
Bizim gibi bütün gençliğini “Ordu, rejimin güvencesidir” atasözünün gölgesinde geçirmiş olanlar için “Polis, rejimin güvencesidir” sözünü işitmek hayli şaşırtıcı...
Asker güdümlü demokrasiden, polisin güdeceği bir demokrasiye geçiyoruz.
Kışladan tahliye olurken karakol kapısında yeni bir güvence hesabı açtırıyoruz.
Bir kuşaktan diğerine, geçen yüzyıldan gelecektekine volta atan “güvenceler sarkacı”nda asker süngüsünden polis namlusuna doğru savruluyoruz.
“Güvence” lafı hafızamızda otomatikman “darbe” çağrışımı yaptığı için de, bundan sonraki “rejimin sigortasının atması” halinde kapımızda askeri cemse değil, ekip otoları bulacak olmanın heyecanını yaşıyoruz.
* * *
“Peki biz silahla değil, hukukla korunan, normal bir demokrasiyi hiç göremeyecek miyiz?” diye sordu haberi okuyan bir arkadaşım...
Onu bilmem; ama yarın Türkiye “Öz 24”ü çekip kendi kıyamet senaryosunu uygulamaya koyarsa, komutanları tutuklamaya giden emniyet ekiplerine kışla kapıları açılmazsa veya askeri karargâhlardan polis şefleri aleyhine belgeler sızdırılırsa ya da ne bileyim 27 Mayıs arifesinde olduğu gibi polisin yakaladığını askerler serbest bırakmaya, askerin suçlu ilan ettiğini polis baş tacı etmeye başlarsa, bunun Türkiye’nin en ilgiyle izlenen dizisi olacağına ve büyük gümbürtü koparacağına yemin edebilirim.
Dizinin finali mi?
İşte onu ne siz sorun, ne ben söyleyeyim.
Özay Şendir
Ayıplı bir tartışma, 'işine yarayacak'
14 Mayıs 2025
Didem Özel Tümer
Türk şirketlere BAE’de finansa erişim kolaylığı
14 Mayıs 2025
Abbas Güçlü
En son imparator!
14 Mayıs 2025
Ali Eyüboğlu
EOKA’nın köyünde ölümle burun buruna! Neşe Karaböcek’ten Kıbrıs anıları…
14 Mayıs 2025
Dilara Koçak
Yaz gelmeden detoks değil, denge zamanı
14 Mayıs 2025