Can Dündar

Can Dündar

candundarada@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Askeri rejim, kukla bir sol yaratma peşindeydi. Dağılan solu toparlayacak ve askerlerden veto yemeyecek bir isim aranıyordu."Paşa'nın oğlu" en iyi isimdi.Tek sorun vardı:O, bunu istemiyordu. Kapısını aşındırıp razı ettiler. İnönü SODEP'i kurduğu gün, partili arkadaşlarıyla Atatürk Orman Çiftliği'ne dondurma yemeye gitti.O gün, yaş günüydü.* * *İzleyen senelerde, siyasetin çamurdan zemininde, üzerine toz kondurmadan yürüdü.Ne çok hatıra var, onun kısa politika serüveninden akılda kalan:Dışlanan Kürt muhalefetini Meclis'e, yasal mücadeleye çekmesi... Sivas katliamının siyasi sorumluluğunu cesaretle üstlenmesi...Makam arabası kırmızı ışıkta durduğunda ön koltuktaki korumasını atlatarak arabadan inip yürümesi...Bitmek bilmeyen Meclis oturumlarında sıkıntıdan fizik problemleri çözmesi...Omza almak isteyen partililerden kurtulmak için kendini yere sermesi...Politikaya zarafet, tevazu ve nükte eklemesi...Mitinglerde kurban kestirmezdi. "Sana kurban olurum" diye haykıran bir partiliye de şöyle demişti:"Aman yapma, 1 oy 1 oydur"...* * *Cemal Süreya'nın deyimiyle "politikanın mahcup jokeri"ydi o...Ama politikacıdan önce bilim adamıydı.(Bu vesileyle pazar günü, köşeme Commer'in arabasının resmini koyan arkadaşların resim altında yaptığı iki yanlışı düzelteyim: Araba 19 Ocak'ta değil, 6 Ocak'ta yakılmıştı ve yakıldığında rektör Prof. Erdal İnönü değil, Prof. Kemal Kurdaş'tı). Kendisiyle ilgili anıları "2. İnönü Hikâyeleri" kitabında (Bilgi, 1990) toparlayan Ümit Aslanbay, "Paşa'nın oğlu"nun bir grup akademisyenle buluşmasından şu sözleri aktarır:"Valla geçmişte pek çok askeri başarımız var. Bunları okuyoruz. Hoşumuza da gidiyor. Ama artık o devir kapandı. Biraz da bilim gibi hoşa gitmeyecek şeyler yapmak lazım."* * *İşte "o hoşa gitmeyen şeyler" için seve seve yanardağa attı, kiminin ömrüne ömür katan iktidar yüzüğünü...Siyaseti gençlere devredip köşesine çekildi.Geçen kış Fatma Sevinç ile yazmakta olduğumuz "Sedat Alp" kitabı (TÜBA, 2004) için bir önsöz rica ettiğimde "katıldığı ilk bilimsel kongre"de nasıl hayal kırıklığına uğradığını anlatmış ve Alp'in sunuşundan nasıl etkilendiğini yazmıştı."Katıldığı son bilimsel kongre"de de benzer bir hayal kırıklığı yaşadı mı bilmem; bildiğim şu ki, yine en umulmadık yerde, en kritik noktada, bu sefer bilimsel özerklik adına bayrak göstererek bir kez daha kendisine şapka çıkarmamızı sağladı.Bilgi Üniversitesi'ndeki Ermeni konferansına tek başına çıkagelmesi, peşinden atılan domates ve yumurtalara gülüp geçmesi, toplantıdan ayrılırken yumurtalardan korumak için kendisini arabaya bindirmek isteyen korumalara "Atarlarsa atsınlar" diye omuz silkip yola yaya devam etmesi, ders niteliğinde bir Gandi portresiydi.* * *Deniz Baykal, İnönü'yü eleştirirken "Herkes ağırlığını istediği konunun arkasına koyar" demiş.Ne mutlu İnönü'ye ki, siyasetin ağır hırs zırhlarından soyunsa da hâlâ istediği konunun arkasına koyabileceği bir ağırlığı var. can.dundar@e-kolay.net Erdal İnönü, 6 Haziran 1983 günü yeni bir sol partinin bayrağını açtığında Pembe Köşk'teydim.