Ahmet, kocasının ilk eşindendi; Ali, kendi yavrusu...Çamaşır günüydü. Kalabalıktı göl...Birden yabancı adamlar çıkageldi.Kaçıştılar, ama nafile...Gelenler köle tüccarıydı.Hepsi yakalandı, kervanlara yüklenip götürüldüler.* * *Uzundu yol...Önce amansız çölü geçtiler.Sağ kalıp limana varabilenler buharlı gemilerle daha beter bir yola koyuldu.Kenyadan Osmanlı idaresindeki Girite getirildiler.Yıl, 1888di.Artık "Kökler"i Afrikada olan milyonluk köle ordusunun birer ferdiydiler.* * *Pazarda çırılçıplak soyundular.Alıcılar geldi, vücutlarını inceledi.Zengin bir Osmanlı tüccarı toptan satın aldı Nuriye ile ailesini...Tek tesellileri vardı:Parçalanmamışlardı. Hep birlikte ailenin yanında köleliğe başladılar. Orada Elmas adlı bir kızları daha oldu.Lakin küçük Ahmet bir türlü içine sindiremiyordu köleliği... Her fırsatta kaçıyor, kaçarken yakalanıyor, demir bir kafese kilitleniyordu.Bu acılar babasını hasta etti ve öldü İbrahim Giritte...Nuriye kocasız kaldı... Ali, Ahmet ve Elmas babasız...* * *Sahipleri, İbrahimden sonra aile dağılmasın diye bir çözüm buldu:Nuriye, üvey oğlu Ahmetle evlenecekti."Ana" bellediği kadına "Karım" diyecekti.Evlendiler. İki de kız sahibi oldular: İlkine Zeynep, ikinciye yine Nuriye adını koydular.Ahmet bırakmıştı asiliği... kölelerin sorumlusuydu artık...Birkaç yıl sonra sahipleri, 42 yaşına gelen Nuriyeyi fazla yaşlandı diye satmaya karar verdi.Feryatlar kâr etmedi.Nuriye, yanına Elmasını alıp İstanbulun yolunu tuttu. Sarayda aşçı oldu.Ahmet öbür çocuklarla kaldı geride...Bir süre sonra baldızı Şadiye ile evlendi.* * *Osmanlının günbegün eridiği günlerdi. Girit kaynıyordu.1923te Türkiye ile Yunanistan mübadele anlaşması imzaladı. Anadoludaki Rumlarla Yunanistandaki Türkler yer değiştirecekti.Ahmetin sahipleri adada kalmayı tercih etti.Ahmete de "Nuriyeyi bize bırakırsan gidebilirsin" dediler.Azat edilen Ahmet içi kan ağlayarak Giritteki yabancı uyruklu bir aileye bıraktı 9 yaşındaki kızını; ve ailenin kalanını mübadilleri taşıyan bir gemiye yükleyip "karşı"ya doğru yola çıktı.40 gün önce Şadiyeden bir kızı olmuştu.İsim bile takmamışlardı daha...Ayvalıka indiler. Kölelik bitmişti.Mustafa Kemal Paşanın topraklarındaydılar.Herkes çocuğuna "Kemal" adını takıyordu. Onlar da küçük kızlarına "Kemale" dediler.Kemale Ayvalıkta yetişti. Evlendi; oğullar, kızlar doğurdu.Ve o oğullardan biri, Mustafa Olpak büyüyüp bu müthiş öyküyü okuduğum kitabı yazdı:"Köle Kıyısından İnsan Biyografileri" (Ozan Y, Şubat, 2005)* * *Emine Erdoğan Etiyopyada kimsesiz çocuklar yurdunu gezerken "Siyah çocuklar çok güzel oluyor. İki bebek alıp götürsek Başbakan bayılır" deyince yazmak istedim bu öyküyü...Kara kıtadan koparılıp hayatları mahvedilmiş milyonlarca kölenin ve 105 yaşında ölen Osmanlı kölesi Ahmetin anısına... can.dundar@e-kolay.net O gün Nuriye, yanında eşi İbrahim, 10 yaşındaki üvey oğlu Ahmet, kundaktaki Alisi ve 3 kardeşiyle göl kıyısına pikniğe gitmişti.