Can Dündar

Can Dündar

candundarada@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

İranda da böyle oldu bu; Irakta da...Böylece ilk ve en önemli direniş barikatı çökertilmiş oluyor.Toplumun fikir kaleleri bir kez düştü mü, ilhak kolaylaşıyor.Sonra fikren çölleştirilen ülkenin yeniden yeşermesini engellemek isteyen "karanlık"ın güçleri, "aydınlık"a saldırıyor."Entel-dantel" alaycılığıyla okuyup yazmışlık, itiraz hakkı ve muhalif gelenek ayaklar altına alıyor.Vicdanını, irfanını, ışığını yitiren toplum karanlığa gömülüyor.* * *Uğur Mumcuyu "Uğurlar olsun" türküleriyle uğurladığımız o uğursuz 24 Ocak sabahı "Bir Uğur gider, bin Uğur gelir" diye beylik konuşmalar yapılmıştı.Hadi itiraf edelim:"Bin"den geçtik, bir tane gelmedi.Türkiyenin tartışmasız en iyi araştırmacı-gazeteci örneği katledildikten sonra o mirası sahiplenen bir tek gazeteci yetişmedi.Ne onun kadar dosyasına hâkim yazar çıktı; ne onun kadar ısrarlı takipçi...Arabasına konan bomba, onun kadar cesur olabilecekleri de ürküttü.Daha da kötüsü, "Vurulduk ey halkım unutma bizi" diyerek vurulan kalem, yıldönümü haberleri arasında unutulmaya yüz tuttu.* * *Bugün Mumcunun kaybının Türkiyeye neye mal olduğunu çok daha iyi anlıyoruz.Susurluku kaza olmadan çözmüştü; kazada bütün pislik ortaya saçıldı; ama hesabı sorulamadı. Dahası, pisliği üretenler terfi etti. İçeri atılan birkaç tetikçi de çıkmak için gün sayıyor.Abdi İpekçi şanslıydı; Uğur Mumcu gibi bir dostu vardı. Mumcu, bir dedektif titizliğiyle izini sürdü Mehmet Ali Ağcanın... Bulgar bağlantısından, Papa suikastına uzanan kanlı yolda silah-uyuşturucu kaçakçılığına bulanmış uluslararası terörün peşine düştü.Ve "Ağca Dosyası"nda suikastın bireysel olmadığını ortaya koydu.Kitabının önsözünde şöyle diyordu:"İpekçi cinayetinin aydınlatılması, yalnızca seçkin bir gazetecinin kanlı tabutu üzerinde gittikçe yoğunlaşan sis perdelerini kaldırmayacak, aynı zamanda çokuluslu terörün bir bölümüne de ışık tutacaktır".O cinayeti aydınlatırken yoğunlaşan sis perdesinde, kendi girdi kanlı tabutun içine...Mumcunun şanssızlığı, ardından gelen bir Mumcu olmamasıydı.* * *Aydınlarımızı gömüp peşinden "Yiğidim aslanım" türküleriyle nerede yattığını işaretlemeye bayılıyoruz.Ama kavgayı onun bıraktığı yerden sürdürmeye, eksik dosyaları tamam etmeye, karanlığın üstüne yürümeye yokuz.Uğur Mumcu Vakfı, o gittiğinden beri araştırmacı gazeteciler yetiştirmek için programlar uyguluyor.Ancak asıl görev medyaya düşüyor.Gazetelerin, dergilerin, televizyon haber servislerinin araştırmacı-gazeteciliğe para, kadro ve zaman ayırması, dünyaya gündelik haber akışını aşan bir perspektifle bakması gerek...Yoksa ülkemiz ağır ağır karanlığa gömülürken, biz korkudan türküler söyleyip geçeceğiz, uçsuz bucaksız aydınlar mezarlığının köşesinden... can.dundar@e-kolay.net Önce aydınları vuruyorlar.