"Hadi hayırlısı, iyi haberlerinizi bekliyoruz."Brüksele indiğimizde uçağın kapısındaki hostes de aynı sözcüklerle uğurladı:"Müjdelerle dönersiniz inşallah!.."Arkamızdan dökülen sular ve üflenen dualarla geldik Brüksele...Ve Avrupa başkentini pek değişmiş bulduk:200ü aşkın Türk gazeteci, Konsey binasını naklen yayın araçlarıyla kuşatmış, kaleyi düşürecek tarihi zirveyi bekliyordu.Basın odasının üstten hava çekişli "sigara odaları"ndan kesif bir duman yükseliyordu.Oteldeki yemekte G.o.r.a.nın başarısı konuşuluyordu.Kadir Çöpdemir, sokakta Belçikalılara "Sizde kız isteme var mı?" diye soruyordu.Ali Kırca, "Siyaset Meydanı"nı Brüksel stüdyolarına taşıyordu.Avrupalı parlamenterler genel kurulda "Evet" yazılı pankartlar açıyordu.PKKlılarla MHPliler gösteri yapmaya hazırlanıyordu.Başbakanı her gittiği yerde izleyen "AKPli Nil", AB tişörtü ile kuliste geziniyordu.Basının dev isimleri, ekrana çıkmak için birbirini omuzluyordu.Bilgili, görgülü, kibirli ve meraklılardan oluşan koca bir heyetle kız istemeye gelmiş ve kız evini kendimize benzetmiş gibiydik: "Merhaba Avrupa, işte biz geldik!" Havaalanında son gümrük muayenesini yapan polis, gerdeğe damat sokar gibi sırtımızı sıvazladı: Avrupaya gelince..."Kız tarafı", hiç olmadığı kadar "yapıcı" görünüyor.Bunda hükümetin kararlı tavrının etkisi var tabii... Ancak kamuoyunu etkileme başarısının altında, ortalıkta fazla görünmeyen aktörlerin imzası var.Bunların başına AB İletişim Grubunu, TÜSİAD, İKV ve benzeri sivil toplum kuruluşlarını yazmak lazım.Önceki hafta Avrupa tartışması için gittiğimiz Amsterdamda havaalanında birbirinden bağımsız kulis yapmaya koşmuş 4 ayrı heyetle karşılaşmıştık. Akademisyenler bir sempozyum buluşmasına gelmişti; tarımcılar kendi pozisyonlarını anlatmaya, diplomatlar pazarlığa, bürokratlar mevzuat değişikliğine...Gönüllü bir seferberlik ruhu, sivil toplumu uzun uykusundan uyandırmış ve yola dökmüştü. Gizli kahramanlar İlerde AB üyeliğinin tarihi yazıldığında bu zaferin gizli mimarlarının adı orada anılacaktır: Eskiden yabancı heyetleri davet edip yedirip içirerek lobi yaptığını sanan Türkiyenin nasıl bir zihniyet devrimi yapıp Avrupaya kendi dilinden konuşur hale geldiği...Frankofon kimi Türk aydınlarının Fransız basın ve düşünce dünyasının önde gelen isimleriyle görüşüp tavırlarını nasıl değiştirdiği, Avrupanın en güvenilir üniversitesi London School of Economicsten Türkiyenin ABye maliyetine dair istenen raporun nasıl etkili olduğu, Fransanın en etkili düşünürlerinden Alain Touraineden sorulan görüşün diğer 3 yetkin entelektüelin imzasıyla birleşip Le Mondeda yayımlanmasıyla Fransız kamuoyunun nasıl dönüştüğü, AB tartışmalarında Avrupalı bir hukuk bürosundan alınan görüşlerin pazarlıkta ne kadar işe yaradığı, yıllar yılı Türkiyeyi yerden yere vuran Uluslararası Af Örgütü, Helsinki İzleme Komitesi gibi örgüt temsilcilerinin Türkiyeye davet edilip hükümet, polis, jandarma yetkilileri ile görüştürüldükten sonra Avrupada yaptıkları lehte açıklamaların havayı nasıl değiştirdiği, dün pek çok önemli Avrupa gazetesinin manşetini süsleyen ve Avrupa kamuoyunu tersine çeviren "Evet"li pankartların hazırlanmasında Yeşillere mensup milletvekillerinin ve kimi Türk gazetecilerin nasıl canla başla çalıştığı, bir gün ayrıntılarıyla anlatılacaktır. Türkiye lobiyi öğrendi Türkiye üzerine düşeni yaptı ve bu kez topla tüfekle değil, akıl ve yürekle Avrupa kapısına dayandı. Şimdi nefesleri tutup cevabı dinlemenin zamanı... can.dundar@e-kolay.net Akıl ve yürekle